İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girmesi

Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışın korunması ve iş birliğinin sağlanması için galip devletler tarafından kurulmuştu (1920). Bir müddet sonra büyük devletlerin çıkarlarını koruyan bir yapılanma içine girmişti.

Türkiye, Milletler Cemiyetinin Musul sorunundaki taraflı tutumu yüzünden cemiyete giriş için acele etmemişti. Ancak 1930’dan sonra Türkiye’nin uluslararası politikada ağırlığını hissettirmesi, barışçı bir politika izlemesi, Batılı devletlerle sorunlarını halletmesi Milletler Cemiyetine üyelik için davet edilmesini sağlamıştır. Cemiyet 6 Temmuz 1932 tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ile Türkiye’yi davete karar verdi. TBMM, 9 Temmuzda daveti kabul etmiş, 18 Temmuz 1932’de alınan genel kurul kararıyla Milletler Cemiyetine üye olmuştur.

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne Girmesi

Türkiye Milletler Cemiyetine üyelikle dünya barışına katkıda bulunmayı ve güçlü devletler arasına girerek dış politikada karşılaştığı sorunları çözmek için diplomatik destek sağlamayı hedeflemiştir.

Birinci Dünya Savaşı sürerken ABD Başkanı W. Wilson tarafından kendi adı ile anılan bir takım prensipler ortaya konmuştu. Bunlardan biri de Milletler Cemiyeti’nin kurulması idi. Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri bu savaşın acı tecrübelerini göz önünde tutarak, bundan böyle yeni savaşlar önlemek, uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözüme kavuşturmak, uluslararası hukuka saygılı olmak ve uluslararası işbirliğini geliştirmek, böylece barış ve güvenliği korumak amacıyla evrensel bir örgüt olarak, Milletler Cemiyeti’ni kurmuşlardır.

Bu amaçlar doğrultusunda Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafından, 10 Ocak 1920’de Cenevre’de Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kuruldu. Fakat cemiyet yine güçlü devletlerin etkisi altına girdi. Zira Milletler Cemiyeti gerçekte savaşı kazanan devletlerin savaş sonrasındaki statükoyu korumak, (Versilles Antlaşması ile sağlanan durumun devamım sağlamak) yani kazançlı konumlanın sürmek amacıyla kurdukları bir örgüttü.

Türkiye, başlangıçta gerek Musul Meselesinde Milletler Cemiyeti’nin taraflı tutumunun, gerekse Sovyetler Birliği’nin cemiyete bakışının olumsuzluğu yüzünden cemiyete girmek için müracaatta bulunmamıştı. Buna karşın, 1930’da Briand-Kellog silahsızlanma Konferansı çalışmasına aktif olarak katılması, kendisinin Milletler Cemiyetine gireceğini kesin olarak göstermiştir.

Cemiyete girmenin kendisini Batı ile kaynaştıracağım düşünen Türkiye prensip olarak katılma kararı almışsa da Atatürk, Cemiyetin Türkiye’yi davet etmesini beklemeyi tercih etti. Nitekim Türkiye’nin üyeliği, Milletler Cemiyeti’nde ilk kez görülen bir uygulamayla İspanya temsilcisinin girişimi, Yunan temsilcisinin desteği ile üyelerin çoğunluğunun 6 Temmuz 1932’de Genel Kurula sunduğu bir önergenin oybirliği ile kabulünden sonra Genel Sekreterin daveti üzerine gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne giriş işlemleri, 18 Temmuz 1932’de Genel Kurul’un ittifakla aldığı bir kararla tamamlanmıştır

Türkiye Milletler Cemiyeti’ne girdikten sonra anlaşmaya sadık kalmış barış ve ortak güvenlik için bütün gücüyle çalışmış, saldırgan devletlere karşı alınan önlemlere tereddüt etmeden katılmıştır.

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (Farklı Kaynaktan)

Birinci Dünya Savaşı sürerken ABD Başkanı W. Wilson tarafından kendi adı ile anılan bir takım prensipler ortaya konmuştu. Bunlardan biri de Milletler Cemiyeti‘nin kurulması idi.

Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri bu savaşın acı tecrübelerini göz önünde tutarak, bundan böyle yeni savaşlar önlemek, uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözüme kavuşturmak, uluslararası hukuka saygılı olmak ve uluslararası işbirliğini geliştirmek, böylece barış ve güvenliği korumak amacıyla evrensel bir örgüt olarak, Milletler Cemiyeti‘ni kurmuşlardır.

Bu amaçlar doğrultusunda Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafından, 10 Ocak 1920’de Cenevre’de Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kuruldu. Fakat cemiyet yine güçlü devletlerin etkisi altına girdi. Zira Milletler Cemiyeti gerçekte savaşı kazanan devletlerin savaş sonrasındaki statükoyu korumak, (Versilles Antlaşması ile sağlanan durumun devamım sağlamak) yani kazançlı konumlanın sürmek amacıyla kurdukları bir örgüttü.

Türkiye, başlangıçta gerek Musul Meselesinde Milletler Cemiyeti’nin taraflı tutumunun, gerekse Sovyetler Birliği’nin cemiyete bakışının olumsuzluğu yüzünden cemiyete girmek için müracaatta bulunmamıştı. Buna karşın, 1930’da Briand-Kellog silahsızlanma Konferansı çalışmasına aktif olarak katılması, kendisinin Milletler Cemiyetine gireceğini kesin olarak göstermiştir.

Cemiyete girmenin kendisini Batı ile kaynaştıracağım düşünen Türkiye prensip olarak katılma kararı almışsa da Atatürk, Cemiyetin Türkiye’yi davet etmesini beklemeyi tercih etti. Nitekim Türkiye’nin üyeliği, Milletler Cemiyeti’nde ilk kez görülen bir uygulamayla İspanya temsilcisinin girişimi, Yunan temsilcisinin desteği ile üyelerin çoğunluğunun 6 Temmuz 1932’de Genel Kurula sunduğu bir önergenin oybirliği ile kabulünden sonra Genel Sekreterin daveti üzerine gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne giriş işlemleri, 18 Temmuz 1932’de Genel Kurul’un ittifakla aldığı bir kararla tamamlanmıştır.

Türkiye, Milletler Cemiyeti‘ne girdikten sonra anlaşmaya sadık kalmış barış ve ortak güvenlik için bütün gücüyle çalışmış, saldırgan devletlere karşı alınan önlemlere tereddüt etmeden katılmıştır

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu