Sanat Tarihi

Mezopotamya Sanatı

Konu: Mezopotamya Sanatı

Mezopotamya, insanlık tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Bu öneminden dolayı buraya “medeniyetlerin beşiği” adı verilir.

Çünkü Mezopotamya’da;

• yazı keşfedilmiş,

• büyük kentler kurulmuş,

• saraylar ve tapınaklar inşa edilmiş,

• yakın çevrede yaşayan medeniyetler etki altına alınmış ve geniş bir alana yayılma imkânı sağlanmıştır.

Mezopotamya, Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgedir. Kuzeydoğuda Anadolu dağları ve İran, güneyde Basra Körfezi, batıda Arabistan Çölü ile çevrilidir. Mezopotamya, dünyanın en eski uygarlık merkezlerinden biri sayılmaktadır. Burada birçok kavim yaşamıştır. Bunlar arasında Sümerler, Akadlar, Asurlar ve Babiller sayılabilir.

Sümerler ve Mezopotamya Sanatı

Mezopotamya uygarlığının temelini atan uygarlıktır. Mezopotamya’da kurulan uygarlıkların en önemlisi olan Sümerlerde yönetim ayrı ayrı şehir devletleri hâlinde idi. Sümerler; Ur, Uruk, Lagaş, Nippur, Eridu gibi şehir devletleri kurmuşlardır. Mezopotamya sanatı, çok tanrılı dinî inancın etkisiyle gelişmiştir.

Mezopotamya’da kullanılan yazı çivi yazısıdır. Bu, ilk yazı türüdür. Taşların ve kil tabletlerin üzerine özel bir teknikle yazılır. Yazı karakteri çiviye benzediğinden çivi yazısı adı ile anılır.

Sümer Çivi Yazısı - Mezopotamya Sanatı

Sümer Mimarisi: Mezopotamya’da taş bulunmadığından, Sümerler yapılarını kerpiç ve pişmemiş tuğla kullanarak yapmışlardır. Tuğla, yalnızca saray ve konutlarda değil sur, kanal, baraj, set gibi inşaatlarda da kullanılmıştır. Kerpiç ve tuğla, taş gibi dayanıklı olmadığından Sümer mimari yapılarından günümüze fazla örnek gelmemiştir.

Sümer kentlerinin etrafı kalın surlarla çevrilidir. Kentin içinde krala ait bir saray, tapınaklar ve evler bulunmaktadır. Kent içindeki binaların cephe duvarlarındaki bezemeler ilgi çekicidir. Bunun için yalnız boyalar kullanıldığı gibi sırlı tuğla, renkli taşlardan mozaik veya madenî levhalar da kullanılmıştır

Sümer mimarisinin en önemli yapı türü ziggurat denilen tapınaklardır. İki ila yedi katlı olan bu yapıların ana malzemesi, değişik renklere sahip pişmemiş tuğlalardır. Kesik piramit görünümündedirler. Beden duvarları oldukça yüksektir. Duvarlarda herhangi bir açıklık görülmez. En üstte yer alan tapınak girişine, yapının bir cephesine üç yönden yerleştirilen rampalarla çıkılır.

Mezopotamya tapınakları ve Mısır piramitleri benzer özellikler taşır. Zigguratlar, mastabaların gelişmiş bi­ çimidir. Zigguratlar sürekli aynı formda, piramitler ise önceleri basamaklı, daha sonra düz olarak yapılmıştır. Zigguratlar pişmemiş tuğladan yapılırken, piramitler ise taştandır.

Sümerler astronomi ile de yakından ilgilenmişlerdir. Bu nedenle kule tapınaklardan dinî amaçların dışında rasathane yani gözlemevi olarak da yararlanmışlardır.

Sümer zigguratlarına, Ur kentinde yapılan Nanna Zigguratı örnek verilebilir.

Sümer Mezarları - Mezopotamya Sanatı
Sümer Mezarı
Nanna Ziggurati - Mezopotamya Sanatı
Nanna Zigguratı

Sümer sarayları, dikdörtgen bir avlu ve bunun çevresinde bulunan birçok odadan oluşmaktaydı. Odaların kapısı avluya açılırdı. Penceresi olmayan bu yapılara ışık ve hava yalnızca kapıdan girmekteydi. Sümer evlerinde yapı malzemesi olarak temelde taş, duvarlarda kerpiç kullanılmıştır. Evlerin üzerleri ise ahşap çatı ile örtülüdür. Mezarlık mimarisi, çevresindeki diğer yerleşim merkezleri ve kavimlerin aksine, Mezopotamya’da daha az gelişim göstermiştir. Az sayıda bulunan Sümer mezarları, dikdörtgen odalar biçimindedir. Sümerler mimari yapılarını, nehir taşmalarına karşı korumak için yüksek setler üzerine yapmışlardır.

Ur Kenti – Mezopotamya Sanatı

Ur, Sümer kentlerinin tipik bir örneğidir. Urlular yaşadıkları kentin sahibi olduğuna inandıkları Ay Tanrısı Nanna için birçok tapınak ve ziggurat yapmışlardı. Sümerlerin inşa ettikleri ziggurat, düz arazide bir dağ gibi dimdik duruyordu. Bu nedenle kentin çok uzaklarında, güvenli olmayan bölgelerde çalışan çiftçiler ve çobanlar Nanna’nın bulunduğu yeri görüyor, Nanna’nın da kendilerini gördüğüne ve koruduğuna inanıyorlardı. Ur kentinin oval biçimli iç kenti dar sokaklar, aralıklar ve pazarlarla doluydu. Halkın çoğu ise dış bölümde yaşıyordu. Ur kentindeki kil ve tuğla yapılar uzun ömürlü değildi. Bina yapımı için gereken taşlar olmadığından Sümerler sık sık binalarını yeniden yapmak zorunda kalıyordu. Evler güneşte ya da fırında kurutulmuş kil tuğlalardan yapılıyordu. Ortalarında bir avlu vardı ve meyilli çatılardan gelen yağmur suları bu avludaki bir kanala akardı. İki katlı olan evlerin üst odaları ağaç bir balkonla evin dışından birbirine bağlanmıştı. Evler çoğunlukla tek katlı yapılıyordu. Ağaç az, taş hem az hem de pahalı olduğu için iki katlı evleri ancak zengin Sümerler yapabiliyordu. Her evin, tanrıya ayrılmış kutsal bir bölümü vardı.

Ron Carter, Uygarlık Tarihi, s. 12 (Kısaltılmıştır.)

Sümer Heykel Sanatı: Granit, bazalt ve diyonit gibi sert taşlardan yapılmış Sümer heykellerinin konularını tanrılar, krallar ve kentlerin önde gelen kişileri oluşturur. Yüzlerde iri gözler, incecik dudaklar, kartal gagasına benzeyen burunlar, kıvırcık gür sakallar Sümer heykellerinin en belirgin özellikleridir. Sakin bir duruşa sahip Sümer heykellerinde vücutlar frontal, başlar dik, eller göğüste kavuşmuştur. İri ve belirgin gözlerde ise renkli taşlar kullanılmıştır. Bu heykellerin vücut formları orantısızdır. Sanatçı baş, omuz, kol veya elleri kendisine göre daha büyük olarak işleyebilmiştir. Sümer heykelleri çoğunlukla ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş, tüylü bir kürk giymiş ve dua ederken betimlenmiştir.

Kral Gudea heykeli (Fotoğraf 3.5) Sümer heykellerine bir örnektir.

Kral Gudea - Mezopotamya Sanatı

Sümer Heykelleri - Mezopotamya Sanatı

Sümer Kabartma Sanatı: Sümer kabartmalarında kral ve tanrı figürleri, kralların günlük yaşamları ile ilgili sahneler, dinî törenler, temel atma törenleri, savaş sahneleri gibi konular işlenmiştir. Kabartmalar genellikle taş üzerine yapılmıştır. Gövde, omuz ve eller cepheden; karın, kol ve bacaklar profilden gösterilmiştir. Vücudun bütün organları ayrı ayrı düşünülmüş ve değerlendirilmiştir. Oval çizgilerle çevrili iri gözler heykellerin olduğu gibi kabartmaların da en belirgin özelliğidir.

Sümer kabartmalarının en tanınmışı Lagaş’ta bulunan Akbabalar Steli’dir. Bir zafer kabartması olan stelin ön yüzünde Sümer ordusunun düşmanı yenmesi, arka yüzünde ise zaferden sonra düzenlenen dinî bir tören canlandırılmıştır.

Asurlar, Mezopotamya’da önemli bir devlet kuran Asurlar, MÖ 2000 yıllarında Sargon liderliğinde bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Başkentleri Ninova’dır.

Asur Sanatı: Sümer sanatının etkisi altında kalan Asur mimarisinde çok az yenilik görülür. Yüksek taraçalar üstünde, pişmemiş tuğladan yapılmış çok büyük yapılar, mazgallarla donatılmış tahkimli surlar, kare biçiminde yüksek kuleler ve karmaşık saraylar Asur mimarisinin başlıca ögeleridir. Asur kabartmalarında, genel olarak kralların yaşamlarını ve yaptıklarını öven, tarihî olayları anlatan konular işlenmiştir. Taş veya alçı taşından levhaların üzerine yapılan bu kabartmalarda hükümdarın gücü, kahramanlıkları oldukça gerçekçi bir şekilde anlatılmıştır. Atların dört nala koşmaları, yırtıcı hayvanların can çekişirken kıvranmaları, gerilmiş ve irileşmiş kaslar Asur heykel sanatının en belirgin özellikleridir. Tüm bu sanat eserleri Mezopotamya sanatının bütünleyici elemanlarıdır.

Bu sayfa mezopotamya sanatı hakkında detaylı bilgi içerir.

Mezopotamya Sanatına felsefi açıdan farklı bir bakış için lütfen Felsefe.gen.tr sitesini ziyaret ediniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu