İslam ve Diğer Dinler Tarihi

Selçuklular ve Abbasi Halifeliğinin Korunması

Abbasilerin (750-1258) Emevileri devirme planları Horasan bölgesinde de taraftar buldu. Bu bölgede
Emevilerin yönetiminden rahatsız olan Türkler, Abbasilerin bu hareketine destek verdiler. Dolayısıyla Abbasilerin
iktidara taşınmasında Türklerin de rolü olmuştur. Abbasiler, Türklerin hem bu desteğinden hem de askerî
yeteneklerini bildiklerinden birçok Türk’e devlet yönetiminde görev verdiler. Abbasi halifelerinden Harun
Reşit’le birlikte muhafız birlikleri büyük ölçüde Türklerden oluşmaya başladı.29 Bu birliklerin görevi Abbasi
saray ve iktidarını her tür saldırı ve tehdite karşı korumaktı. Hilafet merkezi Kûfe’den Bağdat’a taşındığı zaman
halifenin sarayının yanına Horasan’dan getirilen birlikler için kışlalar yapıldı. Halife, bu birlikteki önemli
komutanlarına toprak (ıkta) vermişti. Onlar arasında Mübarek et-Türki gibi Türk komutanları da vardı.

Halife Me’mun, Türklere Arap ve Farslardan daha çok güvendiği için Arap ve Fars unsurunun siyasi
baskılarına karşı bir denge unsuru olarak Türk birlikleri oluşturdu. Kısa sürede sayısı otuz bine ulaşan
bu birliklere özel kıyafetler hazırlanarak bunlar diğer birliklerden ayrı tutuldu. Mu’tasım Dönemi’nde
Türkler, önemli devlet makamlarına ve ordu komutanlıklarına getirildiler. Mu’tasım, Türklerin Araplarla
karışıp savaşçı özelliklerini kaybetmemesi için onların yerleşeceği Samarra şehrini kurdurdu. Türk birliklerini
geldikleri bölgenin bey veya asilzadeleri komuta ediyordu. Onlar asla yabancı kimselerin emrine
verilmemiştir.31 Türkler kendilerine duyulan bu güveni boşa çıkarmadılar. Çünkü Abbasi iktidarını endişeye
düşüren Zenciler Ayaklanması, kimi Şii ve Harici isyanları, Babek başkaldırışı ve Horasan bölgesinde
ortaya çıkan diğer bazı ayaklanmalar hep Türk askerleri sayesinde bastırıldı.

İslam dünyası 10. yüzyılın başlarından itibaren bir parçalanma sürecine girdi. Bu süreçten Abbasi Devleti
de etkilenerek bazı vilayetler üzerindeki kontrolünü kaybetti. Bu gelişmeler üzerine Abbasi Devleti’nin
sınırları içinde küçük bazı devletçikler ortaya çıktı. Örneğin Karmatiler, Suriye’yi ele geçirip Abbasilerin
başkenti Bağdat’ı tehdit etmeye başladılar. Daha
da ileri giderek Mekke’ye saldırdılar. Diğer yandan
Fatımiler önce Kuzey Afrika’yı, ardından da
Hicaz bölgesini (Mekke-Medine) işgal ettiler.
Bağdat’ta hutbeyi kendi adlarına okutmaya başladılar.
Büveyhiler ise 945’te başkent Bağdat’ı
ele geçirdiler. Abbasi halifesini baskı altına alarak
devletin işleyişini kendi istek ve görüşlerine
göre yönlendirmeye başladılar. Bu baskı ve saldırılardan
çok rahatsız olan Abbasi halifesi Kaim
Biemrillah, siyasi bir güç olarak kendini hissettiren
Selçuklu Türklerinden yardım istedi. Bu istek
üzerine Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul
Bey, 1055 yılında Bağdat’a gitti ve Abbasi halifesini
Büveyhilerin baskısından kurtardı. Bunun
üzerine Abbasi halifesi, Tuğrul Bey’e yardımından
dolayı “Doğu’nun ve Batı’nın hükümdarı”
unvanını verdi ve cuma hutbesini onun adına
okuttu.32 Selçuklular, halkın dini doğru kanaldan
öğrenmeleri için başta Bağdat olmak üzere Belh,
Nişapur, Herat, Isfahan, Basra, Merv ve Musul
gibi şehirlerde çok sayıda “medrese” adıyla bilinen
eğitim kurumu açtılar. Zamanla bu kurumlar
köylere kadar yayıldı. Bu eğitim kurumları sayesinde
Müslümanlar, İslam’ı Kur’an ve sünnet
çizgisinde öğrendiler.

Selçuklular, Bağdat’ta asayişi sağladıktan sonra Mekke ve Medine’yi işgal eden Fatımi nüfuzuna da son
verdiler. Böylece Kuzey Afrika ve Endülüs dışındaki İslam ülkelerinde bir birlik sağlanmış oldu.  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu