İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Mustafa Kemal’in Çocukluğu ve Eğitim Hayatı

Mustafa, 1881 yılında Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en
gelişmiş kentlerinden birinde, Selanik’te doğmuştur. Annesi
Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi’dir. Zübeyde Hanım ve Ali
Rıza Efendi Anadolu’dan Balkanlara yerleşen Türklerin soyundan
gelmektedirler. Ali Rıza Efendi gümrük memurluğu ve ticaret yapmıştır.
Zübeyde Hanım ise ev hanımıdır. Orta hâlli bir aile olan
Zübeyde Hanım ile Ali Rıza Efendi’nin evliliğinden altı çocuk dünyaya
gelmiş ancak bu çocuklardan Mustafa ve Makbule dışındaki
diğer çocuklar küçük yaşta vefat etmişlerdir.

Mustafa’nın yetiştiği aile ortamı, ailesinin onun eğitimine verdiği
önem, küçük yaşta babasını kaybetmesi sonucu annesi ve kardeşiyle
verdiği hayat mücadelesi, onun kişiliğinin şekillenmesinde
etkili olmuştur. Mustafa’nın ailesine bağlılığı tüm hayatı boyunca
sürmüş, annesi ve kardeşi ile her zaman yakından ilgilenmiştir.
Mustafa Kemal aile hayatına verdiği önemi evliliğinde de sürdürmüştür.
Kadınların sosyal hayattaki yerlerini son derece önemseyen
Mustafa Kemal, iyi bir eğitim almış Latife Hanım ile evlenmiş,
o dönemin adetlerinin dışına çıkarak nikâh törenine Latife
Hanım’la katılmıştır. Evlilik hayatları boyunca da Latife Hanım’ı
katıldığı tüm sosyal ortamlarda ve yurt gezilerinde yanında götürmüş
ve milletimize örnek olmuştur.

Mustafa’nın eğitim hayatına baktığımızda öncelikle annesi ile babası arasındaki fikir ayrılığı ile karşılaşıyoruz.
Zübeyde Hanım Mustafa’nın mahalle mektebine gitmesini, Ali Rıza Efendi ise yeni açılan
ve modern eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebinde eğitim görmesini arzu ediyordu. Bu konuyu Mustafa
Kemal şöyle anlatıyor:

“Çocukluğuma dair hatırladığım ilk şey, mektebe gitmek meselesine aittir. Bundan dolayı annemle
babam arasında hangi okula gideceğim konusunda fikir ayrılıkları vardı. Annem mahalle mektebine gitmemi
isterken babam yeni açılan Şemsi Efendi Mektebine devam etmemi ve yeni yöntemlere göre okumamı
istiyordu. Nihayet babam bu meseleyi ustaca halletti. Önce mahalle mektebine başladım. Birkaç
gün sonra da mahalle mektebinden alınıp Şemsi
Efendi Mektebine kaydedildim.”

[Şevket Süreyya
Aydemir, Tek Adam, c.1 s.44 (Düzenlenmiştir.)]

Mustafa başarılı bir öğrenci oldu. Mustafa, Şemsi
Efendi Mektebi’nde okurken babası öldü. Mustafa’nın
Makbule ve Naciye adında iki kız kardeşi bulunuyordu.
Babaları öldüğü zaman Mustafa yedi yaşındaydı.
Makbule bir yaşını henüz doldurmuş, Naciye ise kırk
günlüktü.

Ali Rıza Efendi’nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım
üç çocuğu ile birlikte Selanik yakınlarında, kardeşi
Hüseyin Efendi’nin çalıştığı çiftliğe yerleşti. Çiftlik
hayatı nedeniyle küçük Mustafa’nın öğrenimi bir süre aksadı fakat çok geçmeden Selanik’e dönerek
teyzesinin yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti.

Mustafa, çiftlikte geçen günlerini daha sonra şöyle anlatmıştır: “Babam vefat etti. Annemle beraber
dayımın yanına yerleştim. Dayım köy hayatı yaşıyordu. Ben de bu hayata karıştım. Bana vazifeler veriyordu.
Ben de bunları yapıyordum. Başlıca vazifem tarla bekçiliğiydi. Kardeşimle birlikte bakla tarlası
ortasında bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları kovmaya uğraştığımızı hiç unutamam. Çiftlik hayatının
diğer işlerine karışıyordum. Böylece biraz vakit geçince, annem, mektepsiz kaldığım için endişe
etmeye başladı. Nihayet Selanik’te bulunan teyzemin yanına gitmeme ve mektebe devam etmeme
karar verildi.”

(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c.1 s.49)

Mustafa’nın okul hayatına devam etmek için döndüğü Selanik o yıllarda karışıklıklar içinde bulunuyordu.
Farklı inançların, milletlerin ve kültürlerin uzun yıllar uyum içinde yaşadığı Balkanlar; isyanlar,
ayaklanmalar ve ciddi fikir ayrılıklarının yaşandığı bir coğrafya hâline gelmişti. Aynı zamanda birçok
aydının yaşadığı, çok sayıda gazete ve derginin basıldığı ya da bunlara ulaşılabildiği ve önemli fikir
akımlarının yeşerdiği bir iklimi de barındırıyordu. Bu bölgenin ve Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu
durum Mustafa’nın fikir hayatının oluşmasında, gelecek yıllarda ülkenin kurtuluşu için düşünceler üretmesinde
son derece etkili olacaktır.

Mustafa, Şemsi Efendi Mektebi’nden sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesine (ortaokul) devam
etti. Ancak Selanik sokaklarında gördüğü subaylar kendisinde asker olma isteği uyandırıyordu. 1893
yılında kendi kararı ile Askerî Rüştiye sınavlarına girdi ve başarılı olarak bu okulda devam etti. Mustafa,
asker olmaya karar vermesini şu sözleri ile ifade etmiştir:

“Komşumuz Binbaşı Kadri Bey’di. Onun oğlu Ahmet askerî okula gidiyordu. Askerî mektep elbiseleri
giyiyordu. Onu görünce ben de böyle elbiseler giymeye hevesleniyordum. Sokaklarda zabitler görüyordum.
Onların derecesine varmak için takip edilmesi lazım gelen yolun Askerî Rüştiyeye girmek olduğunu
anlıyordum.”

(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, c.1 s.52)

Mustafa, bu okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında
zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi
ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı.

Okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa
Efendi, genç öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ediyordu.
Yüzbaşı Mustafa Efendi bir gün Mustafa’ya “Senin adın
da Mustafa benim adım da Mustafa. Bu böyle olmayacak, aramızda
bir fark olmalı. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal
olsun.” demiştir.

Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini tamamlayarak
1896 yılında Manastır Askerî İdadisine (lise) girdi. Burada Ömer
Naci en yakın arkadaşlarındandı. İleride ünlü bir hatip olarak
tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal’in hitabet ve edebiyat
sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak
olan Ali Fethi de (Okyar) bu okulda öğrenci idi. Mustafa Kemal,
askerî öğreniminin yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal
etmiyor, yazları izinli olarak Selanik’e döndüğünde Fransızca
dersleri alıyordu.

Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini üstün başarıyla bitirerek 1899
yılında İstanbul’da Harp Okuluna girdi. Üç senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden
sonra 1902 yılında bu okulu teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine
Harp Akademisinde devam etti. 1905 yılında da kurmay yüzbaşı rütbesiyle
Harp Akademisinden mezun oldu.

Mustafa Kemal, okuduğu okullarda zekâsı, yetenekleri ve kişilik özellikleriyle
kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını
kazanmıştır. Matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da
merakı ve eğilimi olan Mustafa Kemal, Harp Okulu ve Harp Akademisinde,
memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden
çekinmemesi sebebiyle aydın, inkılapçı bir subay olarak tanınmıştı.  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu