Türk Tarihi

Yirmisekiz Mehmet Çelebi Kimdir?

YİRMİSEKİZ Mehmet Çelebi, fevkalade elçi olarak Türkiye’nin siyasî ve toplum hayatında ünlü bir kişi olduğu kadar, Fransa’da da şöhret kazanmış bir diplomattı. Bazı kitaplarda, onun ilk elçimiz gibi tanıtılması yanlıştır. Oysa ki, Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Fransa’ya daimî elçi olarak değil, muvakkaten ve fevkalade elçi vazifesi ile gönderilmişti.

Kendisinden önce, Fransız Kralı 13. ve 14. Louis’lerin nezdine bu görevle gönderilmiş Türk elçileri vardı. Fakat, Fransa’da uyandırdığı sempati, Türkiye’ye getirdiği yenilikler, Mehmet Çelebi’yi çok haklı olarak, kendisinden evvelkilerden üstün bir şöhrete ulaştırdı. Bu yüzdendir ki, ilk elçimiz sanıldı.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Lâle Devrinin en parlak yıllarında Fransa’ya gönderildi. 14. Louis ölmüş, yerine torununun oğlu küçük Louis XV tahta çıkmıştı. Çocuk kralın tebrik edilmesi, Türk-Fransız dostluğunun tazelenmesi, ispanya ile alâkalı bazı müzakerelere zemin hazırlanması gibi maksatlarla Fransa’ya bir elçi gönderilmesine karar verilince, devrin münevver idarecisi ve Batı fikirlerinden ilham almak isteyen Sadrazam Damat İbrahim Paşa, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’yi gö­züne kestirdi.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Yirmisekiz Mehmet Çelebi

Mehmet Çelebi’nin “Pasarofca muahedesi“nin mü­zakeresinde gösterdiği liyakat yakından biliniyordu. Bundan başka, birçok meziyetleri de vardı. “Raşit Tarihi” Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Fransa’ya elçi payesi ile seçilmesindeki meziyetleri anlatırken “… konuşma usul ve taktiğine ve ayrıca Hristiyan desiselerine vakıf…” bir kimse olarak tavsif eder.

İstanbul’daki Fransız Elçisi Marquis De Bonnac, Sadrazam İbrahim Paşa’ya, Fransa’ya rastgele bir kimsenin gönderilmemesini rica etti. Sadrazamdan Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin gönderileceğini duyunca, derhal harekete geçti. Türk Sefaret Heyeti’ni götürecek bir gemi hazırlattı. Durumu Fransa Hariciye Nazırlığını yapmakta olan Dubols’ya bildirdi.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi Hatıratı

Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Fransa seyahatini, günü gününe not ederek tatlı bir üslûpla kitap haline koydu. Batı medeniyetinde gördüklerini milletine bu hatıratı ile duyurabildi.

Mehmet Çelebi’nin bu hatıratı, Türkçe ve Fransızca olarak muhtelif tarihlerde yayınlandı. Tarihsiz bir baskıdan başka, 1886’da Ali Suavi, 1866’da (Cemiyeti İlmiyeyi Osmaniye) ve 1306 tarihinde Ebuzziya tarafından neşredildi. Yeni harflerle, Şevket Rado tarafından — sadeleştirilerek — 1967 yılında. Hayat Tarih Mecmuasında yayınlandı.

Fransızca olarak, Kral’ın doğu dilleri müşaviri Fiennes tarafından 1724 yılında yazılan eser, Julien Gallad tarafından 1757 yılında Paris’te yayınlanan (Mehmet Efendi’nin 1721’de Fransa Sarayı İdaresi İle Mü­nasebetleri) adlı kitap (bu kitabın 1758 senesinde ikinci baskısı yapılmıştır) ayrıca John Secker’in 1841′ de Türkçe’den Fransızca’ya çevirdiği (Bir Osmanlı Nazırının Seyahati) adı altında, Monpelye’de yayınladığı kitap, ayrıca 1889 senesinde Aubigny tarafından diplomatik mecmuada Mehmet Efendi’nin elçiliği hakkında yayınlanan enteresan belgeler (Rejans devrinde Paris’te bir Türk elçisi) Çelebi’yi batılılara bizden çok tanıtmıştır.

Fransızca kitapların en önemlisi, Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin 1721 yılında Paris’te bulunduğu zaman yayınlanan “Bâbıâli Osmanlı Sefirinin Seyahati ve Fransa Sarayında İkametinin Hikâyesi ile beraber İstanbul şehrinin yeni tarifi” adlı eserdir.

Bu kitapta, Türk Elçisine dair geniş malumat bulunmakta, İstanbul şehriyle Osmanlı Sarayı ve III. Sultan Ahmet hakkında ve İstanbul’daki eski eserlere dair geniş bilgilere yer verilmektedir.

Ayrıca 1732 senesinde Liej’de yayınlanan “Memoires et avantures Secrétes et Curieuses d’un Voyage au Levant” adlı eserde, biraz efsane ve masala benzetilmiş dedikodulu bilgiler mevcuttur.

Kitabın yazarı Dö Saumery adında bir Almandır. Hollanda’ya göçüp yerleşmiş olan yazar Türkiye’de de üç sene kalmıştır. 1715- 1723 yıllarındaki Osmanlı imparatorluğunda geçen olaylara dair iki ciltlik bir eseri mevcuttur. Dö Saumery mütecessis bir muharrirdir. Olayların hikâye edilişinde, dedikodulu konulara fazla yer vermektedir. Mesela Yirmisekiz Mehmet Çelebi‘nin oğlu Sait Efendinin Paris’te içkiye müptela olduğu ve kadınlara fazla düşkünlüğü, onlarla içkili münasebetler yüzünden hastalık kaparak İstanbul’a döndüğü, sanki mühim bir siyasî olaymış gibi, bu kitapta uzun uzadıya anlatılır.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa’da

Yirmisekiz Mehmet Çelebi, kırka yakın maiyeti ile ve deniz yoluyla vardığı Fransız topraklarında dostane bir şekilde karşılandı. Karaya ayak basar basmaz Fransız hanedanından Kral’ın gönderdiği büyük bir zat Türk Elçisini, 30 konak mesafede karşıladı. Fransız askerleri de onu kalyonda merasimle karşıladılar. (Tulon) şehrinde at üstünde parkı gezdirirlerken şehir halkı etrafını sardı ve şehir bandosu marşlar çaldı.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Yirmisekiz Mehmet Çelebi

Paris’e girerken bir mareşal ve bir alay asker tarafından karşılandı. Kendisi öndeki atta, arkasında maiyeti erkânı ve onu takiben ellerine tüfek ve mızrak verilmiş kürk giydirilmiş neferler, yaya olarak sakallı­lar, imam efendi, kapı kethüdası, oğlu Sait Efendi ve tercümanı vardı. Paris’e halkın coşkun gösterileri arasında girdi; sokakların sağ ve solunu hıncahınç dolduran Fransız halkı bu alayı coşarak seyretti.

Türk Elçisi Mehmet Çelebi 1721 yılının mart başlarında Paris’e yerleşti. 16 mart ve 21 mart günlerinde Sarayda. XV. Louis ve Kral naibi tarafından büyük merasimle kabul edildi. Kral’ı ziyarete giderken bütün Paris halkı sokaklara döküldü. 30 000 Fransız askeri pırıl pırıl elbiseleri ile Türk sefirinin geçeceği yol üzerinde hürmetle onu selâmladılar. Mehmet Efendi güzel bir at üstünde kendisini alkışlayanlar arasından geçerek Saraya girdi. Kral, o zaman 10-11 yaşlarında bir çocuktu.

Türk Sefiri, Kral’ın salonuna girince, yerden temenna edip ağır adımlarla yanına doğru ilerledi. Kral ve etrafındakiler ayağa kalktılar. Yirmisekiz Mehmet Çelebi göğsünden III. Sultan Ahmet’in yaldızlı mektubunu çıkararak başvezirin eline verdi. Birkaç dakika sonra Sadrazamın mektubunu da aynı suretle ve hürmetle eğilerek başvezire sundu. O arada Kral’a hitaben “Gerek Padişahım, gerek Sadrazamım, eski dostluğu teyit için beni elçi gönderdiler,” dedi. Çocuk Kral süslü elbisesi içerisinde bu merasimi büyük bir dikkatle süzüyor ve Türk Elçisini dinliyordu. Sefire cevabı lalası verdi. Padişahın mektubundan ve Mehmet Çelebi’nin Elçi olarak gönderilmesinden pek memnun olduğunu söyledi. Bu merasimden sonra Mehmet Çelebi başını eğerek ve elini başına koyarak kapıya kadar geriledi ve bu suretle veda etti. O gün Mehmet Efendinin Saray’dan çıkışı, Tuileries bahçesinden geçişi, meşhur ressamlara, şaheser tablolar yaratmaya vesile oldu.

Mehmet Efendinin kıyafeti, zerafeti Paris’in günlük konuşma konusu olmuştu. Kral dahi Türk Sefirini ayrıca görmek ve ona Versailles’daki hazînesini göstermek istiyordu. Mehmet Efendi Sarayda tekrar büyük bir itibarla karşılandı. Lalası, çocuk kralı göstererek “Güzelliğine ne dersiniz?” şeklinde Mehmet Efendiye sual sorunca, o da “Maşallah! Hak Taalâ kem nazardan saklasın!” cevabını verdi. Kral’ın uzunca örgülü saçları vardı. Lalası: “Bunlar takma değildir. İsterseniz yakından bakınız,” deyince Kral, başını arkaya çevirip saç­larını Mehmet Çelebi’ye gösterdi. Türk Sefiri, hatıratında: “Biz dahi o sümbül saçları messedip okşadık…” demektedir.

Türk Sefiri, Fransız Kralına ve saray mensuplarına büyük hediyelerle gelmişti. Bunlar sarayda uzun müddet teşhir edildi. Kral da Elçi Mehmet Efendiye ve yanındakilere birçok kıymetli hediyeler verdi.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi Paris’e gidişi ile oradaki müşahedelerini günü gününe hatıra defterine yazdı. Mehmet Çelebiyi ilk hayrete düşüren müşahedelerinden biri, Fransız kadınlarının tutumu oldu! Hatıralarında: “… Montpellier’de cümle kibar karıları gelip bizi görmek için toplanmışlar. Fransa memalikinde zenlerin (kadınların) itibarı ricaline (erkeğe) galip olmakla istediklerini işlerler ve murat ettikleri yere girerler… Hatta Fransa avratların cennetidir…” demektedir.

Türk Elçisi Mehmet Çelebi ile refakatindekiler büyük ressamların ve gravürcülerin konusu oldu. XV. Louis, zamanının meşhur ressamı Charles Parocel ile Martin ve diğer ressamlara Türk Sefirinin portresini yapmalarını emretti. Bunlar arasında meşhur ressam Parocel’e Türk Elçisinin ayak uzunluğunda bir tablosunu sipariş etti.

Türk Sefiri 28 Mehmet Çelebi ve Sefaret mensuplarının 21 mart 1721’de Tuileries Sarayı'na gelişini gösteren Charles Parocel'in bu tablosu, 2’nci Dünya Savaşı sırasında Güney Amerika’ya muhafaza edilmek üzere gönderilirken bombalanan bir gemide yanmıştır
Türk Sefiri 28 Mehmet Çelebi ve Sefaret mensuplarının 21 mart 1721’de Tuileries Sarayı’na gelişini gösteren Charles Parocel’in bu tablosu, 2’nci Dünya Savaşı sırasında Güney Amerika’ya muhafaza edilmek üzere gönderilirken bombalanan bir gemide yanmıştır

21 Mart 1721 tarihinde Yirmisekiz Mehmet Çelebinin maiyeti ile birlikte at üstünde Saraya gidişine dair olan yağlı boya tablo, bu siparişin bir şaheseri oldu. Aynı ressamın Kralla mülâkatından dönen elçilik mensuplarının at üstünde Sein nehri üzerindeki köprüyü geçerken yaptığı resim de büyük bir değer taşımakta idi. Charles Parocel’in bu tablolarından ilki o kadar kıymetli idi ki, İkinci Dünya Harbi sırasında herhangi bir kazaya uğramaması için, özel tedbirler alınarak, Güney Amerika’ya gönderilen eserler arasına konulmuştu. Harp sona erince, dönen diğer tablolar arasından çıkmaması büyük bir kayıptır.

Lâle devrinin sefiri Mehmet Çelebi Paris’te duvar halılarına da konu oldu. Halen Fransa’da Millî Mobilya Müzesinde 1692 numaralı goblen halısı 1731 -1734 tarihleri arasında Pj.Perrot tarafından yapıldı ve müzelik kıymetli eşya arasında en değerli yerini buldu.

Mehmet Çelebi, Paris modasında da bazı değişikliklere sebep oldu. Hanımlar Türk modası olarak bazı yeni kıyafetlere büründü. Mehmet Çelebi aynı zamanda gravürcülerin yarışma konusu oldu. O devre ait gravürler hemen hemen kalmamıştır.. Ancak Paris’te bir müzenin mahzeninde saklı olanlardan, özel müsaade ile, çıkartabildiklerimizin birkaçı okuyucularımıza sunulmuş bulunmaktadır. Fransızlar bu gibi gravürleri köşe bucak aramakta ve çerçevelerine almaktadırlar.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi aynı zamanda bir madalyon konusu oldu. XV. Louis tarafından yaptırılan bu madalyonda çocuk Kral ile Türk Sefirinin itimatnamesini verirken tasviri görülmektedir.

Büyük bir tesadüf eseri olarak Yirmisekiz Mehmet Çelebinin oğlu Sait efendi 1741 senesinde Sait Paşa olarak Paris’e elçi gönderildi. O da büyük tablolara konu olarak seçildi. Meşhur ressam (Aved) tarafından yapılan kendi cesametindeki yağlı boya tablosu, halen Versailles mahzeninde muhafaza edilmektedir.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi 1721 martı başından 1721 temmuz sonuna kadar Paris’te kaldı. Fransızlarla Türkler arasında yeni bir anlaşma yapılması mümkün olamadı. Esasen bu ziyaret, bir dostluğu tazelemek, yeni kralı tebrik etmek, ilerisi için de iki milletin o zamanki düşmanlarına karşı ve bilhassa İspanya’ya karşı anlaşma hazırlığı yapmak gayesini güdüyordu.

Kral naibi — XV. Louis’nin büyük amcası — Dük Dorlean, kendisini sefahate vermişti. Herhangi bir anlaşmadan çekiniyordu.

Mehmet Efendiye:

Kralımız henüz çocuktur. Sinni rüşte varmadan onun adına bir anlaşma imzalamaktan çekiniriz. İdareyi bizzat ele almasına intizar uygun olur, demişti.

Asıl sebep, Kral’ın çocuk olmasında değil, Fransızların iç durumunda büyük bir buhran mevcuttu. XIV. Louis’nin bıraktığı muazzam borçlar, Fransa’nın harpler sırasında 1 milyondan fazla insan kaybetmesi, malî sıkıntılar, inşası milyarları geçen büyük eserlerin ikmal edilememesi, herhangi bir milletle siyasî ve askerî anlaşma yapmasına müsait bulunmuyordu.

Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Fransa'dan Ayrılışı
Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Fransa’dan Ayrılışı

Bu yönden, Türk Elçisi Mehmet Çelebi, siyasî anlaşma bakımından eli boş döndü ama, kafası dolu olarak Türkiye’ye yeni fikirler getirdi. Oğlunun teşebbüsü ile Türkiye’ye ilk defa getirilen matbaa, bunların başında yer aldı. Bazı yeni sanat eserleri Türkiye’ye o zaman girdi. Gözlük camları, dürbünler, saatler, büyük aynalar Mehmet Efendinin dönüşü ile Türkiye’de ilgi ile aranan yeni eserlerden oldu. Mehmet Efendi, Sâdâbâd Kasrı için birçok planlar getirdi. Bu arada Versailles’ın da bir planını getirip Sadrazama sundu.

Türk Elçisi Fransa’da büyük hatıralar, müzelerine nefis portrelerle gravürler, tarihlerine geçen sevimli intibalar bıraktı.

YAZAN: TAHA TOROS

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu