Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Haçlı Seferleri

Orta Çağın en büyük siyasi ve askerî olaylarından biri Haçlı Seferleridir. XI – XIII. yüzyılları arasında
Hristiyan Batı dünyasının Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve
çevresini geri almak için düzenledikleri seferlere Haçlı Seferleri denir. Müslümanlara
karşı yapılan bu
savaşa katılan Hristiyan askerlerin elbiselerinde haç sembolünü kullanmaları,
Haçlı Seferlerinin dinî
sebeplerini ön plana çıkarmışsa da bu seferlerin siyasi, sosyal ve ekonomik sebepleri de vardır.

MÜSLÜMANLARIN GÖZÜYLE HAÇLI SEFERLERİ


Saygıdeğer Kadı Ebu Said el-Herevi,
haykırarak Halife el-Mutazhirbillah’ın geniş
divanına daldı. Peşinden gelen insanlar, onun
ağzından çıkan her sözü gürültülü bir biçimde
onaylıyordu. Saray erkânından bazı kişiler kadıyı
yatıştırmayı deniyor, ama başaramıyordu.
Salona doğru kararlı adımlarla ilerleyen el-
Herevi, ateşli konuşmasıyla orada bulunan
herkesi mevki ve rütbelerine hiç aldırmadan
acımasızca eleştiriyordu:
“Suriye’deki kardeşlerinize develerin eyerlerinden
veya akbabaların kursağından başka
eğleşecek bir mekân kalmamışken, bahçe çiçeği
gibi bir hayat sürüp talih eseri başınızı
soktuğunuz şu emniyetli kuytuda miskin miskin
uyuklamaya nasıl cüret edersiniz? Ne çok insan
öldü! Kim bilir kaç genç kız utanç içinde o tatlı
yüzlerini elleriyle gizlemek zorunda kaldı! Değerli
Müslümanlar hakarete alışıyor mu…”
Sahneyi izleyenlerin hepsi inlemeler ve
ağlayıp sızlamalarla sarsılıyor, ama el-Herevi
onların hıçkırıklarını duymak istemiyordu.
“Kılıçlar savaş ateşini körüklerken insanın
kullanabileceği en kötü silah gözyaşı dökmektir.”
diye haykırıyordu.

Suriye Çölü’nde, önüne konan her engeli aşıp
üç hafta boyunca Şam-Bağdat yolculuğuna
katlanan el-Herevi’nin isteği merhamet dilenmek
değildi. Onun amacı İslam’ın en yetkili
makamlarını Müslümanlar üzerine çöken felaket
hakkında uyarmak ve bir an önce müdahale
etmelerini sağlamaktı. “Müslümanlar asla böyle
aşağılanmamıştı ve memleketimiz şimdiye dek
hiç böyle vahşice yakılıp yıkılmamıştı.” diye
söyleniyordu. Yanındakilerin hepsi istila
kuvvetlerinin yağmaladığı kentlerden kaçıp gelmiş; bazıları Kudüs’ten sağ çıkabilmiş az
sayıda insanlardandı. Onları bir an önce
yaşadıkları dramı birinci ağızdan anlatabilsinler,
diye getirmişti.

Amin Maalouf, Arapların Gözünden
Haçlı Seferleri, s. 13-14’ten özetlenmiştir.

ŞÖVALYE PHİLİPPE (FİLİP)


IX. yüzyılda Frank Imparatoru Şarlman ile
Abbasi halifesi Halife Harun Reşit iyi ilişkiler
kurdular. Böylece Harun Reşit Hristiyanlara Kudüs’ü
ziyaret edebilme hakkını verdi. Hristiyanlar, din
adamları başkanlığında kervanlar tertipleyerek
Kudüs’e gelmeye başladılar. Ancak bu tür seyahatler
güç ve yorucu hal almaya başlayınca bu
gezilere ilgi azaldı. Bunun üzerine Katolik din
adamları, Hristiyanların hac ziyaretinde bulunabilmeleri
için bazı teşviklerde bulundular. Bu ziyareti
gerçekleştirenler ağır bir günah veya suçun
cezasından kurtulacaktı.

Papa II. Urban, Haçlı Seferine asker toplamak
amacıyla bir toplantı düzenledi. Papa konuşmasında;
ilk önce Türklerin Hristiyan ülkelerini ele
geçirip kötü muamelede bulunduklarını, kutsal
yerlere hakaret ettiklerini belirtti. Ayrıca hac
ziyaretinde hacıların çektikleri sıkıntıları ve
Kudüs’ün kutsallığını ifade ederek doğudaki
Hristiyanların yardım istediğini belirtti. Bu kutsal
mücadelede Tanrı nın Hristiyanlara rehberlik edeceğini,
savaşta hayatını kaybedenlerin günahlarının
af olacağını bildirdi.

Bu toplantıya suçundan dolayı aforoz edilen
Kont Philippe de katıldı ve duyduklarından çok mutlu
oldu. Çünkü hem ağır bir cezadan hem de günahlarından
kurtulabilecekti. Aynı zamanda sahip
olduğu mal ve mülklerin o seferdeyken kilise
tarafından korunup savaş dönüşü aynen kendisine
teslim edileceğini bilmek onu oldukça rahatlatmıştı.
Kim bilir belki de zenginliğini duyup hayran olduğu
doğu şehirleri ele geçirilir daha da zenginleşmiş
olarak ülkesine geri dönerdi. Şayet talihi yaver
gitmez de ölürse günahsız bir Hristiyan olarak
cennette en iyi yeri alacak ve tarih onu kahraman bir
şövalye olarak ölümsüzleştirecekti. Bağlı olduğu
papaza giderek adını yazdırdı. Kudüs seferine
katılacağına ant içtikten sonra toplantıda alınan
karara uygun olarak kırmızı bezden yaptırdığı haçı
mantosuna diktirtti. Geriye sadece 15 Ağustos’a
yani Meryem’in göğe uçuş gününe kadar, mahsulünü
toplayıp gerekli hazırlığı yaptıktan sonra
yurdunu ve ocağını terk etmek kalıyordu.

Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi,
C 1, s. 84’ten yararlanılmıştır.

Haçlı Seferlerinin Sebepleri

haçlı seferlerinin nedenleri

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu