Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Türkiye’de Siyasi Bunalım Yılları (1960-1983)

Türkiye, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti ile ilk yıllarda birçok alanda büyük gelişme kaydetmişti. Ancak 1957’den itibaren ekonomide enflasyonist baskı hissedilmeye başlanmıştı. Ülkemizde demokrasinin tam olarak yerleşmemiş olması siyasi yaşamdaki hoşgörü eksikliği ve belirtilen ekonomik nedenler siyasi ortamı gerginleştirdi.

Bu şartlar altında 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi gerçekleştirilerek DP iktidarına son verildi. Demokrasimizin gelişimini kesintiye uğratan bu müdahale sonucunda anayasa yürürlükten kaldırılarak meclis kapatıldı. Cumhurbaşkanı, başbakan, pek çok bakan ve milletvekili yargılandı. Bu yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi (1961). 11 Nisan 1990 tarihinde kabul edilen kanunla, idam edilen bu devlet adamlarının itibarları iade edilmiş ve aynı kanun uyarınca naaşları kendileri için İstanbul’da yaptırılan anıt mezara devlet töreniyle defnedilmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimini üstlenen Millî Birlik Komitesi yeni anayasayı oluşturmak için Kurucu Meclis Kanunu’nu kabul etti. Siyasi partiler, barolar, basın, ticaret odaları temsilcileri, sendikalar ve gençlik kuruluşlarından seçilerek oluşturulan Kurucu Meclis üyeleri 6 Ocak 1961’de çalışmalarına başladı. Aynı zamanda siyasi partilerin faaliyetlerine de izin verildi. Millî Birlik Komitesi siyasi partilerin ilk genel seçimlere katılabilmeleri için 13 Şubat’a kadar kuruluş işlemlerini tamamlamış olmaları gerektiğini duyurdu. Bu açıklamadan sonra Türk siyasetine yeni siyasî partiler girmiş oldu. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilerek yürürlüğe girdi.

15 Ekim 1961’de yapılan seçimlere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet Partisi (AP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) katıldı.

Seçimlerden sonra oluşan Meclis, Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanlığına seçti. 1965 seçimlerine kadar koalisyon hükûmetleri iktidarda kaldı. 10 Ekim 1965’te yapılan genel seçimleri AP kazandı. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başbakanlığı ile başlayan AP iktidarı, 12 Mart 1971 Askerî Muhtırasına kadar devam etti. Demokrasiye zarar veren bu muhtıra sonucunda Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Daha sonra ise partisinden istifa ederek bağımsız kalan Nihat Erim başbakanlığında meclis dışından ve farklı partilerin milletvekillerinden oluşan geniş tabanlı ve hiçbir siyasi partiyle doğrudan ilişkili olmayan bir hükûmet kuruldu.

Nisan 1973’te AP ve CHP’nin desteklediği emekli Oramiral Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçilirken 14 Ekim 1973’te genel seçimler yapıldı. Seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı. Bu arada 25 Aralık’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etti. Üç gün sonra devlet töreniyle Anıtkabir’e defnedildi.

1974’ten 1980 yılına kadar Türkiye’de, kısa süreli koalisyon hükûmetleri iktidarda kaldı. Sık sık gerçekleşen hükûmet değişikliğine bağlı olarak ülkede siyasi istikrar sağlamada zorluklar yaşandı. Siyasi istikrarsızlık ekonomik ve toplumsal gelişmeyi olumsuz etkileyerek ülkede iç huzursuzluk, siyasi anlaşmazlık ve ekonomik sıkıntıların artmasına yol açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri yer yer meydana gelen şiddet ve terör olaylarını gerekçe göstererek 12 Eylül 1980’de demokratik yönetimi ortadan kaldıran askeri müdahaleyi gerçekleştirmiştir. 24 Kasım 1983’e kadar devam eden bu dönem, Türk siyasi tarihine “12 Eylül Dönemi” olarak geçti. Bu dönemde 1961 anayasası yürürlükten kaldırılmış, Parlamento ve siyasi partiler ile dernek, sendika vb. pek çok sivil toplum kuruluşu kapatılmış ve demokratik süreç kesintiye uğramıştır.

12 Eylül 1980’de siyasi iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren başkanlığında kuvvet komutanlarından oluşan Millî Güvenlik Konseyini (MGK) oluşturdu. Kenan Evren aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de üstlendi. Bülent Ulusu’nun başkanlığında Bakanlar Kurulu oluşturdu. Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında kurulan komisyonun hazırladığı anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi.

Anayasanın kabulünden sonra seçim hazırlıkları başladı. 6 Kasım 1983 seçimlerine Anavatan Partisi (ANAP), Halkçı Parti (HP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) katıldı. Bu seçimler sonucunda birinci parti olarak çıkan ANAP, Turgut Özal başkanlığında tek başına iktidar oldu. 1960 ve 1970’li yıllarda koalisyon hükûmetleri ile bunalımlar yaşayan Türkiye, Turgut Özal iktidarı ile ülke yönetiminde siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda köklü kararlar aldı.

1961 Anayasası’nın en önemli özelliği, devlet yönetiminde ve toplum yaşamında bireye ağırlık verilmiş olmasıdır. İnsan haklarına dayanan devlet olma özelliğine bağlı olarak temel hak ve ödevler ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Anayasa’da klasik hak ve özgürlüklerle birlikte sosyal ve ekonomik haklar da verilmiştir. 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri güvenceli bir statüye oturtmuştur. Parlamentonun çıkardığı yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek ve özgürlükleri korumak için Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Ayrıca Anayasa Mahkemesi ile birlikte Cumhuriyet Senatosu ve Yüksek Hâkimler Kurulu gibi yeni kurumlar oluşturulmuştur.

1982 Anayasası ise hak ve özgürlükler açısından “birey”e değil “devlet”e ağırlık veren bir anayasa özelliği taşır. 1961 tarihli Anayasa’nın öngördüğü temel hak ve özgürlüklere ilişkin ilkeleri korumuştur. Ancak temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda daha ayrıntılı bir düzenleme getirmiştir. Bu sınırlandırıcı hükümler daha sonra Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikler ile büyük ölçüde düzeltilmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu