İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

Yeni Türkiye’nin eski Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktur. Osmanlı Hükûmeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Gerçi millet değişmemiştir. Aynı Türk unsuru bu milleti oluşturuyor. Ancak yönetim biçimi değişmiştir. Ankara’da millî hükûmet kurulmadan önce İstanbul’da bir sultan ve bunun bir hükûmeti vardı. Millet; ülkenin işlerine, görevi kanun yapmak olan bir Meclis aracılığıyla katılabiliyordu. Bu hükûmet biçimi, millete istekli olduğu bağımsızlık ve hürriyeti vermeye yeterli değildir. Bu hükûmet biçiminin verdiği kötü sonuçlar ortadadır.

Millet ölmek istemiyor, yaşamak ve bunun için de ne gerekiyorsa onu yapmak istiyordu. İşte bunun içindir ki üç yıldan beri yönetim biçimini değiştirdi, yukarıda açıkladığım bir meşruti hükûmete karşılık, doğrudan doğruya milletten çıkan bir hükûmeti kabul etti.

Bu yeni hükûmet, millet tarafından görevlendirilmiş ve aynı zamanda hem yürütme gücüne hem de yasama gücüne sahip milletvekillerinden oluşur. Bu milletvekillerinin bazıları, yönetimle ilgili işlerin ayrıntılarını düzenlemeye ve halk denetçileri görevini yerine getirmeye görevlidirler.

Türk milleti millî mücadelesini ve Türkiye Büyük Millet Meclisini kayıtsız şartsız millî egemenlik anlayışı üzerine kurdu. Saltanat sisteminde padişahın iradesinin üstünlüğü, millî egemenlik anlayışı ile bağdaşmıyordu. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulması ile etkisi azalan saltanatın resmen kaldırılması gerekiyordu.

İsviçre’nin Lozan kentinde yapılacak olan barış konferansına Türkiye, 28 Ekim 1922’de hem İstanbul hem de Ankara Hükûmetleri nezdinde davet edildi. İtilaf Devletlerinin Lozan Barış Konferansı’na iki hükûmeti birlikte çağırmalarındaki amaç, Türk tarafını bölerek birbirine düşürmekti.

İstanbul Hükûmeti’nin Lozan görüşmelerine Ankara Hükûmeti ile birlikte katılma çağrısında bulunması saltanatın kaldırılması için uygun bir ortam oluşturdu. Bu durum, Büyük Millet Meclisi tarafından görüşmelerde iki başlılık oluşturacağı düşüncesiyle sakıncalı bulundu. Çıkarılan bir kanunla 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı.

Saltanatın kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı Devleti, hukuki olarak sona erdi. Böylelikle Türk inkılaplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiş oldu. İstanbul’daki Osmanlı Hükûmeti istifa etti. Son Osmanlı padişahı Vahdettin, 17 Kasım 1922’de yurdu terk etti.

Saltanatın Kaldırılması (Farklı Bir Kaynaktan)

23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ile millî egemenlik ilkesine dayalı yeni bir yönetim biçimine geçilmiş, yeni bir Türk Devleti kurulmuştu. 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun ilk üç maddesi aşağıda görüldüğü gibi “Türkiye Devleti” adının verildiği yeni devletin dayandığı esasları özetliyordu:

  • Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Yönetim biçimi, halkın kaderini bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır.
  • Yasama ve yürütme yetkisi milletin tek temsilcisi olan TBMM’ye aittir.
  • Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir ve hükumeti de “Büyük Millet Meclisi Hükumeti” adını taşır.

TBMM’nin açılması ve anayasanın kabul edilmesi ile padişahın dolayısıyla saltanat anlayışının Türk halkı üzerinde egemenliği ve yaptırımı iyice azalmıştır.

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra saltanatın kaldırılması için uygun ortam doğdu. İtilaf Devletleri Türk tarafında ikilik oluşturmak amacıyla Lozan Barış Görüşmeleri’ne TBMM Hükumeti yanında Osmanlı Hükumeti’ni de çağırmıştı. İşgal güçlerinin etkisi altında bulunan ve onlarla iş birliği yapan bir hükumetin barış görüşmelerinde milleti temsil etmesi doğru değildi. 1921 Anayasası’na göre de milletin tek temsilcisi hukuksal olarak TBMM idi.

Bu düşünceler ve gerekçeler doğrultusunda TBMM’ye Mustafa Kemal’in de imzasının bulunduğu bir önerge verildi. Bu önerge ile saltanatın kaldırılması isteniyordu. Aşağıdaki metinde görüldüğü gibi TBMM aldığı kararla 1 Kasım 1922’de saltanatı halifelikten ayırarak kaldırdı.

Saltanatın Kaldırılmasına Dair TBMM Kararı

  1. Anayasa ile Türkiye halkı ulusal egemenliğe dayanmayan hiçbir güç ve kurulu tanımamaya karar verdiği için Misakımillî sınırları içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükumeti’nden başka hükumet şekli tanımaz. Dolayısıyla Türkiye halkı, kişisel egemenliğe dayalı olan İstanbul’daki hükumet biçimini, 16 Mart 1920’den başlayarak ve sonsuza kadar tarihe geçmiş saymıştır.
  2. Halifelik Osmanoğulları hanedanına ait olup halifeliğe, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu hanedanın bilim ve ahlak yönünden en makbul ve en iyi olanı seçilir. Türkiye Devleti halifelik makamının korunağıdır.

Saltanatın kaldırılmasıyla son Osmanlı padişahı Vahdettin’in üzerinde sadece halifelik yetkisi kalmıştı. Bu yetkisine rağmen Halife Vahdettin, İstanbul’dan ve ülkesinden ayrılmayı tercih etti. 16 Kasım 1922’de İngiliz İşgal güçleri Komutanı Harrington’a (Herigton) Müslümanların Halifesi unvanıyla bir telgraf çekerek İstanbul’da yaşamasının tehlike arz ettiğini, yüce İngiltere devletine sığındığını belirtti. Anlaşıldığı üzere Padişah Vahdettin bir an önce gitmek istiyordu. Bu isteği olumlu karşılandı ve 17 Kasım sabahı İngilizlerin Malaya Zırhlısı ile İstanbul’dan ayrıldı. Yaşananlar üzerine TBMM, 18 Kasım 1922’de toplanarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesi olan Abdülmecit’i halife seçti.

Sultan Vahdettin'in Türkiye'den Ayrılışı
Sultan Vahdettin’in Türkiye’den Ayrılışı

Saltanatın Kaldırılması ( 1 Kasım 1922 )

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile yeni bir dönem başlamış ve 20 Ocak 1921’de kabul edilen anayasada, egemenliğin millete ait olduğu belirtilmişti. Ancak şartlar uygun olmadığından saltanat kaldırılmamıştı. Ancak Mudanya Ateşkes Anlaşması’ndan sonra İtilâf Devletleri, Lozan Barış Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile birlikte İstanbul Hükümeti’ni de davet edince saltanatın kaldırılması gündeme geldi. İtilaf Devletlerinin davetini Osmanlı Hükümeti kabul etti. Galip devletler böyle davranmakla, Türkler arasında ikilik çıkararak, menfaatlerini daha iyi savunacaklarını düşünüyorlardı. Osmanlı Hükümeti’nin konferansa katılma arzusu, millî mücadelenin ruhuna aykırı idi.

Sadrazam Tevfik Paşa’nın barış konferansında işbirliği yapmak amacıyla TBMM’ne çektiği telgraf Mecliste çok sert tepkilere neden oldu. Meclisteki milletvekilleri Türk Milleti’nin büyük fedakârlıklarla kazandığı zafere, İstanbul Hükümeti’nin sahip çıkmak istediği düşüncesindeydiler.

Bu durum, Mustafa Kemal Paşa’nın saltanatın kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerinde haklı olduğunu bir defa daha ortaya koydu ve saltanatın kaldırılması için haklı bir gerekçe oldu. Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışıldı. Mustafa Kemal Paşa bir konuşma yapıp, milletin kendi gayretiyle hâkimiyeti ele aldığını ve saltanatın kaldırılmasının gerekliliğini belirtti. Mecliste yaptığı konuşmada İslam tarihinden örnekler vererek hilafet ve saltanatın ayrılabileceğini uzun uzun anlattı. Bundan sonra konu müşterek komisyona gönderildi. Komisyonda görüşmelerin çıkmaza girdiğini gören M. Kemal Paşa, bir sıranın üstüne çıkarak şunları söyledi: “Efendiler, egemenliği hiç kimse, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla vermez. Egemenlik güçle, kudretle ve zorla alınır…”

Mecliste yapılan oylama ile 1 Kasım 1922’de kabul edilen bir kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanatın kaldırılması kararlaştırıldı. Saltanat, 16 Mart 1920 İstanbul’un işgalinden itibaren sona erdirilmiş kabul edildi. Halifeliğin devamı ve Osmanlı Hanedanı’ndan birisinin Meclis tarafından bu göreve getirilmesi kabul edildi. Böylece, Osmanlı Devleti hukukî olarak sona ermiş ve Türk inkılâplarının en önemlilerinden biri gerçekleştirilmiştir. Saltanatın kaldırılması ile İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti istifa etti. Son padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınıp İstanbul’u terk etti. Bunun üzerine Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile halife seçildi.

Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları

  • Saltanatın kaldırılması ile 623 yıllık Osmanlı saltanatı sona erdi.
  • Son Osmanlı Padişahı VI. Mehmet (Vahdettin), 17 Kasım 1922’de İngiltere’ye sığınarak ülkeyi terk etti.
  • TBMM, Abdülmecit Efendi’yi halife seçerek halifeliğin devam ettirilmesini sağladı.
  • Milli egemenliğin gerçekleşmesi yolunda önemli bir adım atıldı.
  • Devletin laikliği konusunda ilk aşama gerçekleştirildi.
  • TBMM İstanbul’un işgal tarihi olan 16 Mart 1920’den sonra padişah tarafından yapılan işlemleri yok saydı.
  • İstanbul Hükümeti istifa etti. (Son Osmanlı Hükümeti Sadrazamı Tevfik Paşa’dır)
  • İstanbul’da TBMM yönetimi kuruldu ve valiliğe Refet Paşa getirildi.
  • İtilaf Devletlerinin Lozan’da ikilik çıkarma planları sonuçsuz kaldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu