Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları

Dünya barışının korunması ve sürekliliğinin sağlanması amacıyla uluslararası bir teşkilatın kurulma
fikri XIX. yüzyılda ortaya atıldıysa da gerçekleşmemişti. I. Dünya Savaşı ise bu düşünceyi daha da
güçlendirdi. I. Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalarla, bir düzen sağlanmış gözükmekle birlikte
birçok soruna da neden olacak bir ortam oluşmuştu. Wilson Prensipleri’nde belirtildiği gibi
savaş sonrası ABD ve İngiltere bu amaçla çalışmalara başlamış; Paris Barış Konferansı’nda 32 devlet
tarafından uluslararası bir teşkilat kurulması kabul edilmişti. 10 Ocak 1920’de merkezi Cenevre olmak
üzere asil üyelerini I. Dünya Savaşı’nda galip gelen devletlerin oluşturduğu Milletler Cemiyeti kuruldu.
Daha sonraki dönemde genel kurulun uygun gördüğü devletler Teşkilata katıldı. Ancak ABD, senatonun
kabul etmemesi sebebiyle fikir önderliğini yaptığı Cemiyete katılmadı. Savaşta tarafsız kalmış ülkeler
asil üyeler arasına alındı. Türkiye de davet üzerine 1932’de Cemiyete katıldı. Kuruluşunda 18 üyesi
olan Cemiyet 1920’de 48’e, daha sonra da 63 üyeye ulaştı.

Uluslararası barışı korumaya yönelik bir diğer gelişme de Locarno Antlaşması’nın imzalanmasıdır.
Bu antlaşma, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında 1 Aralık
1925’te Londra’da imzalandı.

Almanya bu antlaşma ile uluslararası iş birliğine yeniden katılmış oldu. Antlaşmadan hemen sonra
da Milletler Cemiyetine üye olarak Avrupa’nın büyük devletleri arasındaki yerini
aldı. Antlaşmayla
birlikte Avrupa’daki siyasi gerginlik bir süre azaldıysa da bu durum kısa sürdü.

Fransa, Avrupa’daki durumunu güçlendirmek ve ilişkilerini geliştirmek için ABD’ye, bir barış
paktı imzalamayı teklif etti. ABD ise savaş sonrası Monroe Politikası gereği Avrupa’daki sorunlara müdahil
olmak istemedi. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı Kellogg, bu paktın bütün dünya devletlerini
kapsayacak şekilde düzenlenmesini istedi.

Fransa, bu öneriyi müttefiklerine yardım edemeyeceği ve sorumluluklarını yerine getiremeyeceği
düşüncesi ile kabule yanaşmadı. Bunun üzerine Amerika, önerisini Sovyetler dışındaki diğer büyük
devletlere bildirdi ve bunlarla görüşmelere başladı. Öneriyi Almanya ve Japonya kabul edince halklarının
baskısı karşısında İngiltere ve Fransa da bazı şartlarla kabul etmek durumunda kaldılar.


Briand-Kellogg Paktı
27 Ağustos 1928’de Paris’te ABD, İngiltere, Fransa, Almanya,
İtalya, Japonya,
Polonya, Çekoslovakya ve Belçika arasında imzalandı. Aynı yıl Sovyetler Birliği ve Türkiye de
antlaşmaya dâhil oldu.

Briand-Kellogg Paktı ile “savunmaya dayanmayan savaş, kanun dışı sayılmış ve devletler
arası
ilişkilerde barışçı yollara başvurulması” esas alınmıştır.

Fransa meşru savunma hakkına, İngiltere ise sömürgeleri ile dünyanın bazı bölgelerinde hareket
serbestisine sahip olmak istiyordu. Bu nedenle Fransa ve İngiltere bu antlaşmayı
bazı çekinceler
koyarak kabul etmişlerdir.

Bütün bu çabalar, ortaya çıkan anlaşmazlıklara çözüm olmadığı gibi, II. Dünya
Savaşı’nın çıkmasını
da engelleyememiştir. Bunda büyük devletlerin iç ve dış politikalarında meydana gelen gelişmeler de
önemli rol oynamıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu