Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin İzlediği Dış Politika Stratejileri

II. Dünya Savaşı öncesi ve savaş dönemi Türk dış politikasını, Türkiye’nin yakın tarihinin en önemli evrelerini yaşamış bir kuşak belirlemiştir. Bu kuşağın yaşadığı I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı tecrübeleri dış politika ile ilgili verecekleri kararlar üzerinde etkili olmuştur.

İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı olduğu II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye stratejik öneminden dolayı Müttefik ve Mihver bloklarının baskısına uğradı. Ankara, bu baskılara karşı savaşın son anlarına kadar ne pahasına olursa olsun bu savaşın dışında kalma, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını koruma politikasını uyguladı.

Türkiye II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmadı, yalnızca savaş dışı kaldı. Türk dış politikası dönemin başından sonuna kadar savaşın gidişatına göre değişiklikler gösterdi. O anda hangi taraf güçlüyse ülkenin genel yaklaşımı ona göre ayarlandı. Savaş yıllarında Mihver Devletler’in savaş üstünlüğünü ellerinde bulundurdukları 1939-1942 döneminde Türkiye, savaş dışı konumuyla bir kalkan rolü oynadı ve savaşın Orta Doğu’ya yayılmasını engelledi. Böylece bu dönemde savaşa katılma yönünde Türkiye üzerindeki baskı daha çok Mihver Devletler’den geldi. Savaşın genel akışının değişip Müttefik Devletler’in savaş üstünlüğünü ellerine geçirdikleri 1943-1945 yıllarında Türkiye’nin savaş dışı durumu bu kez de Müttefik Devletler’in işine gelmedi. Dolayısıyla bu dönemde ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği Türkiye üzerinde baskı kurdular.

Ankara’da Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında 19 Ekim 1939’da Üçlü İttifak (Ankara Paktı) Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre

• Bir Avrupa devletinin saldırısı ile başlayacak olan ve İngiltere, Fransa ya da Türkiye’nin katılacağı bir savaş Akdeniz’e yayıldığı takdirde taraflar karşılıklı olarak birbirine yardım etmekle yükümlü olacaklar. Savaş Akdeniz’e ulaşmazsa taraflar istişarede bulunacaklar ve Türkiye bu durumda İngiltere ve Fransa yanlısı bir tarafsızlık politikası izleyecek.

• Yapılan özel anlaşmayla İngiltere ve Fransa, Türkiye’ye çeşitli maddi ve ayni yardımlarda bulunma yükümlülüğünde olacak. Türkiye’nin yükümlülükleri ancak müttefiklerinin özel anlaşmada yer verilen sorumluluklarının yerine getirilmesinden sonra başlayacak.

İtalya 10 Haziran 1940’ta İngiltere ve Fransa’ya savaş ilan etti. 11 Haziran’da İngiliz ve Fransız büyükelçileri, Türkiye’nin İtalya’ya savaş ilan etmesi, deniz ve hava üslerini de Müttefiklere açması gerektiğini bildirdiler. Türkiye, Müttefiklerin bu isteklerini;

Antlaşmada Türkiye’ye vadettikleri yardımların yapılmamış olması,
Fransa’nın savaş dışı kalarak Almanya ile teslim antlaşmasını görüşmekte olması,
Fransa’nın savaş dışı kalmasıyla İngiltere’nin Türkiye’ye yardımda bulunamayacak olmasını gerekçe göstererek reddetti.

SSCB ve İngiltere, Türkiye’den 1936 Montreux (Montrö) Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının savaş gemilerine kapalı tutulmasını istiyorlardı. Türkiye; İngiltere, Almanya ve SSCB arasında bir denge siyaseti güttü. Hitler döneminde Türkiye ile Almanya arasındaki ihracat ve ithalat değerleri yükselmişti fakat 1939’da Türkiye-Fransa-İngiltere arasında imzalanan antlaşma Türk-Alman ilişkilerinin gerginleşmesine yol açtı. II. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında ise Almanların başarıları ve Türkiye’nin Balkan coğrafyasında Almanya aleyhine cephe açmayı reddetmesi iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirdi. Türkiye 18 Mart 1940’ta Almanya’yla bir ticaret antlaşması yaptı. Silah yapımında büyük önem taşıyan kromu antlaşmanın dışında tuttu. Almanların Ağustos 1940’ta Fransa’yı saf dışı bırakarak Haziran 1941’de SSCB’ye saldırmasından sonra çelik yapımında çok gerekli olan krom antlaşmaya dâhil edildi. Almanya’nın güç kaybetmesiyle krom sevkiyatına Nisan 1944’te son verildi.

1941’de Almanya’nın Balkanlarda ilerlemesi karşısında Türkiye, İstanbul ve batı sınırındaki illerde sıkıyönetim ilan ederek sınır güvenliğine dair tedbirler aldı. Alınan bu tedbirlerin Bulgaristan’a karşı olmadığını ortaya koymak için 17 Şubat 1941’de Bulgaristan ile Saldırmazlık Antlaşması imzaladı.

Almanya’nın bütün Balkanlara egemen olarak Bulgaristan’a yerleşmesi Türkiye’deki endişeleri artırdı. Müttefik güçlerin Türkiye’nin savaşa girmesi için baskılarını artırdıkları dönemde Hitler, Türkiye’nin bağımsızlığı aleyhinde bir faaliyette bulunmayacağını ve Alman ordularının Türk sınırından 60 km uzakta duracağını bildirdi. Türkiye ile Almanya arasında 18 Haziran 1941’de Saldırmazlık Paktı imzalandı. Çok dengeli ve duyarlı bir tarafsızlık politikası yürüten Türkiye, antlaşmanın İngiltere ve Fransa ile yapılan ittifaka aykırı olmadığını belirtti. Almanya’nın bu antlaşmanın imzası ile güney kanadını güvence altına alarak 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırmasıyla Türkiye, Polonya Sendromu’ndan kurtuldu.

Kasım 1942’de başlayan Sovyet saldırıları karşısında Stalingrad’daki Alman orduları yenilgiye uğradı (Ocak 1943). Aynı yıl Müttefikler Kuzey Afrika’ya egemen oldular ve İtalya’ya çıkarma yaptılar. Ardından başta İngiltere olmak üzere Müttefik Devletler Türkiye’nin savaşa girmesi için baskı yapmaya başladılar. 30 Ocak 1943’te İngiltere Başbakanı Churchill gizlice Adana’ya geldi ve İnönü ile görüştü. 1943 Ekim’inde İngiliz, Amerikan ve Sovyet dışişleri bakanlarının katıldığı Moskova Konferansı’nda Ruslar Türkiye’nin 1943 yılı bitmeden savaşa dâhil olması gerektiğini ortaya koydu. Moskova Konferansı’nda alınan kararların Türkiye’ye iletilmesi için I. Kahire Konferansı düzenlendi.

ABD, SSCB ve İngiltere liderlerinin buluştukları Tahran Konferansı’nda (28 Kasım-1 Aralık 1943) Stalin, Türkiye’nin savaşa girmeye zorlanması konusunda ısrar edince Roosevelt ile Churchill, Tahran dönüşünde İnönü’yü Kahire’ye davet etti. İnönü, Kahire’ye giderek Roosevelt ve Churchill ile görüştü (4-6 Aralık 1943).

1944 yılı içerisinde Türkiye, Müttefiklerle olan ilişkilerini düzeltmeye çalıştı. Bu amaçla 20 Nisan 1944’te Almanya’ya yaptığı krom sevkiyatını durdurdu ve Alman gemilerinin Boğazlardan geçmesini engelledi. Müttefiklerle ilişkileri daha da düzeltmek amacıyla TBMM’nin 2 Ağustos 1944’te aldığı kararla Almanya ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesti. Japonya ile olan diplomatik ilişkiler 6 Ocak 1945’te kesildi. Türkiye 23 Şubat 1945’te savaş sonrası düzenin oluşturulacağı San Francisco Konferansı’na katılabilmek için ve Yalta Konferansı kararları uyarınca Birleşmiş Milletler Teşkilatının asil üyeleri arasında yer alabilmek için Almanya ve Japonya’ya resmen savaş açtı fakat bu savaş ilanı politik bir ifade olarak kaldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu