Türkler ile Müslümanlar arasındaki ilk etkileşimler,
642 yılında gerçekleştirilen Nihavend Savaşı sonrasında
İran’ın fethedilmesiyle başlamıştır.
Ancak bu tarih öncesinde de, coğrafi olarak birbirinden oldukça
uzakta yaşayan Türkler ile Araplar, Sasanî
İmparatorluğu aracılığıyla birbirlerini bir nebze tanımışlardır. Sasanî Devleti’nin çöküşünden
sonra, Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler,
temel olarak karşılıklı çatışmalar şeklinde
sürmüş ve bu durum yarım asırdan fazla devam etmiştir. Bu
olumsuz koşullar nedeniyle İslam, Türkler arasında
pek ilgi görmemiştir. Talas Savaşı ile bu iki
siyasi rakibin Çin’e karşı birleşmesi, Türk-Arap
ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Yarım asır süren kanlı çatışmalar,
bu tarihten sonra dostluğa dönüşmüştür.
Emevi Halifesi Ömer b. Abdülaziz’in, tüm tebaaya
eşit muamelede bulunması ve izlediği politikalar, İslamiyet’in özellikle
Mâverâünnehir bölgesinde yaşayan Türkler arasında hızla
yayılmasına katkı sağlamıştır. Ömer b. Abdülaziz’den sonra,
eski politikalara geri dönülmesi ve Türgiş Kağanlığı’nın Araplarla
çatışmalara girmesi, Mâverâünnehir’de İslam’ın yayılmasını
tehdit etmiştir.
Abbasiler‘in iktidara gelmesiyle, mevaliye yönelik
uygulan politika değişmiştir. Bunun sonucunda Horasan ve
Mâverâünnehir’de İslam’ın yayılması hızlanmıştır. Me’mûn,
Mâverâünnehir’de hakimiyet kurduktan sonra,
özellikle Türk hükümdar aileleri arasında İslamiyet’in tanıtılmasına özen gösterdi. Müslümanlığı benimseyenler ödüllendirilmiştir.
Halife Mu‘tasım-Billâh’ın çabalarıyla, Mâverâünnehir’de İslamlaşma süreci tamamlanmıştır.
İslam dininin Türkler arasında asıl yayılması, Samaniler dönemine rastlamaktadır. İslamiyet’i benimseyen Türkler,
diğer Müslüman topluluklarla birlikte gayrımüslim Türkler’e karşı cihat faaliyetlerine katılmışlardır. Samaniler’in
Mâverâünnehir’den gelen göçmenlere yakın ilgi göstermesi ve onları yeni kurulan şehirlere yerleştirmesi,
Türkler arasında İslamiyet’in yayılmasına önemli katkı sağlamıştır. Horasan ve Mâverâünnehir’de İslamiyet’in
yayılmasında, sufilerin de rolü büyüktür.
İdil/Volga bölgesine Harezmli tüccarların girmesiyle bölgede İslam,
yaklaşık 287/900’lerde yayılmaya başlamıştır. Bu süreçte Bulgar Hanı Şelkey’in oğlu Almış (Almuş) Han’ın Müslüman olmasıyla,
İtil Bulgarları devlet olarak İslam dinini kabul etmiştir. Tarihi kaynaklara göre Almuş Han, 308/920 veya 921’de
Abbasi Halifesi Muktedir Billah’a, İslamiyet’i kabul ettiklerini belirterek,
kendisinden Müslüman âlimler ile mescit ve kale inşa etmek için mimar göndermesini istemiştir. Bu arada,
Almuş Han, ismini Emir Cafer b. Abdullah olarak değiştirmiştir. Böylece Türkler arasında İslamiyet’i resmî din olarak kabul eden ilk devlet,
İdil (Volga) Bulgar Devleti olmuştur.
Karahanlılar, Doğu ve Batı Türkistan’da hüküm süren ilk Müslüman Türk devletidir (840-1212). Kurucusu
Bilge Kül Kadir Han’dır. Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han, âlim ve sûfîlerin etkisiyle kendisi ve
çevresiyle birlikte Müslüman olmuştur (944-945). Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han, Karahanlılar’ın batısındaki
topraklarda İslam’ın yayılması için çabalarını sürdürmüştür. Onun Müslüman olması ve Karahanlılar’ın İslamiyet’i kabulü,
Orta Asya Türklerinin tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. İkinci büyük Müslüman Türk devleti olan Gazneliler,
Sâmâ-nîler’in kumandanlarından Alptegin tarafından kurulmuştur.
İslam dininin yayılmasında önemli rol oynayan bir diğer Türk devleti de Gaznelilerdir. Bu, İkinci büyük Müslüman Türk devletidir.
Kurucusu, Sâmânîler’in kumandanlarından Alptegin’dir. İslam, otuz iki yıl tahtta kalmış Sultan Mahmut’un döneminde yayılma imkanı bulmuştur.
Gazneli Mahmud, Hindistan’a birçok sefer düzenleyerek bölgede İslamiyet’in yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. X. yüzyılda,
çeşitli ülkelerden Oğuzlar’ın hakimiyetindeki şehirlere gelen Müslüman tüccarların, derviş ve şeyhlerin gayretleri neticesinde,
İslamiyet, Türkler arasında büyük bir hızla yayılmıştır. Kalabalık Türk kitlelerinin
İslamiyet’i benimsediği bu dönemde Sultan Selçuk’un Cend’de
375 (985) yılında İslamiyet’i kabul etmesi, Türk tarihinde önemli bir kırılma noktasıdır. Selçuk Bey,
Buhara ve Hârizm’den davet ettiği din adamları aracılığıyla Oğuzlar arasında İslamiyet’in yayılmasını sağlamış ve Oğuzların büyük çoğunluğu
XI. yüzyılın başlarında Müslüman olmuştur. Kıpçak bozkırlarındaki İslamlaşma süreci ise XIV. yüzyıla kadar sürmüştür.
İslamiyet, Doğu Türkistan’da Uygurlar arasında XIV. yüzyıldan itibaren hızla yayılmış
ve XV. yüzyılın sonlarında Uygurların tamamı İslam’ı kabul etmiştir.