Hz. İsa, miladi takvimin başlarında, Filistin’in Nasara kasabasında, Yahudi soyundan doğmuştur. Kur’an ve İncillere göre Hz. İsa’nın doğumu babasız biçimde gerçekleşmiştir. İncil’e göre Meryem, bu süreçte Yusuf ile nişanlı olup, Hz. İsa’nın mucizevi doğumunun Allah tarafından kendisine bildirildiğini ve o da eşine sahip çıktığını bildirmektedir.
Yahudiler, Hz. İsa’nın babasız olarak doğmasını kabul etmemiş ve Meryem’i iffetsizlikle suçlamışlardır. Hz. İsa’nın beşikteyken konuşması gibi mucizeleri de bu durumu değiştirmemiştir. Hz. İsa’nın çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili İncil ve Kur’an’da sınırlı bilgi bulunmaktadır. Hristiyanlar, Hz. İsa’nın akrabası vaftizci Yahya (Yahya Peygamber) tarafından vaftiz edilerek otuzlu yaşlarında tebliğe başladığını kabul ederler.
Hz. İsa’nın tebliğ faaliyetleri, o dönemin otoritelerini rahatsız etmiştir. Özellikle Yahudi din adamları, onun din anlayışından ve mevcut Yahudiliğe yönelik eleştirilerinden büyük endişe duymuşlardır. Bu nedenle, onu engellemek amacıyla Roma idaresine şikâyet etmişlerdir. Bu aşamada Hz. İsa ve ona tabi olanlar (havariler) gizli bir şekilde tebliğ yapmaktaydılar. Hristiyanlıkta havarilerden biri olan Yahuda İşkariyot, Hz. İsa’ya ihanet ederek Romalı yetkililere onların yerlerini bildirmiştir. İşkariyot, Yahudi din adamlarını Hz. İsa ve arkadaşlarının saklandığı yere götürerek, Hz. İsa’nın Romalı askerler tarafından yakalanmasına zemin hazırlamıştır. Hz. İsa yargılanmış ve Romalı Vali Pilatus, Yahudi din adamlarının baskısıyla onu cezalandırmıştır.
Hristiyan inancına göre Hz. İsa, Kudüs’te çarmıha gerilerek öldürülmüş ve akşam saatlerinde gömülmüştür. Allah’ın iradesiyle Pazar sabahı dirilmiştir ve kırk gün boyunca havarilerinin arasında yaşamıştır. Sonrasında göğe yükselerek, “Baba” olarak adlandırdığı Tanrı’nın sağında oturmuş ve Hristiyan cemaatine koruma için kutsal ruhu göndermiştir.
Hristiyan inancına göre, Hz. İsa’nın doğumu ve hayatındaki olağanüstü durumlardan dolayı diğer insanlardan farklı olduğu düşünülmektedir. O, Allah’ın oğlu konumunda bir tanrı olarak görülmektedir. O, bir peygamber değil, Hristiyanlığın bugünkü yapısının oluşmasında önemli bir rol üstlenen Pavlus ise bir peygamberdir. Çünkü onun, Tanrı İsa’dan vahiy aldığına inanılmaktadır.
İslam, Hz. İsa’nın doğumu ve niteliği hakkında Hristiyanların görüşlerini kabul etmemektedir. İslam’a göre, Hz. İsa’nın babasız dünyaya gelmesi, Hz. Âdem’in babasız ve annesiz doğmasına benzemektedir. Bu konu, Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır:
“Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi. O da hemen oluverdi.” Müslümanlar, Hz. İsa’nın babasız olarak Hz. Meryem’den doğması konusunda Hristiyanlarla hemfikirdirler. Ancak Hristiyanların ona olan aşırı sevgileri sebebiyle onu tanrı olarak görmelerini reddetmektedirler. İslam, Allah dışında hiçbir varlığı tanrı olarak kabul etmez ve bu anlayışı (şirk) en büyük günah olarak görmektedir. Hz. Muhammed, Hristiyanların düştüğü tehlike konusunda Müslümanları uyarmıştır.