Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Fransa’nın Orta Doğu Politikası

Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla Orta Doğu’da söz sahibi olmak isteyen devletlerden
birisi de Fransa’ydı.

San Remo Konferansı’nda Fransa’nın
payına Suriye ve Lübnan düşmüştü.
Ayrıca Sevr Antlaşması ile Güney Doğu
Anadolu’yu, diğer İtilaf devletleriyle
birlikte, Boğazları ve İstanbul’u işgal
etmişti. Fransa’nın amacı, aldığı yerleri
korumak hatta daha da genişletmekti.

Suriye’nin çeşitli bölgelerinden
temsilcilerin oluşturduğu Suriye Ulusal
Kongresi, Mart 1920’de merkezi Şam
olmak üzere Lübnan ve Filistin
topraklarını da içine alan Suriye Krallığı’nı
kurdu. Başına Kral Faysal’ın getirildiği bu
devlet, San Remo Konferansı’nda
tanınmadı. Filistin bu devletten alınarak İngiltere’ye, Lübnan ve Suriye ise Fransa
mandası altına verildi. Suriye’yi işgal eden Fransa, Kral Faysal’ı tahttan indirerek bölgeyi sıkı askerî
denetimi altına aldı. Lübnan’ı, topraklarını iki kat artırarak Suriye’den ayırdı. Fransa’nın Suriye’yi
eyaletlere ayırarak federal bir düzen kurması, Arapların tepkisini
daha da artırdı.

Anadolu’da işgal ettiği yerlerde Türk kuvvetlerine karşı
direnemeyen Fransa, Ankara Antlaşması’yla Güney Doğu
Anadolu’yu boşaltarak bütün dikkatini Suriye’ye yöneltti. Kuvvet
yoluyla buralarda tutunamayacağını anlayınca 1926’da
Lübnan’a, 1930’da da Suriye’ye bağımsızlıklarını verdi. Ancak
her iki devletin de anayasasında Fransız mandasının devamını
sağlayan maddeler vardı.

Italya’nın Habeşistan’ı işgali ve Akdeniz’de tehlikeli olması,
Almanya’nın Orta Doğu’da İngiltere ve Fransa aleyhine
girişimlerinden sonra Fransa 1936’da Lübnan ve Suriye ile ittifak
anlaşması yaptı ancak Fransa parlemontesu anlaşmaları onaylamadı. Fransa, Suriye ve Lübnan’dan 1946’da tamamen
çekildi.

Mondros Ateşkesi’nden sonra
İskenderun Sancağı (Hatay) Fransızlar
tarafından işgal edilmişti. Türkiye ile
Fransa arasında imzalanan Ankara
Antlaşması’yla (20 Ekim 1921) İskenderun Sancağı, Fransa mandasında
olan Suriye sınırları içinde yer almıştı.
Fransa, anlaşma gereği İskenderun’da
özel bir yönetim kurdu. Resmî para
olarak Türk parasının kullanılması
kabul edildi. Millî kültürün korunmasında halka her türlü kolaylığın sağlanması kararlaştırıldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu