Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

I. Dünya Savaşı Sonrası Almanya

Hitler, 30 Ocak 1933’te seçimle iktidara geldikten sonra önce muhalefeti tasfiye etti, ardından tüm dikkatini Almanya için gelecek planlarını engelleyen Versailles kısıtlamalarından kurtulmaya çevirdi.

Hitler’in Versailles Barış Antlaşması’nı bozma çabaları aynı zamanda II. Dünya Savaşı’na giden gelişmeleri de hazırladı. Bu doğrultuda ilk çabası başarısız bir hükûmet darbesi olarak kalan 1934’teki Avusturya’yı ilhak girişimidir. 25 Temmuz 1934’te, Avusturya polisi üniforması giymiş bir grup Nazi, Viyana’daki başbakanlık binasına girerek önce başbakanı öldürmüş daha sonra iktidarı ele geçirdiklerini ilan etmişlerdi. Ancak bu girişim hükûmet güçleri tarafından engellenmiş ve grup tutuklanmıştı.

Hitler’in bu doğrultudaki ikinci adımı 1 Mart 1935’te silah kullanmadan Saar (Sar) Bölgesi’ni topraklarına katmak oldu. Versailles ile Fransa’ya bırakılan bölgenin geleceği yirmi yıl içinde yapılacak plebisit (halk oylaması) ile belirlenecekti. 13 Ocak 1935’te yapılan plebisitle bölge halkının büyük bölümü, Almanya’ya katılmaya karar verdi. Ayrıca Hitler, Versailles’a aykırı olarak gizliden silahlanmaya başlamıştı. 1933’te Milletler Cemiyetinden çekildi. Hemen ardından teknik anlamda ordusunun gücünü arttıracak atılımlarda bulundu. Kara, deniz ve hava kuvvetlerini güçlendirdi. Asker sayısını önce üç yüz bine, daha sonra zorunlu askerlik süresini de arttırarak 1935’te beş yüz elli bine çıkarttı.

Almanya’nın Versailles Antlaşması’nın en önemli hükümlerinden biri olan silahlanma hükmünü tek taraflı olarak feshetmesi, başta Fransa olmak üzere, İngiltere ve SSCB’de tedirginliğe neden oldu. İngiltere ve Fransa bir taraftan Almanya’yı protesto ederken diğer taraftan askerî güçlerini arttıracak önlemler aldılar.

7 Mart 1936’da askersiz hâle getirilen Ren Bölgesi’ne asker gönderen Almanya, Versailles Antlaşması’nı bir daha ihlal etmiş oldu. Fransa, güvenliğini zayıflatan bu gelişmeye karşı koymak istediyse de diğer devletler gibi bu oldubittiyi kabullenmek zorunda kaldı.

Adolf Hitler
Adolf Hitler

1936 sonunda İtalya ve Almanya’nın neden olduğu olaylar, Locarno Antlaşması’nın başlatmış olduğu iş birliği ve barış havasını sona erdiriyordu. Batılı Devletlerin gelişmeler karşısındaki pasif tutumu, Almanya’nın daha ileri gitmesine neden oldu. Yeni bir savaş istemeyen İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain’ın (Nevil Çembirlayn) “Yatıştırma Politikası” aşağıdaki etkinlikte de verildiği gibi Almanya’nın cesaretlenmesine yol açtı, Roma – Berlin – Tokyo Mihveri’nin oluşmasına zemin hazırladı.

Münih Konferansı ile ilgili gazete haberi (30 Eylül 1938)
Münih Konferansı ile ilgili gazete haberi (30 Eylül 1938)

Almanya 13 Mart 1938’de birleştiğini ilan ederek Avusturya’yı ilhak etti. Böylece aynı milleti iki ayrı ülkeye ayıran Versailles Antlaşması’nın ilgili maddesi ortadan kalktı. Almanya’nın yeni hedefi Versailles Antlaşması’nda Çekoslovakya’ya verilen ve çoğunluğu Almanlardan oluşan Südetler Bölgesi oldu. Bölgede 3,5 milyon Alman yaşıyordu. Burada faaliyet gösteren Nazi Partisi üyelerinin neden olduğu asayiş ve güvenlik sorunlarını bahane eden Almanya işgale hazırlanıyordu.

Hitler’in Çekoslovakya’nın başkenti Prag’a girişi (Mart 1938)
Hitler’in Çekoslovakya’nın başkenti Prag’a girişi (Mart 1938)

İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain 15 Eylül 1938’de Almanya’da Hitler ile görüştü. 29 Eylül 1938’de de savaş tehlikesini bertaraf etmek için Münih’te Hitler, Mussolini ve Fransa başbakanı Eduard Daladier’in (Edvard Dalader) katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Çekoslovakya’nın müttefiki SSCB çağrılmadı. Barışı korumak uğruna Çekoslovakya’ya danışılmadan Südetler Bölgesi Almanya’ya bırakıldı. Böylece Hitler, hedeflerinden ilk ikisine artık ulaşmıştı. Ülkesini Versailles Antlaşması’nın kısıtlamalarından kurtarmış ve Avrupa’daki tüm Almanları tek devlet altında toplamıştı. Artık “Hayat Sahası” olarak ifade edilen üçüncü aşamaya sıra gelmişti.

Hitler ve Mussolini (1939)
Hitler ve Mussolini (1939)

Südetler Bölgesi’ni sınırlarına dâhil eden Almanya bununla yetinmedi. 15 Mart 1939’da İngiltere ve Fransa’nın sert karşı çıkışlarına rağmen Çekoslovakya’yı işgal etti. Fransa ve SSCB, Almanya’ya nota vererek işgali protesto ettiler. Almanya, protestolara rağmen 23 Mart’ta da Litvanya’nın Memel kasabasını işgal etti. Sıranın Polonya’ya geldiği anlaşılınca İngiltere ve Fransa bu ülkeye Alman işgaline karşı birlikte savaşacaklarına dair garanti verdiler. İngiltere’de askerî tedbirler arttırıldı, nisanda zorunlu askerlik uygulamasına geçildi.

7 Nisan 1939’da Almanya’nın Avrupa’daki başarılarından cesaret alan İtalya, Arnavutluk’u işgal etti. İngiltere ve Fransa bu olayı da protesto edip Yunanistan’a da garanti verdi. Almanya ise İtalya’yı destekledi ve iki ülke arasında 22 Mayıs’ta “Çelik Pakt” kuruldu.

Bu gelişme Mihver Devletler’in küçük devletlere yönelik işgal girişimlerine karşı Batılı devletlerin verdiği garantinin ancak SSCB’nin de desteği ile caydırıcı olabileceğini gösterdi. Bu doğrultuda İngiltere, Fransa ve SSCB arasında görüşmeler başlasa da oluşturulmaya çalışılan ortak cephe, 1938 Münih Konferansı’na kadar giden görüş ayrılıkları ve birbirlerine karşı duydukları güvensizlik nedeniyle gerçekleştirilemedi.

1939’da Müttefik ve Mihver Devletlerinin denetimindeki topraklar
1939’da Müttefik ve Mihver Devletlerinin denetimindeki topraklar

Batılı devletlerin olası bir Alman saldırısı karşısında kendisini yalnız bırakacaklarından endişe duyan SSCB, Almanya’ya yaklaştı. Almanya ise Polonya’yı işgal ettiği taktirde sınırına dayanacağı SSCB ve bu ülkeye garanti veren İngiltere ve Fransa ile iki cephede birden savaşmaktan çekiniyordu. Doğu cephesini şimdilik sağlama almak için 23 Ağustos 1939’da SSCB ile Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzaladı. Dünyada büyük yankı uyandıran bu antlaşmaya göre iki ülke birbirlerine saldırmayacak, taraflardan biri savaşa girerse diğeri üçüncü devlete kesinlikle yardımda bulunmayacaktı. On yıl süreyle geçerli olacak antlaşmanın gizli maddesine göre Doğu Avrupa, bu iki devletin nüfuz alanına ayrılarak Polonya ve Baltık Bölgesi birlikte paylaşılacaktı. Böylece Polonya’nın Almanya açısından işgaline artık herhangi bir engel kalmamıştı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu