Türk Tarihi

İlk Türk Devletlerinde Yaşayış

Atlılar geniş çayırlığa dağılmışlar, dinleniyorlardı. Atından inmemiş olan
İşbara
Alp buyruklar veriyordu. Ortalık iyice kararınca o da atından inerek çerilerin yaktıkları
ateşe doğru yürüdü.

Bu gece yüzbaşı sıkıntılıydı. Çerilerden birisi ona bir çamçak kımız sundu. Kımızı
isteksizce içen İşbara Alp diğer bir erin sunduğu et kızartmasını almadı. Biraz
ilerideki ağacın dibine giderek oturdu ve uzaklara baktı…
Onbaşı Pars, İşbara Alp’in kılıç oyununda Tunga Tigin’e yenilmesi nedeniyle
üzgün olabileceğini söyledi. Yamtar ise “Tunga Tigin’i kılıç oyununda kimse
yenemez, onun için İşbara üzülmez.” dedi. Ayrıca “Yüzbaşı at yarışında ve ok
atmada Tunga Tigin’e üstün geldi.” dedi.

İşbara Alp börkünü başından, sadağını sırtından çıkardı sıkıntısını gidermek
istedi. Biraz sonra askerin toplanmasını emretti. Gece birdenbire karardı, ay
görünmez oldu. Yüzbaşı “Ardımdan gelin.” diye haykırdı. Karşı dağın eteklerindeki
sığınaklara ulaşabilmek için yüz atlı harekete geçti. Ancak rüzgâr ve yağmur
onları
engelledi. Akan sel karşısında kayalıklara tutunarak kendilerini kurtarmaya çalıştılar.
Her şey normale döndüğünde yapılan sayımda ön üç er ve bir onbaşının öldüğü
anlaşıldı.

Ertesi gün gelen haberci Çin’e akın yapılmayacağını Çuluk Kağan’ın zehirlenip
uçmağa vardığını bildirdi ve Bağatur Şad’ın ordusuna katılma emrini getirdi.
… Sonsuz bozkırda 86 atlı uçuyordu. Dakikalar geçtikçe atların hızı artıyor, kaşlar
çatılıyordu. Atların yeleleri, çerilerin uzun kumral saçları havada dalgalanıyordu.

Hüseyin Nihal ATSIZ, Bozkurtların Ölümü, s. 9-20 (Özetlenmiştir.).

At, Türklerin hayatında en önemli unsurlardan birisiydi. Atın
ve koyunun etinden, sütünden, derisinden faydalandıklarından
en çok bunları beslerlerdi.

Türkler, kışın korunaklı vadilerdeki kışlaklarda, yazın da
otlakların yer aldığı yaylalarda yaşarlardı. Yaylaklarda çadır,
kışlaklarda ise genellikle kerpiçten yapılan evler bulunurdu.
Ancak ahşaptan evleri de vardı. Türkler temizliğe önem
verdiklerinden evlerinde hamam da bulunurdu.
Türklerde töre ile sosyal düzen ayrıntılarıyla planlanmıştı.
Herkesin yeri, görevleri, düşman saldırısında nerede yer
alacağı belliydi. Atın sürati sayesinde hızlı hareket etme,
toplum hayatında davranış hâline gelmişti. Türklerin
yaşadıkları bu hayat, mücadele kabiliyetlerini de arttırmaktaydı.

Türkler, yerleşik hayata Uygurlar zamanında geçmişler ve şehirler kurmaya
başlamışlardı. Evlerini genellikle kerpiçten inşa eden Uygurlar temel yaşam
biçimlerini özünde devam ettirerek değişim ve süreklilik ilkesine uymuşlardı.
Türklerin Hunlardan beri bayram ve festival türünden birçok tören ve
etkinlikleri vardı. Hunlar ve Kök Türkler beşinci ayda topluca büyük bir bayram
yapmaktaydılar. Aynı bayram ve festivaller Uygur Türklerinde 9 Martta
yapılmaktaydı. Bu törenlerde “Gök Tanrı” ve kutsal sayılan “yer” için atların
kurban edilmesinin ardından bayramın yarışma ve eğlence kısmına
geçiliyordu. Bu kısımda Türklerin en çok sevdikleri spor olan at yarışları
yapılıyordu. At yarışları sekizinci ayda bir kere daha tekrarlanmaktaydı.

Eski Türk toplumunda “yardımlaşma ve yarışma” iç içeydi. Yardımlaşma,
toplumu daima birlik ve dayanışma içinde tutuyor yarışma ise rekabet
ortamı oluşturarak toplumun bütünüyle ilerlemesini sağlıyordu. Her ikisi
de birleşince ortaya daima canlı, hareketli, dinamik ve güçlü bir toplum
çıkıyordu.

At ve koyun etinden yapılan çeşitli kebaplar Türklerin en sevilen
yiyecekleri arasındaydı. Ayrıca konserve et, süt, peynir ve yoğurt da çok
tüketilmekteydi. Türkler, çeşitli hamur işlerini de biliyor bunları da
yapıyorlardı. Kısrak sütünün mayalanması ile elde edilen kımız en
önemli içecekti.

Türklerin giydikleri elbiseler genellikle ipek, pamuk, deve tüyü ve
yünden imal edilen kumaşlardan yapılırdı. Kışlık giysiler ve başa
giyilen “börk” hayvan kürklerinden yapılmaktaydı. Türk erkekleri
genellikle uzun saçlı ve bıyıklıydı.

Türklerin hayat tarzlarına çok uygun olan pantolon ve ceketleri
vardı. Kaftan, çizme ve kemer bu kıyafeti tamamlardı. Türklerin bu
askerî kıyafeti Avrupa’da ve Bizans’ta askerlere giydirilmiş, böylece
bütün dünyaya yayılmıştı. Kemer, kemer tokası ve düğmeyi ilk
kullananlar arasında Türkler de vardı. Romalılar, keten gömlek giymeyi
Türklerden öğrenmişlerdi. Çiçekli Uygur kumaşları çok meşhurdu.
Türklerde kara renkli kumaştan yapılan elbiseler yas tutarken giyilirdi. Ak
renkli kumaş ise uğur sayılırdı.

Toplumda yaz aylarında günlük işlerin dışında sosyal, kültürel
etkinlikler de düzenlenmekteydi. Genellikle ok atma ve at
yarışlarının düzenlendiği faaliyetlerde aynı zamanda güreş
tutulmakta, çeşitli oyunlar oynanmaktaydı. Bunların dışında cirit,
çevgan, kılıç ve tepik diğer sporlardandı. Günümüzde de Türk
dünyasında cirit, güreş, okçuluk ve binicilik sporları yapılmaktadır.  

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu