Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Körfez Savaşları

Irak, Kuveyt’in Osmanlı Devleti döneminde Basra vilayetine
bağlı bir kaza olduğu, dolayısıyla buranın kendilerine bağlı olması gerektiği iddiasını öne sürmekteydi. Ayrıca Irak,
Iran ile
sekiz yıl süren savaş sebebiyle büyük ölçüde borçlanmıştı.
Borçlarını ödeyebilmek, sanayileşmesini sürdürmek ve askerî
yönden yeniden güçlenebilmek için Batılı ülkelerden ve Körfez
ülkelerinden kredi talebinde bulundu. Irak, kredi isteğine olumlu
cevap alamayınca Kuveyt’in günlük limitten fazla petrol
çıkararak kendisini zarara uğrattığı iddiasını öne sürerek bu
devletten 24 milyar dolar istedi. Bu isteklerin kabul edilmemesi
üzerine Irak birlikleri, 2 Ağustos 1990 günü Kuveyt topraklarına
girerek bu ülkeyi kendi topraklarına kattığını ilan etti.
Bu işgalle Irak, Basra Körfezi’nin doğusunu ve Kuveyt’teki
zengin petrol yataklarını ele geçirerek bölgede daha etkili olmayı
amaçlıyordu. Bu durum Orta Doğu’nun statüsünde ve güç
dengelerinde önemli değişmelere yol açarak tehlikeli bir
durumun ortaya çıkmasına neden oldu.

Dünya petrol rezervinin yüzde 60’ından fazlasının bulunduğu
hesaplanan Orta Doğu’daki bu statü değişimi, özellikle başta
ABD olmak üzere, Batılı devletlerin çıkarlarıyla da yakından
ilgiliydi. Kuveyt’in işgali Irak’ı kendileri için bir tehdit unsuru
olarak gören Iran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri
başta olmak üzere bölge ülkelerinin politikalarıyla da uyuşmuyordu.
Bu nedenlerle Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan “Körfez
Krizi”, aynı zamanda bir dünya sorunu hâline geldi.

BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla bu işgali kınayarak Irak’tan, işgal ettiği topraklardan hemen ve
şartsız olarak geri çekilmesini istedi. Verilen olumsuz cevap üzerine BM Güvenlik Konseyi 6 Ağustosta,
Irak’a geniş kapsamlı ekonomik ambargo uygulanmasını kabul etti. Avrupa Topluluğu da Irak ve
Kuveyt’ten petrol alımına ambargo koydu ve Irak’a silah satışını yasakladı. Irak’ın Kuveyt’ten
çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi kararıyla oluşturulan koalisyon güçlerine ABD ve
Avrupa devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya gibi) yanında Mısır, Bahreyn, Suudî Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye gibi Arap ülkeleri de destek verdi. BM, Irak’a karşı güç kullanılması
kararı alırken Irak’ın kuvvetlerini geri çekmesi için 15 Ocak 1991’e kadar süre tanıdı.

Irak’ın, verilen süre içerisinde kuvvetlerini çekmemesi üzerine,
Güvenlik Konseyi kararına göre koalisyon güçleri 17 Ocak’ta hava
saldırısına başladı. Bu saldırılar sonucu Irak, askerî gücünün büyük
bölümünü kaybetti.

Irak askerleri şubat ayı başında Kuveyt’teki petrol kuyularını ateşe
vermeye başladı. Koalisyon kuvvetleri 24 Şubat’ta kara harekâtını
başlatarak kısa sürede Kuveyt’teki Irak ordusunu kıskaca aldı. 28 Şubat
1991’de Irak’ın ateşkes isteğinde bulunması üzerine koalisyon güçleri
kara harekâtını durdurdu. 3 Nisanda ateşkesin nihai şartlarını görüşen BM
Güvenlik Konseyi, Kuveyt’in işgalden önceki sınırlarının kabul edilmesi,
Irak’ın nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlardan arındırılması kararını aldı.
Ekonomik ambargonun kaldırılması da bu şartların yerine getirilmesine
bağlandı.

BM, 19 Nisan 1991’de aldığı 688 sayılı kararıyla, Irak hükûmetine 36.
paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyine uçak ve ağır silah geçirmeme
yükümlülüğünü kabul ettirdi. Mayıs 1991’de, 36. paralelin kuzeyini kontrol altında tutmak ve Irak’ın
ateşkes koşullarına uyup uymadığını kontrol etmek için uluslararası “Çevik Güç” kuruldu. Merkezi
Türkiye’deki İncirlik Üssü olan bu güç; Amerikan, İngiliz, Fransız ve Türk hava birliklerinden oluşuyordu.
BM tarafından oluşturulan Irak Özel Komisyonu ve Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı haziranda
nükleer silahlara ilişkin denetim görevine başladı. Irak’ın sorun çıkarması nedeniyle denetimler
defalarca kesintiye uğradı. Çıkan sorunların çözüme ulaştırılamaması ve BM Denetleme
Komisyonunun Irak’tan ayrılması üzerine ABD-İngiliz uçakları Aralık 1998’de
Irak’ı tekrar bombaladı.

7 Aralık 2002’de Irak elindeki kitle imha silahlarının listesini BM’ye sundu. Silah denetçilerinin
Şubat
2003’te verdikleri raporda; Irak’ın iş birliği konusunda önceki döneme göre daha istekli olduğu, Irak
hükûmetinden habersiz 400 baskın yapıldığı, kitle imha silahlarıyla ilgili bir bulguya henüz
rastlanmadığı belirtilmekteydi. Buna rağmen ABD, İngiltere ve İspanya ise Irak’a karşı güç kullanımını
öneren bir karar tasarısını Güvenlik Konseyine sundu.
Almanya, Rusya, Çin, Fransa, Belçika, Suriye başta
olmak üzere Güvenlik Konseyi üyelerinin çoğunun
karşı çıkması nedeniyle tasarı onaylanmadı. Türkiye
ve İslam ülkelerinin tamamı güç kullanımına karşı
olduklarını açıkladılar. Yine aynı yıl toplanan
Bağlantısızlar Zirvesinde de güç kullanılmaması kararı alınırken ABD, bölgeye 150.000 civarında
asker sevk etmişti. BM Güvenlik Konseyinde Irak’a
zaman tanınması yönünde tartışmalar yaşanırken
ABD ve İngiltere tarafından Irak’a saldırı başlatıldı (20
Mart 2003). Dünya kamuoyunun karşı çıkışlarına
rağmen saldırıyı genişleten ABD ve İngiliz kuvvetleri
9-10 Nisan’da Bağdat’a girdi. Mevcut Irak yönetimi
fazla bir direnç gösteremedi. Yöneticilerin bir bölümü
teslim olurken bazıları kaçarak kurtulmayı denedi.
Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da idam edildi.

Koalisyon güçleri geçici bir Irak yönetimi oluşturmak amacıyla Nisan 2003’te toplantılar düzenlerken
Irak’ta yabancı yönetimi reddeden gösteriler de yapılmaktaydı. Irak’ta işgale karşı bu gelişmeler
yaşanırken BM Güvenlik Konseyi, işgal güçlerini bölgede otorite kabul eden bir karar
aldı. Ayrıca alınan
kararla Irak’ın siyasi yapısının yeniden oluşturulması, doğal
kaynakların tasarrufu gibi konularda işgal güçlerine yetki
verilmesi, ekonomik ambargonun kaldırılması ve BM Genel
Sekreterine otoritenin oluşturulması için “özel temsilci atama
yetkisi” verilmişti.

Yapılan uzun çalışmalar sonucunda 13 Temmuz 2003’te
“Geçici Irak Yönetim Konseyi” oluşturuldu ve BM nezdinde
tanındı. Bu aşamada diğer bir önemli gelişme de Geçici Irak
İdari Yasası’nın kabul edilmesiydi.

Irak’ta seçimler öngörüldüğü gibi 30 Ocak 2005’te yapıldı.
Celal Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükûmetin kurulmasının
ardından ekim ayında anayasa referanduma
sunuldu ve kabul edildi. Aralıkta yapılan seçimler ile oluşan
parlamento, cumhurbaşkanlığına Celal Talabani’yi tekrar seçti. Irak’ın asli unsurlarından olan ve
nüfusları 2.000.000’u geçen Türkmenlere yönetimde yeterli temsil hakkı verilmemesi çözüm bekleyen
önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu