Akkoyunlu Devleti’nin çöküşünden sonra, XVI. yüzyılın başlarında İran topraklarında Safeviler güçlenmeye başladı. Safeviler, Osmanlı Devleti’nin doğudaki sınır komşusuydu. Safevi Devleti‘nin kuruluşuyla birlikte, Osmanlı şehzadelerini kışkırtması, İpek Yolu üzerindeki denetimini sağlaması, Osmanlı Devleti’ne karşı ittifaklar kurması ve Şiilik propagandası yapması, iki devlet arasındaki sürekli çatışmalara yol açtı.
III. Murat Dönemi’nde (1574-1595) Safevilerin Osmanlı topraklarındaki yıkıcı ve bölücü faaliyetleri ile ticaret kervanlarını İran’dan yağmalamaları yeni savaşların patlak vermesine yol açtı. 1590’da imzalanan Ferhat Paşa Antlaşması ile Tebriz, Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi bölgeler Osmanlı Devleti’ne geçti. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmış oldu.
III. Mehmet Dönemi’nde (1595-1603) meydana gelen iç isyanlar ve Osmanlı-Avusturya çatışmalarından yararlanan Safeviler, Tebriz, Nahcivan ve Erivan’ı ele geçirdi.
I. Ahmet Dönemi’nde (1603-1617) Safevilerin saldırıları uzun soluklu savaşlara dönüştü, bu savaşlar 1612’de imzalanan Nasuh Paşa Antlaşması ile sona erdi.
II. Osman (Genç) Dönemi’nde (1618-1622) Osmanlı Devleti, Safeviler üzerine bir sefer düzenledi ve bu çerçevede Serav Antlaşması (1618) imzalandı.
IV. Murat (1623-1640), 1635’te düzenlenen İran seferini bizzat yönetmiştir.
Osmanlı ordusunun İstanbul’a geri dönmesi üzerine Safeviler yeniden saldırıya geçmiş, IV. Murat da buna karşılık Bağdat Seferi’ni düzenlemiştir. Bağdat Kalesi’ni ele geçiren IV. Murat, 1639’da Safevilerle Kasr-ı Şirin Antlaşması’nı imzaladı.
Kasr-ı Şirin Antlaşması ile birlikte Revan Safevilerde kalırken, Bağdat Osmanlı Devleti’nin elinde kaldı. İki taraf arasında Zagros Dağları sınır kabul edildi. Osmanlı Devleti ile İran arasındaki Kasr-ı Şirin Antlaşması, bazı küçük değişiklikler dışında, günümüzdeki Türkiye-İran sınırını da belirlemiştir.