İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Türkiye Cumhuriyeti’nin Nitelikleri

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, belli temel ilkeler üzerine kurulmuş ve bu ilkeler, anayasamızda açıkça
belirtilmiştir. Yürürlükte olan anayasamıza göre; Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir.
Yine Türkiye Cumhuriyeti millî ve üniter bir devlet olup bu ilkeler değiştirilemez.

Atatürk; demokrasinin yerleşmesi için büyük çaba harcamış totaliter rejimlerin hızla çoğaldığı bu
dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin insan haklarına saygılı, demokratik ülkeler arasında yerini
almasında etkin rol oynamıştır. Atatürk, demokrasinin yükselen bir değer olduğunu görmüş ve şöyle
demiştir: “Bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok
baskıcı hükûmetin bu denizde boğulduğunu görmüştür.” Türk milleti de demokrasiyi
kendi karakterine en uygun bir yönetim şekli olarak benimsemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu temel
niteliği anayasaların tümünde güvence altına alınırken vatandaşlara tanınan hak ve özgürlüklerle
çağdaş devletler arasında yer almıştır.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli dayanaklarından birinin de Türk halkı olduğunu “Biz
doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin dayanağı Türk
topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa o topluluğa dayanan
cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” sözleriyle ifade etmiştir. Atatürk halkı oluşturan bütün
unsurların etnik grup ve inanç ayrımı yapmaksızın Türk milletini Atatürk milliyetçiliği etrafında
toplamıştır. Bu düşünce anayasada değiştirilemez ilke olarak kabul edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden biri de laikliktir. Bu ilkeye göre din ve devlet işleri
birbirinden ayrılmış, devletin akıl ve mantık ilkelerine göre yönetilmesi amaçlanmıştır. Atatürk laikliğin
amacı ve uygulanmasıyla ilgili olarak şunları ifade etmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dini
yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas
ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din olgusu vicdani olduğundan,
Cumhuriyet, dinî fikirleri devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı benimsemiştir.”

Bununla beraber Atatürk dinin toplum hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu da “Din lüzumlu
bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.” sözleriyle açıklamıştır. Laiklik devlet
anlayışında kişinin din, vicdan ve düşünce hürriyeti kanunlarla güvence altına alınmıştır.  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu