İslam ve Diğer Dinler Tarihi

Kurban İbadeti

Kurban; tapınılan tabiatüstü varlık veya varlıklara
yakınlaşma, şükran duygularını ifade etme,
bir şey isteme ya da günahlara kefaret
olması gibi niyetlerle sunulan varlık ve nesnelerdir. Tabiatüstü
bir güce sunulan
nesnelere genel anlamda takdime adı verilirken kurban kelimesi özellikle
öldürme
veya boğazlama yoluyla sunulanlar
için kullanılmaktadır.
İslam’a göre kurban, ibadet maksadıyla belli vakitte uygun şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun
olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Ayrıca bu şekilde kesilen kurbana udhiye de
denir. Kurban kesmenin vakti, Kurban Bayramı’nın ilk üç günüdür. İslam’da bunun dışında adak ve
akika gibi kurban çeşitleri de vardır.

İslam dininde kurban, Allah’ın herhangi bir maddi veya manevi ihtiyacını karşılamak için kesilmez.
Çünkü Allah’ın insanların malına ihtiyacı yoktur. Bu konuda Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyurmaktadır: “Elbette kurbanlarınızın ne etleri ne
de kanları Allah’a ulaşır; sizden ona
ulaşan, ancak takvadır.” Bu ayette ifade edildiği gibi kurban
kesen kişinin sadece ibadeti Allah’a ulaşmaktadır.

Tevrat ve İncillerde de kurban ile ilgili hükümler mevcuttur. Yahudilikte kurban uygulaması iki
şekildedir. Bunlar Hz. Musa şeriatında uygun görülen hayvanları boğazlamak
suretiyle sunulan
kanlı kurbanlar
ile çeşitli yiyecek, su ve şarap gibi içeceklerin
takdim edilmesi şeklindeki kansız
kurbanlardır.

Yahudilikte kurban, Tanrı’ya bağlılığın bir işareti olarak
ve onun lütuf ve affını elde etmek
niyetiyle bazı hayvanların veya yiyeceklerin
bir mezbaha üzerinde tamamen
ya da kısmen yakılarak yok edilmesinden
ibarettir. Tarihi, Hz. İbrahim’e kadar
götürülen kurban, Yahudilikte en önemli
ibadetti. Keffaret, adak, esaretten kurtuluş yıl dönümü gibi çok farklı amaçlarla kurbanlar günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve yıllık olarak
sunulmaktadır. Ancak 70 yılında mabet Romalılar tarafından yıkıldıktan sonra Yahudiler kurban
ibadetini askıya aldılar.Günümüzde Yahudiler arınmak için horoz ve tavuk kurban edip etlerini
fakirlere dağıtırlar.

Hz. İsa zamanındaki kurban uygulamaları
Ahdi Atik’e dayandırılmaktaydı. Hz. İsa’dan sonra
Hristiyanlıkta İsa’yı merkezîleştiren farklı bir kurban anlayışı geliştirilmiştir.
Bu uygulamalara
rağmen İsa’nın çarmıha gerilmesi ve diriltilmesi inancının ardından Hristiyanlık
Yahudilikten ayrı
bir din mahiyeti kazanmaya başlamıştır. Nitekim
Hristiyan geleneğinde İsa’nın, havarileriyle yediği
son akşam yemeğinde dökülen kanının, insanları
Tanrı ile barıştırdığına inanılmıştır. İncillerdeki
“İsa’nın kanı birçoklarının günahının bağışlanması için döküldü” ve Pavlus’un mektuplarındaki
“Günah için bir kurban.” ve “Tanrı’ya kurban.” şeklindeki ifadeleri, Hz. İsa’yı
insanlığı
asli günahtan kurtaran bir kurban olarak gören inanca esas teşkil etmiştir. Böylece Hristiyan
ilahiyatında İsa’nın haç üzerindeki ölümünün tek başına yeterli ve diğer kurban sunma fiillerini
faydasız kılan biricik
kurban olduğu inancı kabul edilmiştir. Hristiyan anlayışında İsa’nın kendisi
ilk ve son kurban olarak Ahd-i Atik’in kurban sistemini iptal etmiştir. Dolayısıyla kurban kesmeye
gerek kalmamıştır. Pazar günleri ve Paskalya Bayramı’nda yapılan ekmek şarap ayini kurbanın
yerini almıştır.

Eski İranlılar, tanrılara kurbanlar, çeşitli bitkiler ve haoma içkisi sunmuşlardır. Zerdüşt, hayvan
kurbanını yasaklayarak Ahura Mazda’ya adak ve şükürler kurbanını telkin ettiyse de ölümünden
sonra canlı kurban âdetine geri dönülmüştür. İranlılar adak ve şükranlarını Hürmüz’e, diğer takdimlerini
de kötülüğü engellemesi için Ehrimen’e arz ederlerdi.

Eski Çin dinlerinde tanrılara ve ölen ataların ruhlarına onları memnun etmek ve ilâhî lutuflar elde
etmek amacıyla evcil olan veya olmayan hayvanlar kurban edilir. Hububat, mayalandırılmış içki,
çeşitli yiyecekler ve ipek gibi takdimler sunulurdu.

Hinduizmde kurban, insanları kurtuluşa götüren yollardan biridir. Brahmanlar Döneminde, kozmik
gücü meydana getirdiğine inanılan, yaratılışın sırrı ve kâinatın devamının anahtarı olarak kabul edilen
kurban merasimi, rahiplerin nezaretinde gerçekleştirilirdi. Vedalar Döneminde günlük merasimler
ateşte yakılan takdimeleri, kutsal soma içkisini yere dökmeyi, atalara, yer tanrılarına ve ruhlara
yiyecek takdimlerini ihtiva ederdi. Aylık takdimler, yeni ay ve dolunayda çeşitli tanrılara, özellikle
fırtına tanrısı İndra’ya sunulan pastalar ve yiyeceklerdi. Rahipler tarafından kefaret niyetiyle ve ilkbaharın
başlangıcında bolluk düşüncesiyle yağmurlu mevsim ve serin kış beklentisiyle bir yılda üç
defa olmak üzere mevsimlik kurbanlar sunulurdu.

Budizm ve Caynizmde “Ahimsa” (Hiçbir canlıyı öldürmemek.) prensibi ve tenasüh inancı gereği
canlılar kurban edilmemektedir. Ancak her iki din mensupları mabetlerinde tütsü, mum, buhur, yiyecek
ve içecekler takdim ederlerdi.

Japon dini Şintoizmde kurban ve takdimler; tanrılara ve ölülere, onların öfkesini yatıştırıp lütuf ve
yardımlarını sağlamak veya günahlara kefaret düşüncesiyle sunulurdu. Erken dönemlerde uygulanan
insan kurbanlarının yerini sonradan hayvan kurbanları almıştır. Günümüzde pirinç ve pirinç şarabından
oluşan yemek takdimleriyle elbise ve mesken dahil üç asli ihtiyaca tekabül eden her şey kurban
olarak sunulmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu