Türk Tarihi

Medreseler

İlk Türk devletleri döneminde düzensiz ve sistemsiz olan eğitim öğretim çalışmaları, Türk-İslam devletlerinde medreselerde yapılmaya başlandı. Medreselerin kuruluşunda Uygurlar Döneminde tapınaklarda yapılan eğitimin etkisi vardır. Ayrıca Türklerin İslam dinini kabul etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki “Darül Hikme, Beytül Hikme ve Darül İlim” adlı eğitim-öğretim kurumlarının da etkisi oldu.

Türk-İslam eğitim kurumları olan medreseler, Karahanlılar zamanında yapılmaya başlandı. Dönemin ilk medresesi Semerkant’ta Tabgaç Buğra Han tarafından kuruldu. Bu kurumların oluşturulmasında Uygurlarda başlayan tapınaklardaki eğitim çalışmalarının yanı sıra, İslamiyeti yeni kabul eden Türk boylarının inançlarının pekiştirilmek istenmesi etkili oldu. Gazneliler Döneminde de medreseler kurularak eğitim-öğretim faaliyetinde bulunmuşlardır.

Medreseler; cami, kütüphane, genel eğitimin verildiği oda, çalışma odaları, halkın ders dinlemek üzere katılabileceği çalışma salonları, öğrencilerin ve öğretmenlerin kalacağı odalar ile dinlenme alanlarından oluşmaktaydı. Böylece öğretmen ve öğrenci arasında gerçekleşen eğitim çalışmasına halkın da katılımı sağlanmıştı. Medreselerin fiziki yapısı da eğitimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine ve burada bulunanların rahat bir ortamda çalışmasına uygun hâle getirilmişti.

Karahanlılarda medresenin yöneticilerine “fakih” öğretmenlerine “müderris” denilirdi. Medrese müderrisinin ve yöneticisinin seçimi Semerkant’taki ilim adamlarınca gerçekleştirilmekteydi. Bu uygulama ile eğitim kurumlarının dış etkilerden uzak tutulması, akademik özerklik ve özgürlüklerinin sağlanması bakımından önemliydi. Öğrencilere verilen burslarla onların sadece eğitime odaklanmaları sağlanmaktaydı.

Medrese çalışanlarına verilen ücretler yaptıkları işe göre belirlenmekteydi. Medreseye vakfedilen gelirin ekonomik şartlardaki değişimden olumsuz etkilenmemesi amacıyla gerekli tedbirler de alınmaktaydı.

Kendinden önceki eğitim kurumlarını örnek alarak daha da geliştiren Büyük Selçuklular, ileri bir düzeyde eğitim sistemi oluşturmuşlardı. Bu dönemde eğitim çalışmaları; okuma-yazma, temel dinî bilgiler ve Kur’an-ı Kerim öğretimi ile başlamaktaydı. Planlı, programlı ve kurumsal nitelikte olmayan bu eğitim, cami ve mescitlerde yapılmaktaydı.

Büyük Selçuklular Karahanlılar ve Gazneliler dönemlerinde açılarak faaliyet gösteren medreseleri geliştirdiler. İlk Selçuklu medresesi Tuğrul Bey tarafından Nişabur’da açıldı. Nizamülmülk tarafından ilki Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medresesi Türk eğitim tarihinde bir dönüm noktası oldu. Önceki dönem medreselerinin süreklilik göstermemesi, sistemli bir yapı ve eğitim programlarının olmaması gibi olumsuzluklar giderilerek medrese eğitimi kurumsallaştırıldı.

Nizamiye Medreselerinde hukuk, din ve dil eğitimi ağırlıklı bir program uygulanmaktaydı. Tıp eğitimi hastane-tıp okulu niteliğindeki “bimaristan” ve “darüşşifa”larda yapılmaktaydı. Heyet (astronomi bilimi) eğitimi ise rasathanelerde verilmekteydi. Medresede bulunan derslerin sayısı, içeriği ve tüm medrese birimleri incelendiğinde bu kurumların dönemin ilk üniversitesi niteliğinde olduğu ortaya çıkmaktaydı.

Nizamiye Medreselerinde eğitim, vakıf ve devlet yardımları ile ücretsiz hâle getirilmesi isteyen herkesin bu hizmetten yararlanabilmesini sağladı. Her yaşta insana öğrenci olma imkânı verildiği gibi öğrenciler istedikleri dersi ve öğretmeni de seçebiliyorlardı. Medreselerdeki öğrencilere eğitim gördüğü yerde barınma imkânı da sağlanmaktaydı. Ayrıca öğrencilerin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek miktarda burs verilmekteydi.

Nizamiye Medreselerinin Kuruluş Amaçları:

– Selçuklu topraklarında yıkıcı ve bölücü faaliyetleri önlemek için bilim insanı yetiştirerek fikre fikir ile karşılık vermek,
– Genişleyen devletin yönetim kademeleri için memur yetiştirmek,
– Din adamı ihtiyacını karşılamak ve Oğuzların İslam inançlarını pekiştirmek,
– Bilim insanı yetiştirmek ve onların bilgilerinden devlet ve ülke yararına faydalanmaktır.

Prof. Dr. Yahya AKYÜZ, Türk Eğitim Tarihi, s. 44.

Medreselerde eğitim dili Arapçaydı. Bu öğretim kurumlarında ders veren müderrisler “bilimsel yeterlilik” ilkesiyle seçilmekteydi. Müderrislerin bilimsel çalışmalarında bağımsız olabilmelerini sağlamak maksadıyla görev süreleri ömür boyu olarak belirlenmişti. Medreselerde zaman zaman eğitim vermek üzere uzman kişilerden de yararlanılmaktaydı. Böylece öğrencilerin medrese dışında etkinlik gösteren bilim insanlarından bilimsel olarak yararlanmaları sağlanmaktaydı.

Medreselerden başarı ile mezun olanlara meslek ruhsatı anlamına gelen “icazetname (diploma)” verilirdi. Meslek ruhsatını alanlar ilgili mesleklerde çalışmalarına başlardı. Bunlardan bir bölümü devlet memuru olurken diğerleri farklı meslek gruplarını (hukukçu, müderris, din adamı) oluşturmaktaydı.

Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçuklularının kurdukları medreseler bir külliye niteliğindeydi. Tokat Niksar’da Danişmentliler tarafından yaptırılan ve tıp eğitimi veren Yağıbasan Medresesi, Anadolu’nun ilk medresesi olarak bilinir. Anadolu’da başlayan medrese kurma geleneği diğer beyliklerle devam ederken Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu’ya yayılmıştı. Türkiye Selçuklu medreselerinin yapısı ve eğitim düzeni Büyük Selçuklularınkine benzerdi.

Mısır’da kurulan Tolunoğulları inanç farkı gözetmeksizin büyük önem vermişlerdi. Bu durum Mısır’ı bilim merkezi hâline getirmişti. Fakihler, âlimler ve muhaddisler ülkeye yerleştirilerek halkın eğitimine katkı sağlanmıştı. Mısır’da kurulan diğer Türk-İslam devleti olan Ihşidoğulları zamanında da bir önceki dönem uygulamaları devam ettirilmişti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu