Malta Kuşatması (1565) – Tarih Bilimi

Malta Kuşatması veya Malta Seferi, 1565 yılında Malta adasının Osmanlı İmparatorluğu tarafından kuşatıldığı ve adanın savunmasının Hospitalier Şövalyeleri tarafından gerçekleştirildiği bir süreçtir.

Tarih boyunca en kanlı ve şiddetli savaşlardan biri olarak kabul edilen kuşatma, Hospitalier Şövalyeleri’nin zaferi ve Osmanlı kuvvetlerinin kuşatmayı kaldırması ile sonuçlanmış olup, bu olay 16. yüzyıl Avrupa’sında büyük yankı uyandırmıştır. Ünlü düşünür Voltaire bile bu savaştan bahsederken “Hiçbir şey Malta Kuşatması kadar ünlü değildir.” demiştir. Kuşatmanın sonunda Avrupa’da Osmanlı ordularının yenilmezlik algısı sarsılmış ve bu durum Akdeniz’deki İspanyol hakimiyetine zemin hazırlamıştır. Kuşatma, Akdeniz’in kontrolü için 16. yüzyılda Osmanlı Komutanı Turgut Reis’in 1551’de Malta’ya gerçekleştirdiği saldırılarla başlamış ve 1560 Cerbe Deniz Savaşı’nda Osmanlı Filosunun Haçlı Donanması’na büyük bir yenilgi tattırmasıyla devam eden, Osmanlı İmparatorluğu ile Hristiyan Birliği arasındaki artan rekabetin zirve noktası olarak tanımlanır. Bu savaşın sebepleri arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’ın da bulunduğu hacı kafilesinin, Osmanlı bandıralı bir kalyon tarafından şövalyelerce kaçırılması yer alır. Ayrıca, Malta, Orta Akdeniz’in güvenliği açısından kritik bir konumdadır.

Cerbe Deniz Muharebesi’nde ağır bir yenilgiye uğrayan Kutsal İttifak ülkeleri, İspanya Kralı II. Felipe’nin liderliğinde yeni bir donanma hazırlığı yapmaya başlamış ve ittifak bünyesindeki mevcut donanmaların birleştirilerek yeni bir Haçlı donanması oluşturulması amaçlanmıştır. Bu çerçevede, Papalık, Ceneviz, Portekiz, Malta ve Toskana donanmalarının birleşerek Osmanlı donanmasına karşı güçlenmesi planlanmıştır. İlk hedef olarak İspanya yakınlarındaki Peñón de Vélez adasına saldırı düzenlendi. Bu ada, Osmanlı donanması tarafından yalnızca bir uğrak yeri olarak kullanılıyor ve çok az sayıda Türk muhafız tarafından korunuyordu. Bu nedenle, nicelik olarak kendisinden üstün olan Haçlı ordusuna karşı direnmek mantıklı görülmedi. Bu yüzden Osmanlı kuvvetleri adayı kayıp vermeden boşaltmayı seçti. Peñón de Vélez’in savaşmadan ele geçirilmesi, Kutsal İttifak birliklerinin moralini yükseltti ve müttefik ülkelerde büyük ses getirdi. Kuşatmadan birkaç ay önce, Osmanlı mühendisleri balıkçı kılığında şehre girerek şehrin tahkimat ve savunma bölgelerini, ayrıca denizden çıkarma yapılabilecek stratejik yerleri belirlemiştir.

Dahası, Malta Şövalyeleri, Akdeniz’de Türk gemilerine yönelik taciz saldırılarına devam etmiştir. 1564 yılı ortalarında, şövalyelerin en kıdemli denizcilerinden Mathurin Romegas komutasındaki birliklerin düzenlediği bir saldırıda, Osmanlı sarayının haremağası, İskenderiye ve Kahire valileri ile birçok önemli tüccarın esir alınması, padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın Malta’ya sefer düzenlemesi ve şövalyelerin hakimiyetini sona erdirilmesi yönünde ikna edilmesini kolaylaştırmıştır.

Bu olayın ardından, Piyale Paşa ve Trablusgarp beylerbeyi Turgut Reis’in Malta adasını ele geçirme konusundaki ısrarları, Divan’da kabul görmüş ve Osmanlı donanması kaptan-ı derya Piyale Paşa’nın komutasında Akdeniz’e açılmıştır.

Türk donanması, toplamda 144 savaş gemisi (büyük ve küçük kadırga) ile 50 nakliye gemisinden oluşuyordu ve bu gemiler yaklaşık 30.000 asker taşımaktaydı. (O döneme ait yabancı kaynaklar da benzer rakamları belirtmektedir.) Donanmayı Piyale Paşa, kara ordusunu ise Kızılahmedli Mustafa Paşa yönetiyordu. Bunun yanı sıra, Trablusgarp’tan hareket edecek Turgut Reis ve Cezayir’den harekete geçecek Hasan Paşa, kuşatmaya katılan diğer birlikler olacaktı.

1565 yılı başlarında İstanbul’daki casusları aracılığıyla bu durumu öğrenen Hospitalier Şövalyeleri’nin lideri Jean de Valette, adanın savunması için İtalya’dan asker toplamaya ve St. Angelo, St. Michael ile St. Elmo kalelerini güçlendirme çalışmalarına başlamıştır.

İtalyan-İspanyol paralı asker Francisco Balbi di Correggio’nun ünlü kuşatma günlüğünde, kuşatmaya girerken her iki tarafın askeri gücüne dair aşağıdaki rakamlar yer almaktadır.

Osmanlı donanması Malta’ya ulaştığında 20.000 asker karaya çıkarıldı. Karaya çıkan ilk birlikler adanın en güçlü ikinci direniş noktası olan Saint Elmo kalesini kuşattılar. Kuşatma başladıktan birkaç gün sonra Turgut Reis ve Uluç Ali Reis komutasındaki filolar da adaya varmıştır.

Saint Elmo kalesi önünde son derece şiddetli çatışmalar yaşandı. Ardışık saldırılarda her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Surlardaki tahribatın artmasının ardından Turgut Reis, 5000 kişi ile saldırıya geçti. Kaleye yapılan altıncı saldırı sonrasında surlara ulaşılabilse de, Turgut Reis başına isabet eden bir şarapnel parçasıyla ağır yaralanmış ve kısa süre sonra hayatını kaybetmiştir. Altı gün sonra, 23 Haziran 1565’te kaleye yapılan sekizinci saldırıda içeri girilmiş ve göğüs göğüse çarpışmalar sonunda kalenin kontrolü ele geçirilmiştir. St. Elmo kalesinin fethi, Osmanlı ordusuna Turgut Reis ile birlikte 4.000 kişilik bir kayba (bu kaybın yaklaşık yarısı seçkin yeniçeri askerleri) malolmasına rağmen, Kızılahmedli Mustafa Paşa seferin devamına karar vermekten vazgeçmemiştir.

Bazı kaynaklarda, St. Elmo kalesinin fethinin ve kuşatmanın sürmesinin Avrupa’da heyecan yarattığı, bu durumun küçük çaplı bir panik ortamına sebep olduğu ve Avrupalıların Malta’dan sonra sıranın Tunus’taki İspanyol kontrolündeki La Goleta kalesine geleceğinden, hatta Kanuni Sultan Süleyman’ın İtalya üzerinden Avrupa’yı fethetme planları yaptıklarından bahsettiği kaydedilmektedir.

Kuşatmanın ilerleyen sürecinde St. Angelo ve St. Michael kalelerine kara ve denizden saldırılar devam etti. Yabancı kaynaklara göre, 7 Temmuz 1565 tarihinde gerçekleşen büyük saldırılarda Osmanlı ordusu St. Michael kale duvarlarında önemli bir gedik açmayı başarmış, ancak beklenmedik bir şekilde geri çekilmiştir. Bu geri çekilişin sebebi, şövalyelerin süvari komutanı Vincenzo Anastagi’nin Osmanlı sahra hastanelerine gerçekleştirdiği saldırıda burada bulunan hasta ve yaralıların tamamını katletmiş olması ve Osmanlı birliklerinin Malta Şövalyeleri tarafından Sicilya’dan beklenen destek gelmiş olabileceği düşüncesiyle geri çekilmeleri olarak gösterilmektedir.

Eylül ayına kadar gerçekleşen çatışmalardan belirgin bir sonucun elde edilememesi, hava koşullarının olumsuz hale gelmesi ve Sicilya’dan gelecek askeri yardımların kuzeyden çıkarılması nedeniyle, başkomutan Kızılahmedli Mustafa Paşa kuşatmayı kaldırmaya ve geri çekilmeye karar vermiştir. 11 Eylül 1565’de kuşatma tamamen sona ermiştir.

Kuşatmanın Hospitalier Şövalyeleri’nin zaferi ile sona ermesi, Avrupa’da büyük etki uyandırmıştır. Kaynaklara göre, Osmanlı kuvvetlerinin 25.000-35.000 arasında kayıp verdiği belirtilmektedir. Özellikle Roma’da Papa, Malta’nın kurtulmasından ötürü kiliselerin çanlarını çaldırmıştır. Zira Malta kaybedilseydi Roma’nın da kaybedileceği düşünülmektedir.

Şövalyelerin lideri de Valette’in bu zaferinin ardından Avrupa’daki itibarı artmış ve adaya yapılan maddi destek artış göstermiş, bu sayede Valletta isimli surlarla çevrili yeni bir şehir kurulmuştur.

Osmanlı ordusu Malta’ya bir daha sefer düzenlememiş ve Osmanlı kuvvetlerinin yaklaşık 100 yıl süren yenilmezliğinin sona ermesi, Avrupa’da büyük bir moral ve motivasyon artışına sebep olmuştur. Öte yandan, Malta Şövalyeleri doğu Akdeniz’deki Türk sahillerine uzun bir süre saldırı gerçekleştirememişlerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir