Batı Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Hristiyan grupları, MS 4. yüzyıla kadar inançlarını serbestçe yaşayabilmiş değildir. Erken Dönem Hristiyanları, cenaze törenlerini gizlice icra etmek amacıyla yer altındaki alanlarda yapılan gösterişli ritüeller için yer altı mekanları oluşturmuşlardır. Bu karmaşık ve uzun tünellerden oluşan yer altı yapıları katakomp olarak adlandırılmaktadır.
Araştırmalara göre, katakompların başlangıçta Hristiyanların gizli yaşadığı yerler olduğu düşünülmekteydi; ancak sonradan anlaşılan gerçek, bu yerlerin sadece cenaze işlemleri ve ibadet için kullanıldıklarıdır.
Katakomplarda, duvarlara oyulmuş mezarlar ve girişteki ibadet salonu dışında yaşama elverişli bir alan bulunmamaktadır.
Bizans dönemi mimarlık alanında önemli ilerlemeler kaydederek Roma geleneğini sürdürmüş ve şehir ile meydanlarını anıtlarla donatmışlardır. En başarılı mimari örneklerini başkentleri Konstantinopolis (İstanbul)’te sergilemişlerdir.
Bu yapılarda büyük boyutlu kubbeler kullanılmış, günümüze ulaşan dünya mimarlık tarihinin en değerli eserlerini inşa etmişlerdir. En önemli örnekleri, şehrin eğlence ve siyasi merkezi olan hipodromda bulunmaktadır.
Sultanahmet ile Adliye Sarayı arasında yer alan bu bölgede Yılanlı Sütun ve Dikilitaş bulunmaktadır. Hipodromun dışındaki alanda ise Çemberli Taş, Gülhane Parkı’ndaki Gotlar Sütunu ve Fatih’teki Kız Taşı yer alır.
İstanbul’da Roma Dönemi’nden itibaren su tesisleri yapılmış olup, Bizans Dönemi başında da bu uygulama devam etmiştir. Şehre getiren su, özel tesislerle şehir merkezine ulaşmış; büyük havuzlarda toplanarak yer altı kanallarıyla dağıtılmıştır. Kare veya dikdörtgen planlı, taş sütunlar ve tuğla kemerlerle desteklenen sarnıçlar, suyu korumak amacı taşımaktadır. En önemli sarnıçlar Yerebatan Sarayı (Sarnıcı) ve Binbirdirek Sarnıcı’dır.
Mimari Örnekleri
Çemberlitaş (Constantinus Sütunu)
İstanbul’un 11 Mayıs 330’da Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak ilan edilmesi anısına, İmparator Konstantin tarafından kendi adını taşıyan bir dikilitaş yaptırılmıştır. Roma’dan getirilen vişne çürüğü rengindeki taş, silindirik bir gövde ile dört basamaklı bir kaide üzerine oturtulmuştur. Bizans Dönemi’nde “Somaki Sütunu” olarak da anılmıştır. Bu sütun, İstanbul’da meydana gelen depremler ve yangınlardan etkilenmiştir. 418 yılında gerçekleşen depremde, parçalarından biri düşerek yıkılmasını önlemek için demir çemberlerle desteklenmiştir.
Yılanlı Sütun
MÖ 5. yüzyılda Perslere karşı kazanılan zaferin ardından Yunanlılar, elde ettikleri bronz ganimetleri eriterek birbirine dolanmış üç yılan şeklinde bu eşsiz eseri oluşturmuşlardır. 8 m boyundaki bu sütun, aslında Delfi’deki Apollo Mabedi’ne dikilmiş; İmparator Konstantin tarafından 324 yılında getirtilerek hipodromun ortasına yerleştirilmiştir. 17. yüzyıldan sonra kaybolan yılan kafalarının bir parçası bulunarak İstanbul Arkeoloji Müzesine yerleştirilmiştir.
Dikilitaş
Doğu Roma İmparatoru Theodosius, bu anıtı Mısır’dan Konstantinopolis’e getirip (390) hipodroma özel bir temel üzerine yerleştirmiştir. Bu taşın üzerine Mısır firavunu III. Tutmosis’in kazandığı zaferleri anlatan bir şiir oyulmuştur. Osmanlılar, Sultanahmet Camisi’nin inşasından sonra Hipodrom’un zeminini yükseltmiş, bu nedenle Dikilitaş çukurda kalmıştır. Haçlı Seferleri ve Selçuklular döneminde hasar görmesine rağmen, Dikilitaş halen İstanbul’daki hipodromda dimdik durmaktadır.
Gotlar Sütunu
Sarayburnu’ndaki Gülhane Parkı içinde bulunan sütunun ne zaman ve kim adına inşa edildiği tam olarak bilinmemektedir. Kaidesindeki Latincesi, “Mağlup olan Gotlardan dolayı bu sütun dikildi.” ibaresini taşımaktadır. 4. yüzyılda yapıldığı düşünülen bu sütun, üç basamaklı bir kaide üzerinde yekpare gövdeye sahip olup, Korint üslubunda inşa edilmiştir. 15 m yüksekliğindedir ve kaidesinin üzerindeki izlerden bazı kabartmaların taş ustası tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kıztaşı (Marcianus Anıtı)
Bizans İmparatoru Marcianus (Markiyanos) anısına (455) dikilmiştir. Bu anıt, üç kademeli Aphrodite (Afrodit) heykelinin bulunduğu bir platform üzerindeki mermer kaide üzerindedir. Kaide kabartmalarla süslüdür. Üç cephede benzer kabartmalardan oluşan çelenkler yer almakta, dördüncü cephede simetrik konumda iki Nike figürü yuvarlak bir madalyon taşımaktadır. Sütunun yüksekliği 8.75 metredir ve Korint üslubunda bir başlıkla sonlanmaktadır. Kaidenin üzerinde bulunan Nike figürü nedeniyle halk arasında Kıztaşı olarak bilinir. İstanbul’un Fatih ilçesindedir.
Valens (Bozdoğan) Kemeri
İstanbul Saraçhane’de yer almaktadır. Yapımına I. Konstantin döneminde (306-337) başlanmış, 378 yılında İmparator Valens tarafından tamamlanmıştır. Alibeyköy’den gelen içme suyunu kente taşıyan bu yapı, iki sıra kemerden oluşmaktadır. 1 kilometre uzunluğundayken günümüzde 800 metrelik bir kısmı ayakta kalmıştır.
Binbirdirek Sarnıcı
330 yılında, Bizans İmparatoru I. Konstantin döneminde, Lavsus Sarayı’nın su deposu olarak inşa edilen Filoksenus Sarnıcı, kentin bilinen en eski sarnıcıdır. Adını imparatorun yanından ayrılmayan Romalı bir senatörden aldığı düşünülmektedir. Türkçede Binbirdirek olarak adlandırılan sarnıç, on altı sıra halinde dizilmiş toplam 224 sütunla desteklenmektedir. Sarnıcın direkleri birbirinin üzerine bindirilerek inşa edilmiştir, bu sebeple Osmanlı döneminde Bin-direk Sarnıcı olarak anılmış ve zamanla Binbirdirek adını almıştır. Bu sarnıç zamanla kurumuş ve 16. yüzyıldan beri başka amaçlarla kullanılmaktadır.
Yerebatan Sarnıcı
Sultanahmet’te bulunan bu sarnıç, 542 yılında Bizans İmparatoru Justinyen (Yustinyen) tarafından At Meydanı yakınındaki Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmıştır. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun kaidesi Medusa başı biçimindedir ve bu yapı Roma şahesi olarak kabul edilmektedir.
Yerebatan Sarnıcı’nın zemininde günümüzde de bir miktar su mevcuttur.
Bu makalede, Bizans mimarisi (sivil mimari) konulu bilgiler aşağıda belirtilen kaynaklardan derlenmiştir.
Kaynak: Sanat Tarihi 12. Sınıf Ders Kitabı – Yazarlar: İsmail Şamil YAMAN – Serpil SUNGUR – Ceyhan ÖZER