Türk Tarihi

Türk Dünyasında Kadın Algısı

Türk Dünyasında Kadın Algısı
Türk Dünyasında Kadın Algısı

Türk dünyasında kadın algısı konulu dört sayfadan oluşan makalenin ilk sayfası: Türk düşünce dünyasında kadın, her şeyden önce “ana”dır. Doğuran, besleyen anaç kadın her zaman ayrı bir yerde tutulmuştur. Kadın bir abla ve kız kardeş, bir sevgili ve eş olarak Türk tefekküründe ve yaşamında özel bir yer edinmiştir. Kadının günlük hayattaki yeri, siyasi hayattaki yeriyle benzerdir. Devleti oluşturan en temel kurumun aile, aileyi bir arada tutan esas unsurun ise kadın olduğu düşüncesi Türkler tarafından her zaman esas kabul edilmiştir. Akrabalık sistemi içerisinde anne, eş, kız kardeş ve kız evlat olarak yer alan kadın, hiçbir zaman ikinci plana atılmamış veya hor görülmemiştir. Aksine, hangi akrabalık rolünde olursa olsun kadına derin bir saygı duyulmuştur. Kadının Türk kültür hayatındaki yerini tespit etmek için ilk çağlardan günümüze kadar gelen belgeleri ve mit, efsane, masal, destan ve hikâye türlerindeki anlatmaları ve de halk inanmalarını içeren alan halk bilgisi ürünlerine göz atmak gerekir. Biz de bu konuşmamızda, ana hatlarıyla Türk düşünce dünyasında kadın algısını, kadının aile ve sosyal hayattaki konumuna göre, mevcut anlatmalar ve çeşitli kelimelerden hareketle aktarmak istiyoruz.

Kadın ve erkeğin yaratılışı hakkındaki dair Türk anlatmalarında, erkekten sonra yaratıldığına inanılan kadın, erkekle benzer bir konumda kabul edilmektedir.(Ögel 2003: 476). Altay yaratılış mitlerinde denizin dibinden Ak-Ana’nın çıkması ve dünyanın yaratılışı hakkında Bay Ülgen’e fikir vermesi, kadının bir danışma makamı veya bir yol gösterici olduğunu göstermektedir.

Mitolojik anlatmaların tamamında bütün canlı varlıkların anası olarak bilinen ve üretici güce sahip “kutsal dişi” veya “mitik ana” algısı mevcuttur. Ölümsüzlüğün ve kusursuzluğun ifadesi olan ve bu haliyle kutsal kabul edilen mitik ana, zamanla yaşlı, ancak güçlü “Yer Ana (Toprak Ana)” ile yer değiştirerek halk inanma ve anlatmalarında yer edinmiştir. Doğuran ve yutan, yani hayatın ve ölümün simgesi mitik ana olmuştur. Hayatın simgesi olan Umay’ı ve ölümün simgesi olan Erlik’i de ortaya çıkaran odur (Bayat 2007: 12).

Kadının İslamiyet öncesi Türk toplumunda etkin ve kendisine saygı duyulan bir varlık olmasının temelinde, yaratılış mitlerinde yansımalarını gördüğümüz zihin dünyasının yattığını söyleyebiliriz. Türk toplumuna ait bu zihin dünyasının ifade araçları, yaratılış mitleridir. Benzeri durum halkın inanç ve buna bağlı uygulamalarını da şekillendirmiştir. Bu inanç unsurlarından biri, Türk mitolojisindeki dişil varlıklardan biri olan “Umay”dır.

Devamı: Türk Dünyasında Kadın Algısı 2

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu