Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Tehcir Kanunu’nun Çıkarılış Amaçları

Tehcir Kanunu ile asayişi bozan, silahlı saldırılar yapan ya da yapma ihtimali bulunan isyancıların, casusların ve vatana ihanet edenlerin veya etme ihtimali bulunanların tehciri isteniyordu.

Hükumet bu işi hızlandırıp kolaylaştırmak amacıyla 10 Haziran 1915’te bir yönetmelik yayımlayarak tehcir konusundaki eksiklikleri gidermeyi amaçlamıştı. Bu yönetmelikle;

  • Tehcire tabi tutulan Ermenilerin mallarının değerlerinin tespit edilip kayıt ve koruma altına alınması,
  • Mevcut taşınır malların arasında bozulabilir olanlarının bir heyet tarafından açık artırma ile satılarak gelirlerinin sahibi adına, sahibi belirlenemez ise eşyanın bulunduğu köy ve kasaba adına mal sandıklarına emanet edilmesi,
  • Ermenilerin geri dönecekleri tarihe kadar geçecek sürede yapılan işlemlerden, mal tespitlerinden, açık arttırmalardan vb. konulardan yerel yöneticilerin birinci derecede sorumlu olmaları hükme bağlandı.

Osmanlı Devleti, tehcir kararını verirken o yörede ikamet eden Ermenilerin tamamının isyan edip etmediğini dikkate aldı. Bu nedenle tehcirin ilk günlerinde Urfa’nın bazı yöreleri ile Birecik, Erzurum, Aydın, Trabzon, Edirne, Samsun, Çanakkale, Adapazarı, Halep, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ, Konya ve Afyonkarahisar’da yaşayan Ermeniler bu sevkiyatın dışında tutuklu. Ancak daha sonraki günlerde isyanların bu bölgelere yayılması veya yayılma ihtimali göstermesi üzerine buralarda da tehcir uygulamasına geçildi. Yine de her şeye rağmen zararlı faaliyetlerde bulunmayan Ermeniler ile tüccar ve esnaf olan Ermeniler sevk kapsamı dışında tutuldular. Aynı şekilde Ermeni mebuslar, öğretmenler, memurlar ve subaylar ile onların aileleri tehcire uğramadılar. Ayrıca hasta ve engelli Ermeniler ile Protestan ve Katolik Ermeniler de göç ettirilmediler. Bununla birlikte İtilaf Devletleri haksız propagandalarla Osmanlı Devleti’ni suçlayıcı bir siyaset izlediler. Batıdaki basın organları da olayları saptırarak vermeyi tercih ettiler.

Tehcir Kanunu'nun Çıkarılış Amaçları
Tehcir Kanunu’nun Çıkarılış Amaçları

İçişleri Bakanı Talat Paşa tehcir sırasında gözetilmesi gereken esaslada ilgili olarak 29 Ağustos 1915’te ilgili makamlara bir talimat daha göndermiştir.

Talat Paşa’nın Tehcir Hakkındaki Talimatı

  • Sevkiyatın gayesinin Ermenilerin bulundukları mahallerde hükumet aleyhine faaliyetlerine son vermek olduğu,
  • Ermenilerin sevk edilerek bir Ermeni devleti kurma konusundaki mil düşüncelerinin bertaraf edileceği,
  • Amacın Ermenilerin imhası olmadığı, bu nedenle sevk edilen kafilelerin güvenliğinin sağlanması gerektiği,
  • Muhacirler için ayrılan ödenekten sevke tabi tutulan Ermenilerin her türlü zorunlu ihtiyaçlarının karşılanacağı,
  • Tehcir dışında kalan Ermenilerin yaşamlarını sürdürdükleri mahallerden çıkarılmalarına gerek olmadığı,
  • Ermeni sevk kafilelerine saldıranlar ve bunlara yardım edenler hakkında kanuni işlem yapılacağı,
  • Göç aniden Ermenilerin geride bıraktıkları taşınır ve taşınmaz bütün malların mahalli idareler tarafından tespit edilerek değerlerinin hükumet tarafından sahiplerine ödeneceği belirtilmiştir.

Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeniler savaşa etkisi olmayacak yerleşim yerlerine yerleştirilmiştir. Ayrıca muhacirlerin yerleştirileceği yerlerde toprakların verimli ve tarıma elverişli olmasına dikkat edilmiştir. Bu nedenle sevk ve yerleştirme işlemi İçişleri Bakanlığı tarafından en ince ayrıntısına kadar planlanarak ilgili makamlara bildirilmiştir. Buna göre, Erzurum Van ve Bitlis vilayetlerinden çıkarılan Ermeniler Urfa ve Musul’un güneyi ile Zor sancağına gönderilmiştir. Adana vilayetinden alınanlar, Musul vilayeti ile Zor ve Urfa sancaklarına; Maraş bölgesinden sevk edilen Ermeniler ise Suriye’nin doğusu ile Halep vilayetinin doğu ve güneydoğusuna yerleştirilmiştir.

Tehcir uygulaması, jandarma güçlerinin bile cepheye gönderilmesi nedeniyle asayişi sağlamanın zor olduğu bir dönemde yapılmıştır. Buna rağmen Ermenilerin iskan bölgelerine sıkıntı çekmeden gitmeleri konusunda her türlü tedbir düşünülmüş ve bunlar başarıyla uygulanmıştır. Hükumet kurduğu Muhacirin Komisyonu eliyle Ermenilerin yol boyunca güvenlik, barınma, dinlenme, beslenme ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Bu amaçla göçmenlerin gidecekleri yerlere kolluk güçlerinin denetiminde kafileler halinde gönderilmesine dikkat edilmiştir. Muhacirler gittikleri yerlerde verimli arazilere yerleştirilmiş ve onlara daha önceki malları oranında emlak ve toprak verilmiştir. Bunlardan ihtiyacı olanların ev yapmalarına yardımcı dunmuş, çiftçi ve zanaatkarlara da araç gereçler temin edilmiştir.

Osmanlı Hükumeti, Ermenilerin tehcir sırasında karşılaştıkları zorlukları ve kötü muameleleri araştırmak üzere inceleme ve soruşturma komisyonları da kurmuştur. Hükumet bu komisyonlara verdiği talimatlarla görevini kötüye kullanan jandarma, polis ve bunların bağlı bulunduğu amirlerin soruşturularak Divanıharbe sevk edilmelerini istemiştir. Yapılan soruşturmalar sonucunda 1397 kişi suçlu bulunarak cezalandırılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin aldığı bütün önlemlere rağmen olumsuz hava koşulları, yolların bozukluğu, ulaşım araçlarının yokluğu, eşkiya saldırıları, yiyecek sıkıntısı ve salgın hastalıklar gibi nedenlerle tehcir sırasında bir kısım Ermeni hayatını kaybetmiştir. Ermeniler ve onları destekleyen çevreler tehcir sırasında 1 milyon 500 bin Ermeni’nin hayatını kaybettiği iddia etmektedirler. Oysa Genelkurmay Başkanlığının yayımladığı belgelerde tehcir edilenlerin toplam sayısı 413.067 kişi olarak görülmektedir. İskan bölgelerine vardıkları kesin olarak belirlenen Ermenilerin sayısı ise yaklaşık 383 bindir. Bu durumda Ermenilerin zorunlu göç sırasında uğradığı kayıplarının 57 bin civarında olduğu ortaya çıkmaktadır.

Diğer yandan Birinci Dünya Savaşı sırasında 350-500 bin dolayında Ermeni kendiliğinden Kafkasya’ya göç etmiştir. Aynı dönemde tehcir dışında tutulan ve Osmanlı topraklarında kalan Ermenilerin sayısı ise 400-500 bin civarındadır. Bu sayılara çeşitli nedenlerle savaş sırasında ölen Ermeniler de eklendiğinde Osmanlı Devleti’ndeki toplam Ermeni nüfusunun 1 milyon 300 bin dolayında olduğu ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü gibi, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Ermeni kayıplarının iddia edilen sayılara yaklaşabilmesi bile mümkün değildir.

Osmanlı Devleti, Ermeni tehcirinden beklediği yararları önemli ölçüde elde ettiğini düşündüğünden 27 Ekim 1915’ten itibaren tehcir uygulamasını durdurma kararı aldı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru da yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin tekrar eski yerlerine nakledilmeleri konusunda ilgili makamlara talimat verdi.

Hükumetin bu amaçla hazırladığı 31 Aralık 1918 tarihli Geri Dönüş Karamamesi’ne göre sadece isteyenler geri dönecek, bunun dışında kimseye dokunulmayacaktı. Dönüş yolunda çıkabilecek sorunlara karşı her türlü önlem alınacak ve dönenlere ev ve arazileri teslim edilecekti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu