İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

İstanbul Günleri – Harp Okulu

İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olması yanında
devletin batıya açılan yüzüydü. Batıdan gelen yeniliklerin ilk
görüldüğü yerlerden biriydi. Bir yandan geleneksel Türk
mahallelerinin olduğu, diğer yandan da gayrimüslimlerin
yoğun olarak yaşadığı İstanbul’un farklı yaşam tarzlarını
bünyesinde barındıran bir yapısı vardı. Kültürel yaşamın da
hareketli olduğu İstanbul, aynı zamanda muhalif
düşüncelerin de merkeziydi. Osmanlı Devleti’ni siyasi,
sosyal ve ekonomik sorunlarından kurtarmanın yolunu
meşrutiyetin tekrar ilan edilmesinde gören bir grup tıp
öğrencisi 1889’da İttihat ve Terakki Cemiyetini kurdu. İlk
olarak Askerî Tıbbiye’de kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti
kısa sürede Harbiye’ye ve diğer okullara yayıldı. Mustafa
Kemal, İstanbul’un bu muhalif havası içinde 1899’da,
İstanbul’a gelerek Harp Okuluna kaydoldu. Harp Okulunda
başarılı bir öğrencilik hayatı geçiren Mustafa Kemal, çok
sevdiği askerlik mesleğinde hep daha ileri gitmek için çaba
göstermiştir. Askerlikte yükselmenin tek yolu ise kurmay
sınavını kazanmaktı. Böylece Harp Akademisine
girebilecekti.

Bir gün: “Kurmay subay olamazsan ne yaparsın?” diye yarı
ciddi yarı şaka takılan sınıf arkadaşı Arif’i derhâl
susturmuştu.

“Seni bilmiyorum fakat ben muhakkak kurmay subay
olacağım.”
diyerek kararlılığını ortaya koymuştur.

Mustafa Kemal’in Manastır Askerî İdadisinde edindiği
hürriyet fikirleri, Harp Okulunda tanıdığı arkadaşları ve
okuduğu kitaplar sayesinde gelişme imkânı bulacaktır.
Yasak olduğu için gizlice okunan Namık Kemal şiirleri ve
kitapları, diğer taraftan ülkenin içinde bulunduğu durum
onda, vatan için bir şeyler yapabilme isteğini ortaya
çıkaracaktır.

Mustafa Kemal, daha 21 yaşında genç bir Harp Okulu
öğrencisi olmasına rağmen konuşması, bilgi ve donanımı
herkesi etkiliyordu. 1902’de tanıştığı Osman Nizami Paşa;
Berlin büyükelçiliği yapmış, Nafia Bakanlığında (Bayındırlık)
bulunmuş, ileri görüşlü bir devlet adamıydı. Mustafa
Kemal’le memleket meselelerini konuştuktan sonra: “Mustafa Kemal efendi oğlum, görüyorum ki İsmail Fazıl Paşa (Ali Fuat Cebesoy’un babası)
seni takdir etme hususunda yanılmamış. Şimdi ben de onunla aynı fikirdeyim. Sen, bizler gibi
sadece bir asker olmayacaksın. Keskin zekân ve yüksek kabiliyetinle memleketin geleceği
üzerinde etkin olacaksın. Bu sözlerim bir iltifat değil. Sende memleketin başına gelecek büyük
adamların daha gençlik yıllarında gösterdikleri kabiliyetler ve zekâ belirtileri var.”
diyerek
Mustafa Kemal’in o yıllardaki yeteneğini görmüş ve takdir etmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu