Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Orta Doğu’nun Paylaşılamaması

I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere ve Fransa’nın kışkırtmaları sonucunda Orta Doğu’da
Osmanlı
Devleti egemenliğinde yaşayan bazı Arap toplulukları millî devletlerini kurabilmek için ayaklanmışlardı.

SSCB yönetiminin Çarlık dönemine ait gizli anlaşmaları açıklaması ve ABD’nin de sömürgeci
politikalara karşı çıkması, İngiltere ve Fransa’nın planlarını bozmuştu. Bunun üzerine
İngiltere ve
Fransa manda yönetimleri kurarak bölgedeki egemenliklerini
devam ettirmişlerdi.

I. Dünya Savaşı’ndan yıpranarak çıkan Avrupa devletleri,
Orta Doğu ülkelerinin bağımsızlık mücadelelerine
karşı koyacak durumda değildi. Ayrıca SSCB ve Nazi
Almanyası’ndan gelen tehditler İngiltere ve Fransa’nın
hareket alanını kısıtlıyordu. Sömürgeci devletler gittikçe
artan bir muhalefetle karşılaştılar. Muhalefetin öncülüğünü
ya halk içinden çıkan geleneksel yöneticiler ya da
eğitimli seçkinler yapıyordu. 1930’ların ekonomik bunalımıyla
ortaya çıkan toplumsal huzursuzluklar, muhalefet
liderlerinin halk desteğini arkalarına almalarında önemli
bir etkendi. Bu şartlar İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki
etkinliklerinin azalmasına neden olmuştu.

Bu gelişmeler üzerine bölge ülkeleri bağımsızlıklarını
kazanmaya başladı ve monarşi yönetimleri kuruldu. Pek
çok ülkede asgari ölçülerde de olsa kendi kendini yönetme
hakkı kabul edildi. Birçok Müslüman ülkede milliyetçi
ve modernleşme yanlıları iktidara geldi.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Soğuk Savaş Döneminde
Batılı devletlerin ABD, Doğu Bloku ülkelerinin ise
SSCB önderliğinde iki kutba ayrıldığı dünyada özellikle
Müslüman toplumlar kendilerini bu iki kutbun dışında
tutmaya çalıştılar. Bununla beraber bağımsızlık sürecinde
Batı karşıtlığının artması ve sosyalist bloktan da
gelen destek, Mısır, Suriye, Irak gibi bölge ülkelerinin Doğu Bloku ile ilişkilerinin gelişmesini
sağladı.
Batılı devletler, kültürel ve dinî özelliklerini bir tarafa bırakarak bu devletleri gelişmekte olan ülkeler
statüsündeki blokların dışında değerlendirdiler. Bölgenin zengin yer altı kaynaklarına sahip olmasına
rağmen ekonomik açıdan gelişememiş halk, bu zenginlikten faydalanamamıştır. Manda döneminin
mirası olarak toplumlardaki etnik ve dinî parçalanmışlık, Orta Doğu ülkeleri için sorun teşkil etmeye
devam etmiştir. Etnik ve dinî kaynaklı sorunlar bölge ülkelerinde günümüze kadar süren iç çatışmalara
sebep olmuştur. Bu da ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmesini de engellemiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu