Türk Tarihi

Osmanlı Hukukunda Meydana Gelen Değişmeler

Sultan II. Mahmut’un tahtta çıktığı dönemde ayanlar oldukça güçlenmişti.
Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın da desteğiyle II. Mahmut padişah
oldu. Padişah tarafından sadrazamlığa getirilen Alemdar Mustafa Paşa,
Anadolu ve Rumeli ayanlarını İstanbul’da topladı ve “Senedi İttifak”ın
imzalanmasını sağladı. Böylece ilk defa padişah, ayanların varlığını istemeyerek
de olsa resmen kabul etmiş, padişahın otoritesi sınırlandırılmış, mahalli
otoritelerin varlığı yasallaşmış oldu. Bir süre sonra II. Mahmut merkezî
otoritenin gücünü etkisiz hâle getirmek isteyen yerel otoriteleri ortadan
kaldırarak ülkedeki birlik ve düzeni sağladı.

Sultan II. Mahmut Dönemindeki hukuki düzenlemeler
Tanzimat Dönemine zemin hazırlamıştır.
Batılı anlamda “Medeni Hukuk” kavramı hukuk
sistemimize bu dönemde girmiştir. İmparatorlukta
başlangıçta tüm halkı için daha sonraları sadece
gayrimüslimler için kullanılan “reaya” tabiri terk edilmiştir.
Bunun yerine eşit hak ve görevleri ifade eden “tebaa”
kelimesi kullanılmıştır.

II. Mahmut, Avrupa’da yaygınlaşan ve geniş kitleler
tarafından benimsenen “eşit vatandaşlık” anlayışının devlette
egemen olması için “müsadere”yi kaldırmıştı. 1838’de her
rütbe ve mevkideki memurun belli suçlarına belli cezalar
verilmesini öngören ceza kanunnamesi çıkarılmıştı. İlk kez bu
kanunlarda rüşvet ile ilgili hükümler yer almıştı. Yeni ceza
kanununa göre, artık memurlar “kısas” ve “had” cezaları
dışında ölümle de cezalandırılamayacaktı. Böylece
“Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” ilkesi Osmanlı hukuk sistemine
girmiştir.

II. Mahmut Döneminde, adalet işlerine bakmak üzere
“Nezaret-i Deavi” (Adalet Bakanlığı) kuruldu. Bakanlığın
bünyesinde değişik kurullar oluşturulmuş, bu kurullar
memurları denetlemek, devlet ile kişi arasındaki uyuşmazlıkları
çözmek, kendilerine gönderilen sorunları
inceleyerek rapor hazırlamakla görevlendirilmiştir. Bütün bu
gelişmeler, modern hukuk anlayışının benimsendiğini de
göstermektedir.

Osmanlı Devleti’nde var olan kanunlar XIX. yüzyıla gelindiğinde, değişen şartlar
karşısında yetersiz kaldı. Yürürlükteki kanunların bıraktığı boşluklar, bir
yanda mevcut kanunların ıslahıyla diğer yandan da Batı’dan esinlenilerek
oluşturulan yeni kanunlarla doldurulmaya çalışılmıştır. Bu tür çalışmaların
dönüm noktası Tanzimat olmuş, modern anlamda kanunlaştırma hareketleri bu
dönemde hukuk alanındaki yeniliklerle başlamıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu