Türk Tarihi

Türk Dünyasında Kadın Algısı 3

Türk Dünyasında Kadın Algısı
Türk Dünyasında Kadın Algısı

Türk dünyasında kadın algısı konulu dört sayfadan oluşan makalenin üçüncü sayfası: İslamiyet’ten önceki Türk düşünce hayatında kadının yeri, temelini mitolojik düşünüşten almıştır. Bu düşüncenin oluşumunda Kadın Kamların varlığı etkili olduğu gibi, kadın kendisi ve toplumu için mücadele eden alp tipi kadın olarak erkekle eşit konumdadır. Eski Türk düşüncesinde bir eş. Bir kız evlat, bir abla ve kız kardeş olarak kabul edilen kadın aile ve toplum hayatında her zaman erkekle yan yana ve eşit kabul edilmiştir. Kadının aile ve sosyal hayat içindeki yeri ve rolü ve zaman içerisinde değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerde Türklerin değişik zamanlarda kabul ettikleri dinlerin etkisi büyük olmuştur. Bu noktada İslamiyet’in, Türk toplumunun zihin dünyasındaki kadın algısında meydana getirdiği etkiyi değerlendirmek uygun olacaktır.

Kadının aile ve sosyal hayat içerisindeki yerini ve bu yerdeki değişimi gösteren en önemli kaynak eser Dede Korkut Kitabı’dır. Dede Korkut Kitabı eski Türk hayatında kadın algısı ile İslamiyet’in Türkler tarafından kabul edilmesi sonrasındaki kadın algısı arasında bir uzlaşı oluşturmanın örneklerini sunmaktadır. Dede Korkut Kitabı’nın mukaddimesinde çeşitli kadın tiplerinden bahsedilir ve bunlar arasında tercih edilen kadın tipi yuvayı ayakta tutan olarak belirlenir. Bu kadın tipinin, Türklerin İslam dinini kabul edişleri sonrasında örnek kadın tipi olarak kabul ettikleri Hz. Ayşe ve Hz. Fatma’ya benzedikleri vurgulanır. Kitapta yer alan anlatmaların çoğunda önemli rolleri olan kadın, evini ayakta tutması ve aileyle ilgili işlerde olduğu gibi, savaşlarda da aktif rol almıştır.

Türklerin 8. yüzyılda İslamiyet ile tanışmalarından 14. yüzyıla kadar, eski Türk aile yapısını büyük oranda koruduğu ve kadın algısının da bu doğrultuda devam ettiğini belirtmek mümkündür. Tanışılan yeni medeniyetle birlikte kadınınaile içerisindeki durumu ile sosyal ve toplumsal alandaki yerinde belirli değişimler olmuştur.

İslamiyet’in evliliğe büyük önem vermesi, aile bağlarının önemine dikkat çekmesi ve bu noktada hem kadına hem de erkeğe yüklemiş olduğu görevler bakımından, eski Türk inanç ve yaşam biçimlerinden çok uzaklaşmayı gerektirmemiştir. Osmanlı toplumunda, dini bir engel bulunmadığı takdirde bir kadın ile bir erkeğin evlenmesini dinî bir görev, bu şekilde meydana getirilen aileyi de kutsal kabul etmesi son derece önemlidir. İslami esaslara göre evliliğin topluma duyurulan bir nikahla sağlanması, evlenenlerin hür iradelerine değer verilmesi, mihir zorunluluğu başta olmak üzere, evlilik öncesinde, süresince ve olası bir sonlanmada, pek çok noktada erkekten kadın hakları korunmuştur (Çimen 2011: 239). “Erkeğin en hayırlısının kadına iyi davranan” olduğuna inanılan bir dinde, kadına önem verilmediği düşünülemez. Ancak tıpkı yanlış Batılılaşma gibi, yanlış “Doğululaşma” da Türk aile yapısı üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilmektedir.

Türk Dünyasında Kadın Algısı konulu makalenin devamı: Türk Dünyasında Kadın Algısı 4

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu