Türk Tarihi

Kavimler Göçü ve Avrupa Hun Devleti

Göçler konusunda araştırma yapan bilim adamlarına göre hiçbir kavim keyfi olarak bulunduğu yerden bir başka yere hareket etmemiştir.

Nitekim insan topluluklarının yaşadıkları yerleri terk edip buralardan geri dönmemek üzere ayrılmaları hem toplum psikolojisi hem de ekonomik, siyasi, askeri buhranlara neden olmuştur. Bu nedenle tarih boyunca toplumlar zorlayıcı nedenlerden dolayı göç etme ihtiyacı hissederken nedensiz bir şekilde yerlerinden oynamamışlardır.

Geniş alanlara yayılan Türk toplumunun göçleri de ciddi sebeplere dayanmaktadır. Genel olarak Türk göçleri ekonomik sıkıntılar, kuraklık, nüfus kalabalığı ve otlakların yetersizliği gibi nedenlere dayanmaktadır. Bu nedenlerden dolayı kendilerine daha uygun yurtlar bulmak amacıyla harekete geçen Türkler, bazen ekonomik açıdan daha fazla imkana sahip bir başka Türk toplumuna saldırarak onları başka yerlere göçe mecbur bırakarak yeni göç dalgaları oluşturmuşlardır.

Tarih boyunca bir başka devletin esareti altında yaşamayı kabul etmeyen ve bağımsızlıklarına düşkün olan Türk toplulukları kendi bağımsız devletlerini kurmak için de zaman zaman göç etmeye ihtiyaç duymuşlardır. Kavimler Göçü olarak adlandırılan bu süreç Dünya tarihini ve Türk tarihini derinden etkilemiş, özellikle dönemin en büyük imparatorluğu olan Roma İmparatorluğu’nun iç ve dış politikalarını yönlendiren önemli bir etken olmuştur.

Kavimler Göçü Nedenleri

Asya Hun İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Asya’nın batısında bulunan Hunlar, Hazar Denizi ile Aral Gölü arasındaki bölgede yaşayan Alanların topraklarını ele geçirmişlerdir.

Alanların topraklarının Hunların eline geçmesi, onların Avrupa içlerine kadar ilerlemelerinin başlangıcı olmuştur, bu da kavimler göçünün en önemli nedenidir.

Karadeniz’in kuzeyi ile Doğu Avrupa’da IV. yüzyılda Romalıların barbar dediği Ostrogotlar, Vizigotlar, Gepitler ve Vandallar gibi birçok Germen kavmi bulunmaktaydı. Hunların İtil (Volga) Nehri’nin batısına geçerek Karadeniz’in kuzeyine gelmeleri, bu bölgede bir göç hareketini başlatmıştır (375). Hunların bu hareketiyle bölgede tutunamayan kavimler, batıya göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu kavimler, önlerine çıkan diğer kavimlerin yerlerinden ayrılmalarına neden olmuştur.

Kavimlerin yıllarca süren bu yer değiştirmelerine “Kavimler Göçü” denilmiştir.

Ostrogotlar, Vizigotlar, Gepitler ve Vandallar, Romalılar tarafından barbar kavimler olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenle bazı kaynaklarda kavimler göçü için barbar kavimler göçü denilmektedir.

Asya Hun İmparatorluğu’nun İpek yolunu ele geçirerek bu yol üzerinde ticaret yapması ile başlayan kuzeye doğru yolculuğu kavimler göçü ile sonuçlanmıştır. Kavimler göçü olay olgu perspektifinde değerlendirildiğinde ise tarih bilimi açısından kavimler göçü bir olaydır sonucu elde edilir.

Kavimler Göçü Haritası
Kavimler Göçü Haritası

Kavimler Göçü’nün Önemli Sonuçları

Kavimler göçü sonuçları: Kavimler göçü sonucunda, Roma İmparatorluğu doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştır (395). Batı Roma İmparatorluğu 476 da yıkılmış ve toprakları üzerinde birçok Germen devleti kurulmuştur.  Avrupa’nın etnik yapısı değişerek yeni milletler ortaya çıkmıştır. Alanlar, Vandallar ve Vizigotlar, İspanya Yarımadası’na gelerek İspanyolların; Angıllar ve Saksonlar, Britanya adalarına yerleşerek İngilizlerin; Germen kavimleri, Ren Nehri kıyılarına yerleşerek Almanların oluşmasını sağlamışlardır.

Bunun sonucunda;

  • Kavimler göçü devletleri diye bilinen bugünkü İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya gibi Avrupa devletlerinin temelleri atılmıştır.
  • Türkler, Avrupa’da bir Hun Devleti kurmuşlardır.
  • Türk kültürü Avrupa’da yayılmıştır.
  • İlk Çağ sona ermiş, Orta Çağ başlamıştır.

Eğer kavimler göçü olmasaydı sorusuna verilebilecek net bir cevap yoktur ancak bu konuda bir çok varsayımda bulunulabilir.

Örneğin kavimler göçü olmasaydı Hunlar’ın Asya’da hüküm süreceği ve belkide tüm Asya kıtasına hükmedecekleri varsayımında bulunabiliriz.

Kavimler Göçünün Avrupa Siyasi Tarihi Açısından Sonuçları

  • Avrupa’da kilise önem kazanmış, kavimler göçü ile Skolastik (Bilime kapalı, dine dayalı) düşünce  egemen olmuştur.
  • Avrupa’da feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıkmıştır. Derebeylik kavimler göçü sonrasında ortaya çıkan bir rejimdir, feodalite olarak da adlandırılır.
Kavimler Göçünden Sonra Avrupa Haritası
Kavimler Göçünden Sonra Avrupa Haritası

Feodalizm Rejimi Nedir?

Batı Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra yerine kurulan krallıklar arasındaki anlaşmazlıklar, Avrupa’da feodalite rejiminin doğmasına sebep olmuştur.

Avrupa’da Kavimler Göçü nün meydana getirdiği karışıklıklar devam ederken halk ve büyük toprak sahipleri, kendilerini emniyette görmediklerinden hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girme ihtiyacı hissettiler.

Halkın himayesine girdiği kişilere süzeren, himaye edilenlere de vassal denilirdi. Böylece IX. yüzyılda senyörler ve vassaları arasında bir hiyerarşi gelişti.

Senyörler, bağlılığı sebebiyle vassalara kira karşılığı bir toprağın işleme hakkını vermeye başladılar. Böylece feodalite(derebeylik) rejimi ortaya çıktı. Feodal düzenin önemli özelliklerinden biri de senyörün içinde yaşadığı şato veya kalelerdi. Bu şato veya kaleler askerî birlik tarafından korunuyordu.

Feodalite, bütün Orta Çağ boyunca devam etti. XV. yüzyılda barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona ermeye başladı. Feodalitenin yıkılması mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Yeni Çağ başında Almanya dışında tüm Avrupa da feodalite yıkıldı. Almanya’da ise Yakın Çağda ortadan kalktı. Orta Çağ Avrupa’sında halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı.

Ayrıca bakınız: Feodalite ve Tımar Sisteminin Karşılaştırılması

Orta Çağ Avrupa'sında Sosyal Sınıflar
Orta Çağ Avrupa’sında Sosyal Sınıflar

Avrupa Hun Devleti (Avrupa Hun İmparatorluğu)

Balamir Dönemi: Balamir Çiçi Yabgu’nun ve Mete Han’ın soyundandır. Hunlar Balamir önderliğinde Karadeniz’in kuzeyinden batıya geçerek kısa sürede Tuna boylarına ulaşmıştır (375). Avrupa Hunlarının batıya yönelmesi önce Ostrogotların (Doğu Gotları), sonra Vizigotların (Batı Gotları) yerlerini terk etmelerine neden olmuştur. Balamir kavimler göçü olayında büyük rol oynamıştır.

Uldız Dönemi: Balamir’den sonra Avrupa Hunlarının başına Uldız geçmiştir (378). Uldız Döneminde Avrupa Hunları iki kol hâlinde hareket etmiştir. Bunlardan biri Roma topraklarına girerken diğeri de Kafkaslar üzerinden Anadolu topraklarına girmiştir. Böylelikle Türkler ilk kez Anadolu’ya ayak basmışlardır. Uldız, Avrupa Hun Devleti’nin geleneksel politikasının temellerini atmıştır.

Onun politikası iki aşamalıdır:

  • Doğu Roma’yı baskı altında tutmak,
  • Batı Roma ile iyi ilişkiler kurmak.

Uldız 410’da ölmüştür. Uldız’dan sonra Hunların yönetimine Karaton, Rua daha sonra Atilla ve Bleda birlikte geçmiştir.

Attila Dönemi: Avrupa Hunlarının en parlak dönemi Attila ile başlamıştır. Attila, devletin başına geçtikten sonra Kavimler göçü nedeniyle ortaya çıkan Doğu Roma ile olan ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünmüştür. Çünkü iki devlet arasında bazı sorunlar yaşanmaktaydı. Bu sorunun temelini Doğu Roma İmparatorluğu tarafından esir edilen veya çeşitli nedenlerle bu ülkeye sığınan Türkler teşkil etmiştir. 434 yılında Doğu Roma imparatoru, iki devlet arasındaki sorunların görüşülmesi için Attila’ya başvurmuş ve bir heyet göndermiştir.

Bunu bir fırsat gören Attila, Doğu Roma heyetiyle tarihe Margos Barışı adıyla geçen bir antlaşma imzalamıştır.

Attila, Batı Roma üzerine gidebilmek için Doğu Roma’nın hâkimiyetindeki Balkanlar’da güvenliğin sağlanması gerektiğini düşünmekteydi. Bunun için Balkanlar ı baskı altında tutmaya çalışmış, bu bölgeye peş peşe seferler düzenlemiştir. Bu seferler sonucunda Doğu Roma İmparatorluğu ile Anatolios (Anatolyus) Barışı (447) imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Bizans’ın ödemesi gereken vergi miktarı üç katına çıkarılmıştır. Ancak daha sonraki dönemlerde Doğu Roma imparatoru bu vergiyi ödemek istememiştir. Bunun da Attila’nın öldürülmesiyle mümkün olabileceğini düşünmüştür. Bu düşünce Doğu Roma imparatorunu Attila’ya karşı bir suikast girişimine sevk etmiştir. Ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Atilla Galya Seferinde

Doğu Roma İmparatorluğu’nu tamamen etkisiz hâle getiren Attila, Batı Roma üzerine yoğunlaşmıştır. Batı Roma üzerine gidebilmek için çeşitli sebepler aramıştır. Attila, Batı Roma imparatorunun kız kardeşi Honoria (Honarya)’nın evlilik teklifini bir fırsat olarak görmüştür. Honoria’nın teklifini kabul eden Attila, çeyiz olarak Roma topraklarının yarısını istemiş, bu isteği kabul edilmeyince de Galya Seferi’ne çıkma kararı almıştır.

Bu sefer sırasında her iki taraf da çok kayıp vermesine rağmen kesin bir sonuç alınamamıştır (451). Ertesi yıl Attila, Alpleri aşarak İtalya’ya girmeyi başarmıştır. Attila’nın durdurulamayacağını anlayan Romalılar, Papa dan arabuluculuk için yardım istemişlerdir. Papa’nın başkanlığındaki heyet Attila’dan Roma’nın bağışlanmasını talep etmiştir. Attila, Papa ile anlaştıktan sonra ordusuyla birlikte geri dönmüştür (452).

Attila’nın Roma’yı işgal etmesine hiçbir engel yokken geri dönmesinin nedenleri;

  • Roma’nın Hristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması,
  • Batı Roma’nın gücünü kırdığına inanması,
  • Doğu’da bir tehlike olarak gördüğü Sasani Devleti üzerine sefere çıkmak istemesidir.

Attila, Roma Seferi’nden döndükten sonra hayatını kaybetmiştir (453). Bazı kaynaklarda Attila’nın zehirlenerek öldürüldüğü belirtilmiştir. Attila ve Hunlar, Avrupalıların zihninde önemli bir yer işgal etmiştir. Henüz Attila hayattayken onunla ilgili efsaneler söylenmeye, yazılmaya başlanmıştır.

Atilla’dan Sonra Hunlar

Attila, Avrupa Hun Devleti’nde babadan oğula geçen bir hükümdarlık sistemini yürürlüğe koymuştur. Attila’dan sonra yerine oğulları İlek, Dengizik ve İrnek geçmiştir. Ancak onlar devleti babaları kadar iyi yönetememişlerdir. İlek, ayaklanan Germen kavimleriyle savaşırken, yerine geçen Dengizik ise Doğu Roma ile yaptığı mücadele sırasında hayatını kaybetmiştir (469).

İlek, Orta Avrupa’da tutunamayacağını anlayınca kendine bağlı Türk boyları ile beraber Karadeniz’in kuzeybatı sahillerine dönmüştür. Türk boylarından bir kısmı da geldikleri yer olan Orta Asya’ya geri gitmişlerdir. Avrupa’da kendi göçebe geleneklerini devam ettiren Hunlar, ele geçirdikleri bölgelerdeki kavimlerle bir arada yaşamışlardır. Bu yüzden kavimler arasında kültürel bir etkileşim meydana gelmiştir. IV. yüzyıldan itibaren Tuna boyundaki Hunların bir kısmı Hristiyanlaşmıştır. Avrupa Hunları, çok güçlü devlet idareleri, sınırları içerisinde sağladığı emniyet ve huzur sayesinde kuzey-güney, doğu-batı arasındaki ticari ve kültürel faaliyetleri kolaylaştırmıştır. Hunlar, pantolon ve ceket giyme, at koşumları ve atları eyerleme konularında Avrupa’ya örnek olmuştur. Bazı Avrupa kavimleri, ordularını Türk ordusu düzeninde yeniden yapılandırmışlardır.

Avrupa Hun Devleti ve Büyük Hun Devleti Haritası

Bu yazımızda Kavimler Göçü ve Avrupa Hun Devleti konularının yanı sıra feodalizm yani derebeylik sistemi hakkında da bilgi edindik. Ayrıca kavimler göçü nedir kimler tarafından başlatılmıştır, kavimler göçünün haritası, kavimler göçü sonucunda ortaya çıkan rejim nedir, Ostrogotlar, Vizigotlar, Gepitler, Vandallar ve Avrupa Hunları kimlerdir gibi sorulara da cevap bulduk.

İnsan oğlunun göç felsefesi konusunda derin bilgi içeren Felsefe.gen.tr sitesini, göç olayının bilimsel anlatımı için de Cografyabilimi.gen.tr sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

Ayrıca buraya tıklayarak kültür portalı üzerinden kavimler göçü konusunda daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

İlgili Makaleler

4 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu