Osmanlı Devleti Tarihi

Kanlısırt’taki Mitralyöz

Kanlısırt’taki düşmanın ileri siperlerinden birinde tek bir mitralyözü vardı ki fırkanın bütün cephesini tâciz edip duruyordu. Daha tamamlanmamış yollardan bazıları bu mitralyözün ateşi altında idi.

Ara sıra acı haberler alıyorduk: Üçüncü bölüğün emir eri sipere gelirken vurulmuş. Dördüncü mangadan bir nefer şehit olmuş… Yüzbaşı yaralanmış, artık bu mitralyöz bizim için uğursuz olmaya başlamıştı. Hatta bombalardan torpillerden daha uğursuz!  Çünkü bu silahların az çok mizacını biliyorduk. Mesela büyük torpil makinesi haftada iki gün bizim cephemizi ziyaret ediyordu. Bombalar daha fazla akşamdan sonra atılıyordu. Velhasıl alıştıktan sonra savaşın kendisine has huylarını öğrenmiş ruhumuzda bir huzur ve sakinlik tesis edebilmiştik.

İşte Kanlısırt’taki lanet mitralyöz bizim bu kıymetli emniyetimizi ihlal ediyordu. Gece toplanmış konuşuyorduk. Sohbetimiz bu uğursuz nokta üstünde dönüyordu:

– Eey… bu mitralyöz tahrip edilemeyecek mi?

– Siperler yakındır topçu ateş edemez.

– Bir hücum yapsak!

– Kumandan müdafaada kalmayı tercih ediyor.

– Sen ne dersin ha Mustafa Çavuş, can sıkmaya başlamadı mı bu mitralyöz?

Ganimet mitralyöz takım zabiti
Ganimet mitralyöz takım zabiti

O, cevap vermedi. Derin derin düşünüyordu; fakat doğrusu ya, en babayiğidimiz de kendisi idi. Bahis değişmek üzere iken Mustafa Çavuş bir heykel gibi karşımıza dikildi:

Ben bunu gidip götürürün!” dedi.

Satmıyorlarmış galiba!..” diye lâtife ettik.

Arkadaşımızın bu sözü ciddi söylediğine inanmıyorduk. Fakat o hiç tavrını bozmadı. Gülümsedik bile. Yalnız kendini siperin üstüne fırlattı. O zaman anladık ki hakikaten mitralyözü almak için gidiyor. Kendisini en çok seven iki hemşehrisi arkasından koştu. Biraz sonra bu üç yiğit asker diğer bütün gecelerden daha korkunç daha siyah bir gecenin enginlerine doğru kayıp gitmişlerdi.

Hepimiz asabiyetten heyecandan sararmıştık. Avuçlarımızdaki tüfekleri sıkıyorduk. Şu dakika hücuma kalkmak için öyle dayanılmaz bir arzu duyuyorduk ki…

Hey ya Rabbi eğer gidenler gelmeyecek olurlarsa!… Bu sefer orada kalsak bile ey Kanlısırt’taki düşman mitralyözü artık sen yerinden oynamıştın!

Kulaklarımız toprağa yapışmış karanlıklar içinde gittikçe artan kurşun seslerini bomba uğultularını dinleyerek tam bir saat 15 dakika bu vaziyette bekledik.

İnanılmaz şey! Mustafa Çavuş arkasında bir mitralyözle geliyordu. Yanında bir kişi vardı. Sonra anladık ki: Üç arkadaş görünmeksizin ilerlemişler mitralyözün bulunduğu siperin içine atlamışlar birkaç süngü darbesinden sonra büyük bir baskın verdiğini zanneden düşman dağılmaya başlamış Mustafa Çavuş mitralyözü omuzlamış dönerken arkadaşı alnına isabet eden bir kurşunla şehit düşmüş.

Mustafa Çavuş arkasında aldığı mitralyöz, gözleri yaşla dolu yanımıza geldi. Kaybettiği arkadaşının üzüntüsüyle titreyen bir sesle
ve kendi şivesiyle:

– “Alun şu uğursuzu, bana pahalıya oturdu!” dedi.

(Künyesi: Akşehir’in Karapınar nahiyesinden Mehmet oğlu Mustafa)

Bir bölük kumandanının hatırat defterinden alıntıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu