Osmanlı Devleti Tarihi

Mimari Alanındaki Gelişmeler

Osmanlı mimarisinde Klasik Dönem denen XV ve XVI. yüzyıllarda birçok eser ortaya konmuştur.
İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı sivil mimarinin
en güzel örneklerindendir. Topkapı Sarayı bütün bir yapı değildir. Zaman içerisinde saraya birtakım
daireler ve köşkler eklenmiştir. Topkapı Sarayı’nın avlusundaki Revan ve Bağdat Köşkleri Osmanlı
mimari zenginliğini gösteren eserler arasındadır. Sosyal hizmetler için yapılmış olan hanlar da sivil
mimari örneklerindendir. İstanbul’daki Kürkçü Hanı ile Sivas’ta bulunan Yeni Han, en özgün eserler
olarak dikkati çeker.

Askerî mimarinin örnekleri olarak Yıldırım Bayezit’in yaptırdığı Anadolu Hisarı, Fatih Sultan
Mehmet’in yaptırdığı Rumeli Hisarı veTopkapı Sarayı surları gösterilebilir.

Mimari alanda döneme damgasını vuran kişi Mimar Sinan’dır. Osmanlı
ordusuna yeniçeri olarak katılan Mimar Sinan, Mohaç Meydan Savaşı’nda
gösterdiği yararlılık sayesinde terfi etti. Kısa süre sonra mühendis olarak görev
aldı. 1538 yılında baş mimar olan Mimar Sinan yaşamı boyunca 81 cami, 51
mescit, 55 medrese, 26 darülkurra, 17 imaret, 3 darüşşifa, 7 su kemeri, 8 köprü, 18
kervan saray, 6 mahzen, 33 saray, 35 hamam, 17 türbe yapmış Türk tarihinin
yetiştirdiği en büyük ustalardan biridir.

Fatih Sultan Mehmet döneminde batılı sanatkârların saraya davet edilmesi ve ardından da Yavuz
Sultan Selim’in Çaldıran ve Mısır Seferleri neticesinde İstanbul’a toplanan sanatkârlar, bütün süsleme
sanatlarında olduğu gibi tezhip sanatında da artık İstanbul sarayının söz sahibi olduğunu ortaya koymuştur.
İstanbul Saray Nakışhanesinde asıl gelişme Yavuz Sultan Selim zamanında gerçekleşmiştir. Yavuz Sultan
Selim’in Çaldıran Seferi’nden sonra İstanbul’a gelen sanatçılar arasında Şah Mehmet, Derviş Abdülgani, Mirza
Bey; Halep Seferi’nden sonra İstanbul’a getirilen sanatçılar arasında da Taceddin Girihbend ve Hüseyin Bali’nin
isimleri dikkat çekmektedir. Doğudan gelen bu sanatçıların temsil ettiği Acemler Bölüğü, Osmanlı süsleme
sanatlarında, Kanuni Sultan Süleyman devrine kadar etkili durumda olmuştur.

Osmanlıların en değerli cilt örneklerini vermeye başladıkları dönem XV. yüzyıldır. Bu dönemde Fatih Sultan
Mehmet, kurmuş olduğu kütüphane için hazırlanan kitapların tezhip edilerek ciltlenmesi için Sarayda bir
nakışhane tesis etmiştir. İlk ciltçilik teşkilatı ise Sultan II. Bayezit zamanında kurulmuştur.

Hat sanatı, Osmanlı döneminde “Türk hat sanatı” denecek kadar ayırt edici özellikler taşır hâle gelmiştir.
Hüsni hatta Türk üslubunu başlatan Şeyh Hamdullah (Ö. 1520) şehzadeliği zamanından beri hocalığını yaptığı
Sultan II. Bayezit’in teşvikiyle yakutun harflerini inceleyip aralarından en güzel olanlarını seçerek yeni bir tarz
meydana getirmiştir. Böylelikle hat sanatında çığır açarak yakut üslubunu sona erdiren Şeyh Hamidullah, hat
sanatının piri sayılmış ve kendisine “Kıbletulhattatin” (hattatların kıblesi) denilmiştir. Onunla birlikte Mushaf
yazımında metin içinde tek çeşit yazı kullanılması yoluna gidilmiş, sülüs ve nesih yazıları yaygınlaşmıştır.
Kendisinden sonra gelen hattatlar onun gibi yazmayı meziyet saymışlardır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu