Selçuklu Tarihi

Sultan Sencer’in Esirlik Dönemi

Sultan Sencer’in Gurlularla mücadelesinin akabinde döneminin en ciddi sayılabilecek olaylarından biri olan Oğuzlar ile münasebeti oldukça dikkat çekmektedir. Çünkü Sultan Sencer bu ilişki neticesinde esir edilmiş uzun sayılabilecek esirlik hayatı hem onun hem de Selçuklu Devleti’nin durumunu ciddi şekilde etkilemiştir.

Selçuklu ve Oğuzlar arasındaki münasebetlere bakıldığında; Karahıtay ve Karlukların baskısıyla Türkistan’dan Batıya doğru göç etmiş, göçebe bir yaşam süren Oğuzlar, Tohâristan bozkırlarında, yarı bağımsız bir biçimde yaşamaktadırlar. Buna bağlı olarak Oğuzlar, Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’e yılda 24 bin koyunu da vergi olarak vermekteydiler.

Selçuklu – Oğuz Anlaşmazlığı

Sultan Sencer ile Oğuzlar arasında çıkan ilk anlaşmazlık işte bu verginin tahsilatı esnasında ortaya çıkmıştır. Vergi tahsilatına gelen Selçuklu memurlarının güçlük çıkarması üzerine, Oğuzlar tarafından öldürülmesi Selçuklu-Oğuz anlaşmazlığının fitilini ateşlemiştir.

Belh valisi olan Emir Kumaç bu olayın peşine düşmüş ve kendisini Oğuzların yaşadığı topraklar üzerine Şıhne (Vali) tayin ettirmiştir. Oğuzlardan bu memurların hesabını soran Emir Kumaç, Oğuzların kendileriyle uğraşmamasını, otlaklarında rahat bırakılmalarını istemelerine rağmen bu konu da ikna olmamış ve 10 bin kişilik bir orduyla Oğuzların üzerine yürümüştür.

Emir Kumaç ve Oğlunun Öldürülmesi

Durum karşısında Oğuzlar, Emir Kumaç’a bir anlaşma teklif etmişlerdir. Anlaşmaya göre çadır başı 200 dirhem vererek bulundukları otlakta kalmayı ve onlara dokunulmamasını istemişlerdir. Nitekim Emir Kumaç Oğuzlardan tamamen kurtulmak niyetiyle bu teklife sıcak bakmamış ve savaşmayı tercih etmiştir. Kendine ve ordusuna güvenen Emir Kumaç, verdiği bu kararın tamamen yanlış olduğunu çok zaman geçmeden anlamıştır. Çünkü Oğuz birlikleri muhteşem savaş taktikleri ile sergiledikleri mücadelede Emir Kumaç’ın birliklerini darmadağın etmişlerdir. 1153 yılında meydana gelen bu savaş neticesinde Emir Kumaç ve oğlu Alâeddin Ebu Bekir, Oğuzlara esir düşmekten kurtulamamış ve daha sonra da hiç acımadan öldürülmüşlerdir.

Bu olayı haber alan Sultan Sencer, Emir Kumaç’ın aldığı bu ağır yenilginin ardından Oğuzların sandığı kadar güçsüz olmadığını anlamış ve daha önceden sefer yaparak bu sorundan kurtulmak istemesine rağmen şimdi tereddüt içerisine girmiştir. Nitekim Oğuzlar üzerine sefer yapmaya çok hevesli olmasa da etrafındaki komutanlar ve özellikle de Emir Kumaç’ın torunu Mü’eyyed Ay-Aba’nın ısrarları karşısında cevapsız kalarak sefer yapmaya razı olmuştur.

Rivayete göre Oğuzlar, Sultan Sencer’i savaştan vazgeçirmek için 50 bin at ve deve, 200 bin koyun 200 bin altın, 1000 köle ve türlü hediyeler vermeyi teklif etmişlerdir; lakin komutanlarının etkisinde kalan Sultan Sencer bu teklifleri reddederek seferi yapmaktan vazgeçmemiştir. Burada dikkat çeken bir husus Oğuzların savaşmamak için ellerinden geleni yaptıkları hususudur. Çünkü otlaklarında rahat bırakılmak istediklerini defalarca bildirmelerine, hatta Selçuklu birliklerini bozguna uğratmalarına rağmen savaştan uzak durmak istemeleri barış içerisinde yaşamayı tercih ettiklerinin göstergesi sayılabilir.

Selçuklu – Oğuzlar Savaşı (1153)

İki ordu Mart-Nisan 1153 tarihinde Belh yakınlarında karşı karşıya gelmişlerdir. İlk önce Oğuzlar tarafından püskürtülen 100 bin kişilik Selçuklu ordusu, akabinde dar bir boğazda sıkıştırılarak ağır bir yenilgi uğratılmıştır. Oldukça kanlı geçen savaşta özellikle birçok Selçuklu Emir ve komutanın hayatını kaybetmesi dikkat çekicidir. Bunun dışında daha önemli bir savaş neticesi ise Sultan Sencer’in Oğuzlar tarafından esir alınmış olmasıdır.

Sultan Sencer'in Esaret Yılları
Sultan Sencer’in Esaret Yılları

Esir Sultan Sencer

Oğuzlarca esir edilen Sultan Sencer, Oğuzlar tarafından uzunca bir müddet kullanılmıştır. Öyle ki Oğuzlar gittikleri her yere yanlarında Sultan Sencer’i de alarak hareket etmişlerdir. Bu sayede onun namını kullanarak başta Merv olmak üzere Horasanın tüm şehirlerinde Çağrı Bey zamanından beri dolu olan hazineleri yağmalayıp istila etmişlerdir. Bir istila hareketi başlatan ve bu harekete karşı gelenleri kıyımdan geçiren Oğuzlar daha sonra Belh ve Merv bölgesine çekilmişlerdir.

Diğer taraftan boş kalan Selçuklu tahtına, Oğuzlarla yapılan bu savaştan kaçmayı başarmış olan ve bu esnada Bavendiler ülkesinde bulunan Sultan Sencer’in yeğeni Sultan Muhammet Tapar’ın oğlu Süleymanşah, vezir Tâhir Bin Fahr el-Mülk’ün gayretleriyle 11 Eylül 1153 tarihinde Nişabura getirilerek Selçuklu Sultanı ilan edilmiştir. Bu gelişmenin ardından fazla vakit kaybetmeden harekete geçen Süleymanşah, ilk etapta Oğuzlar üzerine bir sefer tertipleyerek onlara ağır bir yenilgi verdirmiştir. Fakat ne yazık ki bütün Selçuklu Emir ve kumandanlarını razı edip etrafında toplamayı başaramayan Süleymanşah, Merv üzerine bir sefer başlatmışsa da başarılı olamayarak Nişabur’a geri dönmüştür.

Oğuzlar ise bu gelişmelerden sonra Merv’e geçerek burayı iki ay boyunca yağmalamış, servetini vermeyen halka ise işkenceler yapmışlardır. Bunun yanı sıra Sultan Sencer’i de yanlarında götüren Oğuzlar, onu sıkı kontrol altında tutmakta ve hizmetçilerini her hafta düzenli şekilde değiştirmektedirler. Daha kötüsü ise Oğuzlar Sultan Sencer’i geceleri bir kafese hapsedip burada tutuyorlar ve ona bir esir muamelesi yapıyorlardı. Çok zor zamanlar geçiren Sultan Sencer, Oğuzların ona, sen hala hükümdarsın demelerine inanmış ve bu yaptıklarının onu korumaya yönelik olduğunu sanmıştır. Fakat Oğuzların son yaptıklarından sonra durumun farkına varan Sultan Sencer, Oğuz başbuğlarından Bahtiyar’ın Merv’i kendisine ikta olarak verilmesini istemesi üzerine bu işin tamamen bir oyun olduğu anlamıştır.

Süleymanşah, vezir Tahir Bin Fahr el-Mülk’ün Aralık 1153-Ocak 1154 tarihinde ölmesi üzerine büyük bir destekten mahrum kalmış ve iyice zayıflamıştır. Süleymanşah bütün çabalarına rağmen devleti toparlamak istese de Selçuklu Devleti büsbütün dağılmıştır. Bunun üzerine Süleymanşah Horasan’dan ayrılarak Cürcan’a gitmiştir. Oğuzlar ise daha sonra Tus şehri üzerine yürüyüp buraları istila etmiş ve bazı türbeleri harap ederek kullanılmaz hale getirmişlerdir. Öyle ki bu akıbetten Meşhed’de nasibini almıştır.

Selçukluların Birlik Olma Çabaları

Kaynaklara göre, Süleymanşah’ın Horasandan ayrılmasından sonra çökmüş durumdaki devleti tekrar toparlamak adına Selçuklu Emirleri, Aralık 1154-Ocak 1155 tarihinde, Sultan Sencer’in yeğeni ve Karahanlı hanedanından olan Arslan Han’ın oğlu Mahmud’a haber göndererek onu hükümdar yapma girişiminde bulunmuşlardır.

Bağdat’da halen Sultan Sencer adına hutbe okunmasına rağmen Mahmud adına hutbe okutup ona itaat eden Selçuklu Emirleri, Oğuzlar’a karşı birlik olmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu bağlamda Irak Selçuklu Sultanı Muhammed Bin Mahmut ve Harezmşah Atsız da bu desteğe katılarak Mahmud’un Sultanlığını kabul etmişlerdir.

Selçukluların birlik olma girişimleri sırasında Oğuzlar da boş durmamış ve bu esnada Nişabur’a doğru hareket etmişlerdir. Nişabur’da da kendilerine karşı duracak kimse olmayınca burayı da yağma ve istila ederek Herat’ı kuşatma altına almaya başlamışlardır.

Sultan Sencer’in Esaretten Kurtulması

Mahmud Han bu durum karşısında beraberinde Selçuklu Emirleri ile Herat’ı kuşatmakta olan Oğuzlar üzerine saldırmış nihayet çoğunluğunu Selçuklu ordularının kazandığı birçok irili ufaklı çatışma ve savaştan sonra Mahmud Han’ın çabaları sonuç vermiştir. Oğuzlarla anlaşma yapan Mahmud Han, onların bölgeden çekilesini de sağlamıştır. Yaşanan bu olumlu gelişmeler karşısında diğer bir sevindirici haber de Sultan Sencer’in tutsaklıktan kurtulması olmuştur.

Öyle ki, Sultan Sencer’in tutsaklıktan kurtulması olayı kaynaklarda şu şekilde aktarılmaktadır: Oğuzlarla yapılan anlaşma gereği Sultanın bazı eski kumandanlarına onunla görüşme izni verilmiştir. Bu bahaneye dayanarak 1156 tarihinde Sultan Sencer’in tutsaklıktan kurtulmasını sağlayan Müeyyed Ayaba önderliğinde Sultanın bazı has adamları bir gün Sultan Sencer’in yanına gelmiş ve bazı Oğuz askerlerini para vaadi ile kandırarak Sultan Sencer’i Tirmiz şehri karşısındaki Ceyhun nehrinin kıyısına getirip oradan da Tirmiz şehrine kaçırmayı başarmışlardır.

Uzun bir tutsaklık yaşamından sonra Sultan Sencer derhal, Tirmiz’den Merv’e hareket ederek buradan kendisine tabi olan veya olmayan bütün çevre devletlere haber gönderip tekrar devletin başına geçtiğini bildirmiştir. Bunun yanı sıra Horasan Emir ve askerleri de onun etrafında toplanmakta gecikmemişlerdir.

Nitekim Sultan Sencer Merv’de Selçuklu Devletini tekrar toparlamaya çalışmıştır; fakat bu toparlanma girişimleri pek de fayda etmemiştir; çünkü artık yaşlanmış olan Sultan Sencer, esirlik dönemi boyunca ruhen oldukça yıpranmıştır. Bundan başka boşalan devlet hazineleri maddi anlamda devleti oldukça zayıflatmış ve bu durum daha ciddi sıkıntıları beraberinde getirmiştir. Zira eski düzeni sağlamak hem dinç ve sağlıklı bir zihin hem de güçlü bir devlet hazinesi gerektirmektedir. Aynı zamanda dağılmış askerlerin toparlanamaması ve harap olmuş ülkenin bitkin hali, Sulatan Sencer’in bu son çırpınışları karşısında ne yazık ki değişmemiştir.

Sultan Sencer’in Ölümü

Üç yıllık esaretin ardından başında bulunduğu devleti kurtarma girişimleri ve devlet düzenini tekrar tesis etme isteğine rağmen yaşlanmış olan Sultan Sencer 6 Mayıs-Nisan 1157 yılında 71-72 yaşlarında hayatını kaybetmiştir. Sultan Sencer, ölümünden sonra, Merv şehrine sağ iken yaptırmış olduğu, Ahret Evi (Dar ul-ahiret) veya Devlet Hane adı ile bilinen görkemli türbeye defnedilmiştir.

Kaynak: Sultan Sencer (Sancar) Dönemi (1119-1157) Selçuklularda Taht Mücadeleleri – Abdullah BAYINDIR

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu