Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

İki Kutuplu Dünya Düzeninin Ortaya Çıkması

Müttefikler tarafından II. Dünya Savaşı’nın kazanılmasından sonra Nazizm ve faşizm gibi akımlar tasfiye edildi. 1946’da Paris’te düzenlenen Barış Konferansı’nda yenilmiş olan İtalya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Finlandiya’nın durumları belirlendi. Bu devletler toprak kayıplarını kabul ettiler. Potsdam’da kararlaştırılan nüfus değişimi 1945 sonbaharında uygulanmaya başlandı. Savaş sonrası Avrupa şiddetli mülteci akınlarıyla karşılaştı. Savaşı kazanan Müttefikler ilk dönemlerde mültecilerle, yeniden yerleştirmelerle ve tazminat sorunlarıyla ilgilendiler.

İtalya, Afrika’daki bütün topraklarını kaybetti. Ayrıca 1947 Paris Antlaşması ile Oniki Ada’yı Yunanistan’a bıraktı. Büyük bölümü SSCB ve Yugoslavya’ya olmak üzere 1 milyon 250 bin dolar savaş tazminatı ödemesi kararı alındı. Tuna Nehri’nin uluslararası bir su yolu olmasına ve Trieste’nin Birleşmiş Milletler denetiminde bir serbest liman olmasına karar verildi.

Almanya silahtan arındırıldı, sınırları daraltıldı ve askersizleştirildi. Avusturya, Almanya’dan ayrıldı. Almanya ve başkenti Berlin, Potsdam’da alınan karara göre dört işgal bölgesine ayrıldı. Yerel yönetimler İngiliz, Amerikalı, Fransız ya da Sovyet subayların başkanlığındaki komitelere bırakıldı. Müttefikler Batı Almanya’da seçimleri yaptırarak Bonn merkez olmak üzere 1949’da Federal Almanya Cumhuriyeti’ni (Batı Almanya) kurdular. Sovyetler Birliği buna karşılık Berlin başkent olmak üzere Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ni kurdu. Müttefik Devletler Almanya’ya savaş tazminatı ödetilmesi konusunda ısrarlı davrandılar. SSCB’nin talebi 20 milyar dolardı. Sovyetler Birliği savaş tazminatına karşılık olarak çekilme esnasında sanayi tesislerini, demir yollarını ve enerji istasyonlarını sökerek götürdü.

Avusturya ve başkenti Viyana, Almanya gibi dört işgal bölgesine ayrıldı. Dört işgalci güçle imzalanan barış antlaşması (1955) ile Avusturya’da cumhuriyet yönetimi tam egemenlik kazandı.

İki büyük ideolojinin arasında kalan Polonya’da sivil kayıplar dört beş milyon civarında oldu. Nazi iktidarı Polonya’da iki buçuk milyondan fazla Yahudi’yi öldürmüştü. Stalin, Yalta’daki taahhütlerini bozarak özgür seçimleri sürekli erteledi ve Polonya’da Lublin Polonyalıları adıyla bilinen geçici kukla bir hükûmet kurdu. Almanya sorununun çözülmemiş olması ve SSCB’ye duyulan ihtiyaç, İngiltere ve ABD’nin Polonya konusunda sessiz kalmasına yol açtı. İngiltere ve ABD, küçük değişiklikler yapılmış olan Lubnin Polonyalıları kabinesini Varşova’nın meşru hükûmeti olarak kabul etti.

Dünyanın ilk atom bombalarının üçer gün ara ile üzerine atıldığı Japonya, 14 Ağustos 1945’te kayıtsız şartsız teslim oldu. Tarihi boyunca ilk kez işgale uğrayan, siyasi ve ekonomik olarak da uzun yıllar ABD’nin etkisi altına giren Japonya, General Mac Arthur’un (Mek Artur) nezareti altında demokratik usullerle seçilen bir hükûmet tarafından idare edildi. Parti sistemi yeniden kuruldu. Japonya dışında kalan bölgeler eski sahiplerine geri verildi.

1945 yılı itibarıyla İngiltere’nin ekonomisi yıpranmış, sanayisi çökmüş durumdaydı. Almanya ve Fransa’nın da savaştan yıkımla çıkması, SSCB ve ABD’nin iki süper güç olarak ortaya çıkmasına neden oldu. II. Dünya Savaşı’na sonradan dâhil olan ABD, geliştirdiği atom bombası teknolojisiyle dünya siyasetinin en önemli gücü hâline geldi. Birleşmiş Milletlerin New York merkezli Uluslararası Para Fonunun (IMF) Washington (Vaşington) merkezli faaliyete başlaması, ABD’nin dünyanın merkezî gücü olmaya başladığını ortaya koymuştur. ABD, Avrupa’nın savunması ve güvenliği için hazırladığı 1947 Truman Doktrini’yle, ekonomik yardımlar için hazırladığı 1947 Marshall Planı’yla ve Kuzey Atlantik Antlaşması’na (NATO-1949) dâhil olmasıyla dünyanın iki süper gücünden biri olmuştur.

Savaş sonrası ilk yıllarda Sovyetler Birliği’ne duyulan büyük bir saygı vardı. II. Dünya Savaşı’nda oynadığı rolle Doğu Avrupa’yı Nazi baskısından kurtaran Sovyetler Birliği’nin itibarı arttı. Faşizme karşı duyulan tepki komünizmi saygın hâle getirdi. Batı Avrupa’daki komünist partiler faşizm karşısında kazanılan zaferle çok güçlendi. Sovyetler Birliği kendisini bütün özgürlük hareketlerinin hamisi olarak gördü. En güçlü bağlar Vietnam, Arap dünyası ve Küba ile kuruldu. SSCB 1949’da atom bombasını, 1953’te hidrojen bombasını geliştirdi ve bu alandaki Amerikan tekeline son verdi. Churchill’in ilk kez 1946’da kullandığı Demirperde kavramı 1947’de Kominformun hayata geçmesi ile gerçekleşti. II. Dünya savaşı sonrası ABD ile SSCB arasında yaşanan ideolojik ayrılık Batı ve Doğu bloklarının ortaya çıkmasına neden oldu.

İngiltere, Hollanda, Fransa, Belçika ve Portekiz sömürge imparatorluklarının dağılması savaşı takip eden yıllarda gerçekleşti. Batı’nın sömürgelerini kaybetmesi Doğu Avrupa’da şaşkınlıkla karşılandı. SSCB, hâkim olduğu bölgelerde benzer sonuçlarla karşılaşmamaya dikkat ederek uzak kıtalardaki ülkelerin ulusal özgürlük hareketlerini kutlama politikası uyguladı (Harita 2.2). II. Dünya Savaşı küresel, teknolojik ve ideolojik boyutuyla insanlık tarihinin en önemli hadiselerinden biridir. 1945’te doğan iki süper güç SSCB ile ABD, Soğuk Savaş’ın ya da karşılıklı barışın hâkim olduğu yarım yüzyıllık dönemde dünyaya yön vereceklerdir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu