Büyük devletlerin, gelişmemiş ülkeleri ve milletleri siyasi ve ekonomik olarak himayelerine almaları ile bu bölgelerin yer altı, yer üstü kaynaklarını istedikleri gibi kullanmalarına sömürgecilik denir.
Sömürgecilik, Avrupa devletlerinin Uzak Doğu’nun zenginliklerini Avrupa’ya taşımaya başlamasıyla ortaya çıktı. Sanayi İnkılabı, XIX. yüzyılda Avrupa’da ham madde, pazar ve iş gücü talebini artırarak yeni sömürgecilik faaliyetlerinin başlamasına ve dünyanın dört bir yanına yayılmasına yol açtı.
Sanayi İnkılabı ile ekonomik olarak gelişen Avrupa devletleri, silah sanayilerini de güçlendirdiler. Savaş gemileri, Maksim ve Gatling isimli makineli tüfekler, onlara önemli bir savaş gücü sağlıyordu. Avrupa devletlerinin bu güçlü silahlarına karşı eski tip silahlarla mücadele eden Afrika, Hindistan ve Çin gibi ülkeler, direniş gösteremediler. XX. yüzyılın başında dünyanın yaklaşık yüzde seksen beşi Avrupa devletlerinin sömürgesi haline gelmişti. Sömürgeci devletler, kolonilerinde limanlar, demir yolları, telgraf sistemleri ve şehirler inşa ettiler. Tüm bunlar, sömürge altında kalan milletlerin yaşamları ve doğal kaynaklarının sömürülmesi karşılığında gerçekleştirildi.
Sömürgecinin Gözüyle Dünya
Kuzey Amerika ve Rusya’nın ovaları bizim ekin tarlalarımızdır. Şikago ve Odesa bizim ambarlarımızdır. Kanada ve Baltık, bizim kereste ormanlarımızdır. Avustralya’da bizim koyun çiftliklerimiz bulunmaktadır. Arjantin ve Kuzey Amerika’nın batısında kırlarda bizim öküz sürülerimiz gezmektedir. Peru altınını gönderir, Güney Amerika ve Avustralya altınları Londra’ya akmaktadır. Hintliler ve Çinliler çayı bizler için yetiştirirler. Hint Adaları’nda bizim kahve, şeker ve baharat çiftliklerimiz mevcuttur. İspanya ve Fransa bizim bağlarımızdır. Akdeniz, bizim meyve bahçemizdir. Pamuk tarlalarımız dünyanın sıcak bölgelerine yayılmıştır.
Prof. Dr. Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, s. 178 – 179 (Özetlenmiştir.)
Sanayi Devrimi ve İngiltere
Eğer Pencaplılar, Annamlılar, Siouxlar ve Bantular 19. yüzyılın başındaki genişlemede “kaybedenler” oldularsa, İngilizler de “kazanan”lardı. İngiltere, denizlerdeki gücünü, egemenliğini, mali kredilerini, ticari bilgi ve becerilerini ustaca birleştirerek 1815’e gelindiğinde dikkat çekici bir küresel üstünlük sağlamıştı. Sanayi Devrimi, 18. yüzyıldaki sanayi öncesi merkantilist mücadelelerde başarılı bir ülkenin durumunu güçlendirmek ve onu yeni bir güç türüne dönüştürmüştü.
Birleşik Krallık, 1760 – 1830 yılları arasında “Avrupa’daki sanayi veriminde meydana gelen artışın” yaklaşık üçte ikisini gerçekleştirmiş ve dünya imalat üretimindeki payını yüzde 1,9’dan yüzde 9,5’e yükseltmiştir. Sonraki otuz yıl boyunca başka batı ülkelerinde teknoloji yayılsa da, İngiliz sanayisindeki genişleme oranı yüzde 19,9’a tırmanmıştır. İngiltere, gücünün zirveye ulaştığı 1860’lı yıllarda dünya demir üretiminin yüzde 53’ünü, kömür ve linyit üretiminin yüzde 50’sini gerçekleştiriyor ve dünya ham pamuk üretiminin yarısından biraz azını tüketiyordu. İngiltere, dünya nüfusunun yüzde 2’sine, Avrupa nüfusunun yüzde 10’una eşit bir nüfusla modern sanayi kollarında dünya potansiyelinin yüzde 40 – 45’ine, Avrupa potansiyelinin ise yüzde 55 – 60’ına denk bir kapasiteye sahipti.