Türk Tarihi

Sungur Tekin

Süleyman Şah’ın Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul Bey ve Dündar Bey adında dört oğlu vardı. Sungur Tekin ve Gündoğdu, kabileleriyle birlikte eski yurtlarına döndü. Dündar Bey ve Ertuğrul Gazi, 400 çadırlık aile efradıyla beraber yeni bir yurt aramak için Pasin ovası ile Sürmeliçukur yöresine gittiler.

Osmanlı Devleti’ni kuracak olan Kayı Han aşiretinin başında dört kardeş vardı: Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar.

Sungur Tekin (Temsili)
Sungur Tekin (Temsili)

Bitip tükenmek bilmeyen, yıllar yıllar süren Anadolu göçü kardeşlerden Sungur Tekin’le Gündoğdu’yu yormakla kalmamış, ümitlerini ve morallerini de tüketmişti. Anlaşıp geri dönmeye karar verdiler.

Ertuğrul’un “Deryalara (denize) açılalım, ötelerine bile geçelim” demesini kavrayamıyor, “Deryanın suyu tuzludur, ne ekin, ne de hayvan sulamaya yarar” diye itiraz ediyorlardı.
Çünkü Sungur Tekin’le Gündoğdunun ufku birkaç hayvan ve birkaç dönüm tarlayla sınırlıydı. Geri döndüler.
Ertuğrul’un ise ütopyası, hayalleri, ümitleri vardı: Devlet olmayı kafasına koymuştu. Küçük kardeşi Dündar’la birlikte Anadolu içlerine doğru yoluna devam etti.
Yollarına devam edenler, kısa vir süre sonra dünya örneği bir devlet kurdular: Osmanlı Devleti.
Geriye dönenlerden ise tarihler hiç bahsetmez, ne olduklarını bilmiyoruz.

Merhaba Söğüt kitabından alıntıdır:

Gecenin karanlığına titrek bir çığlık saplandı: “Yetişilin, Sungur Tekin’e kasdettiler!”. Çığlığın ikinci kopuşuna herkes fırladı. Çadırlar bir anda boşaldı. Kim ne kapabildiyse kapıp, Sungur Tekin’in çadırına doğru delice bir koşu tutturdular.

İlk gelenlerin arasında Ertuğrul da vardı. Topuklarını döven gecelik entarsinin içinde boyu olduğundan uzun görünüyordu. Yalın kılıçtı. Takkesine sığmayan saçları ensesine dağılmıştı. İsyankar bir kaç perçem alnında kavisleniyordu. Dalgalanan kalabalığın önünde çadıra girdi: “Ne var, ne oluyor?”. Sungur Tekin yer döşeğinin üzerinde duruyordu. Kılıcı elinde idi, oldukça sakindi: “Canımıza kastedildi” dedi yarımağız, “Uyurken boğazlanmak istendik.”.

Ertuğrul’un gözleri çadırı köşe bucak taradı: “Nerede o cani?”
Sungur Tekin kılıcının ucuyla kapı aralığını gösterdi: “Zora geldikte kaçtı, ama yaraladım, fazla uzağa gidemez.” …

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu