Tarih Bilimi

Vahiy Geleneği

Vahiy kavramı Yahudilikte önemli bir yer tutar. Yahudilerin kutsal kitabı olan Tora, Hz. Musa’ya Sina Dağı’nda levhalar hâlinde vahyedilmiştir. Tanrı; Hz. Musa’yı, İsrailoğullarını Mısır’dan kurtarması için firavuna göndermiştir. Bunun için Hz. Musa’ya bir dizi mucizeler vermiştir. Tanrı’nın Hz. Musa’ya gönderdiği vahiy onun vefatına kadar çöl yolculuğu boyunca devam etmiştir. Hz. Musa’nın vefatından sonra İsrailoğullarına gelen peygamberlerle de vahiy geleneği devam etmiştir. Bu gelenek, aslında Allah tarafından gönderilen tek bir din olduğunu gösterir.

Hristiyanların kutsal kitabı olan Ahd-i Cedit’in bölümlerinin İsa’nın bu kitabın yazarlarına yaptığı ilhamlar sonucu yazıldığına inanılır. Hristiyanlığın Katolik mezhebi, vahiy geleneğinin kilise kurumunda hâlâ devam ettiğini ileri sürer.

İslam anlayışına göre vahiy, peygamberlerin insanlara iletmek üzere Allah’tan aldığı bilgilere denir. Peygamberler Allah’tan bu bilgiyi değişik yollarla alırlar. Bu konu Kur’an’da şöyle geçmektedir: “ Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz o yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Kur’an-ı Kerim, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen vahye ve peygamberlere dayanan dinî geleneğe İslam adını vermektedir. İslam’a göre insanları başıboş bırakmayan Allah, onların nasıl hareket edeceğini bildirmek üzere ilk insan Hz. Âdem’e aynı zamanda ilk peygamberlik görevini de vermiştir. Kur’an’da geçen, “Biz her kavme bir peygamber gönderdik.” ve “İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjde ve azabının habercileri olmak üzere peygamberleri gönderdi ve beraberlerinde insanların ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için hak ve gerçek kitaplar da indirdi.” ayetleriyle Allah kelamının her dönemde insanlara iletildiği bildirilmektedir.

Allah tarafından peygamberler vasıtasıyla insanlara gönderilen bu dinlerin esası İslam olup bunların tümü vahye dayalı dinlerlerdir. Yahudilik ve Hristiyanlık ise vahye dayalı dinler olmakla birlikte Kur’an, bunları bozulmuş dinler olarak nitelendirilir.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususa şöyle işaret edilir: “…Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (Kitaplarını tahrif ederler.) Kendilerine öğretilen ahkâm (Tevrat)ın önemli bir bölümünü unuttular…”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu