İslam ve Diğer Dinler Tarihi

Hicret ve Medine İslam Devleti

Müslümanlar, Mekke’deki sıkıntı ve işkencelerle dolu hayattan kurtulmak için Medine’ye birer ikişer göç etmeye başladılar.

Kureyşli müşriklerin endişesi büsbütün artmıştı. Çünkü İslamiyetin Arabistan’ın her tarafına yayılması ve Medine gibi Suriye ticaret yolu üzerindeki önemli bir merkezin Müslümanların eline geçmesi Kureyş’in korkulu rüyası idi. Mekkeli müşrikler kesin tedbir almaya ve Hz. Muhammed’i öldürmeye karar verdiler. Bunun için faaliyete geçtilerse de başarılı olamadılar. Müşriklerin Müslümanları sindirmeye yönelik tavırları sonucu Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir’le beraber hicret etmeye karar verdi. Hz. Muhammed’in ve Müslümanların inançları uğruna Medine’ye yaptıkları göç, Hicret olarak adlandırılmıştır.

Hicret esnasında müşrikler tarafından gerçekleştirilen takip ve pusu engellerini aşan Hz. Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, ilk önce Medine’ye bir saat mesafede olan Kuba’ya ulaştılar. Burada ilk mescidi inşa ettiren Hz. Muhammed, ilk cuma namazını kıldı, oradan da Medine’ye geldi. Medineliler kendisini sevinç, heyecan, büyük bir iman ve samimiyetle karşıladılar.

Hicretle birlikte İslam devletinin temelleri atıldı. Medine’ye yerleşen Müslümanlar, İslamiyeti kısa sürede Medine dışına yaymaya başladılar. Hz. Muhammed bu sırada 53 yaşında idi. Daha önce Müslümanlara boykot uygulaması başladı. ’in ve Müslümanların inançları uğruna Medine’ye yaptıkları adı Yesrib olarak anılan bu şehir “Peygamber Şehri” anlamında “Medinetü’n Nebi” adını almış ve daha sonra da kısaca Medine olarak adlandırılmıştır. Hicretten sonra Medine’ye göçle gelen Hz. Muhammed Mekke’den hicrete mecbur edilmiş ve Mekkeli müşrikler tarafından öldürülmek istenmiş olmasına rağmen, Mekke halkına karşı daima iyi hisler besliyordu. Ama müşrikler, Müslümanlara hayat hakkı tanımak istemiyordu. Mekkelilerin bu tutumu Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında savaşların yapılmasına neden oldu. Müslümanlara “muhacir”, Medine’nin yerlisi olan Müslümanlara da yardım eden anlamında “ensar” denildi. Hz. Muhammed, muhacirle ensarın din kardeşi olduklarını belirterek ensarın mallarını muhacirlerle paylaşmasını sağladı.

Hz. Muhammed Dönemi (622 – 632)

Hz. Muhammed, İslam Devleti’nin temellerini Medine’de attı. Böylece Hz. Muhammed, Müslümanların hem peygamberi hem İslam ordularının başkomutanı hem de devlet başkanı oldu. İslam Devleti nin ekonomik temelini de yine Hz. Muhammed tesis etti. İslamiyet, oluşturduğu ekonomik sistemle gelir grupları arasındaki ekonomik dengesizliği ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.

Hz. Muhammed Mekke’den hicrete mecbur edilmiş ve Mekkeli müşrikler tarafından öldürülmek istenmiş olmasına rağmen, Mekke halkına karşı daima iyi hisler besliyordu. Ama müşrikler, Müslümanlara hayat hakkı tanımak istemiyordu. Mekkelilerin bu tutumu Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında savaşların yapılmasına neden oldu.

Hz. Muhammed Dönemi siyasi olayları

Bedir Savaşı (624): Hz. Muhammed Medine’ye hicret edince müşriklerin ileri gelenleri, Medineli Müslümanlara mektuplar yazarak tehdit etmişler, Arap ve Yahudi kabilelerini Müslümanlara karşı kışkırtmışlardır.

Mekke’den göç eden Müslümanlar, göç sırasında bütün mallarını Mekke’de bıraktıklarından Medine’de ekonomik yönden güçlük çekmekteydiler. Müslümanlar, Mekkelilere ait bir kervanın Medine yakınlarından geçeceğini, bu kervanın gelirleriyle silah alınacağını ve Müslümanlara saldırılacağını duyunca kervanı ele geçirmeye karar verdiler. Ebu Süfyan başkanlığında Bu amaçla Müslümanlar, Hz. Muhammed komutasında 300 kişi ile yola çıktılar. Ancak bunu haber alan kervanın başındaki Ebu Süfyan, yolunu değiştirerek baskından kurtuldu.

Ebu Süfyan kervanın yolunu değiştirerek Mekke’ye ulaştı. Mekkeliler, Müslümanların, kervanlarına saldıracaklarını öğrenince, Ebu Cehil komutasında 900 kişilik bir orduyu, Müslümanların üzerine gönderdi. Bedir Kuyuları yakınlarında yapılan savaşı Müslümanlar kazandı. Müslümanların ilk askerî başarısı olan Bedir Savaşı sonucunda:

  • Hz. Muhammed, iyi bir komutan olduğunu göstermiş ve siyasi gücünü artırmıştır.
  • Müslümanların kendine olan güveni artmıştır.
  • Savaş sonunda elde edilen ganimetlerin beşte biri devlete bırakılırken geri kalanı savaşa katılanlar arasında bölüştürülmüştür. Daha sonra bu uygulama bütün İslam devletlerinde kural hâline gelmiştir.
  • Bedir Savaşı sonrasında İslamiyet Arabistan’da daha hızlı bir şekilde yayılmıştır.

Uhud Savaşı (625): Bedir Savaşı’ndaki yenilgiyi kabul edemeyen Mekkeliler, intikam almak amacıyla 3000 kişilik bir ordu ile Medine üzerine sefere çıktılar. Savaş haberini alan Hz. Muhammed, bir danışma meclisi topladı. Hz. Muhammed savunma savaşı yapmanın daha iyi olacağını düşünüyordu. Genç Müslümanlar ise Medine’nin dışında savaşmak istediklerini Hz. Muhammed’e bildirdiler. Hz. Muhammed çoğunluğun kararına uyarak 700 kişilik bir kuvvetle Mekkelilerin üzerine harekete geçti.

Hz. Muhammed, iki ordunun karşılaştığı Uhud Dağı’ndaki dar bir geçidin iki tarafına okçularını yerleştirdi. Mekkelilerin Uhud Dağı’nın etrafından dolaşarak Müslümanlara saldırma ihtimalini önlemek istiyordu. Okçularına, “Kuşların bizim ölülerimizi yediğini, ganimetler içinde yüzdüğümüzü görseniz bile haber verilmeden yerinizi terk etmeyiniz.” emrini verdi. Iki tarafın kuvvetleri Uhud Dağı eteklerinde karşılaştı. Müslümanların saldırısıyla Mekke ordusu bozguna uğradı. Bunu gören okçular, savaşın kazanıldığını sanarak yerlerini terk etmişti ve Mekkelilerin bıraktıkları ganimetleri yağmalamaya başladılar. Bundan yararlanan Halid Bin Velid, yanındaki kuvvetlerle okçuların terk ettiği geçitten Müslümanlara saldırdı. Bu saldırı sonucu İslam ordusu güç kaybetti. Mekke ordusu da kesin bir üstünlük elde edemeyip geri döndü.

Bu savaşta, Hz. Muhammed yaralandı, amcası Hz. Hamza da şehit oldu. Uhud Savaşı sonucunda;

  • Müslümanlar önemli kayıplar vermelerine rağmen Mekkeliler, Müslümanlar üzerinde kesin bir üstünlük sağlayamadılar.
  • Mekkelilerle iş birliği yapan Medine’deki Beni Nadir Yahudileri şehirden çıkarıldı. Hz. Muhammed’in Medine’deki otoritesi kesinleşti.

Hendek Savaşı (627):

Mekkeliler, Uhud Savaşı’nda istedikleri sonucu alamadılar. Bu nedenle İslamiyeti ortadan kaldırmak için hazırlıklar yapmaya başladılar. Iki yıl sonra 10.000 kişilik orduyla Medine üzerine hareket ettiler.

Müşrik ordusu içinde, Mekke dışındaki kabilelerden ve daha önce Medine’den çıkarılan Yahudilerden de askerler vardı. Ayrıca Medine içerisindeki Benî Kureyza adı verilen Yahudi kabilesi de gizli anlaşma ile bu ittifaka katıldı. Bu Yahudiler Müslümanların savaşta zor durumda kalması için çalışacaktı.

Hz. Muhammed, müşriklerin saldırı hazırlığı içinde olduğunu öğrenince Müslümanlarla fikir alışverişinde bulundu. Toplantı sonunda Iranlı Selman-ı Farisi’nin önerisi ile Medine’nin etrafına hendek kazıp savunma savaşı yapılmasına karar verildi. Hendeklerin kazılmasında Hz. Muhammed de çalışmıştır. Hendeği gören Mekkeli müşrikler ve müttefikleri daha önce Arabistan’da görmedikleri bu savunma taktiği karşısında şaşırdılar. Hendeği aşmak için uzun süre mücadele ettiler. Ancak kum fırtınası gibi olumsuz hava koşulları altında bir şey yapamayacaklarını anlayarak geri çekilip gittiler.

Hendek Savaşı’ndan sonra:

– Mekkeliler, Müslümanlara bir daha saldırıda bulunmadılar.

– Müslümanlar, savunma durumundan çıkarak İslamiyeti Medine dışında yaymayı hızlandırdılar.

– Müşriklere gizlice destek olan Benî Kureyza Yahudileri şehirden çıkarıldılar.

Hudeybiye Barışı (628)

Hz. Muhammed’in hicretinin üzerinden mücadeleler ve savaşlarla dolu altı yıl geçmişti. Hem muhacirler hem de Ensar, Kâbe’yi ziyareti çok arzuluyorlardı. Hz. Muhammed, hac zamanının geldiğini belirterek Kâbe’yi ziyaret etmek isteyenlerin hazırlanmasını emretti.

Kâbe’yi ziyarete gitmek için 1500 kişiyle Mekke’ye doğru hareket edildi. Hudeybiye adı verilen yere geldiklerinde Hz. Muhammed, Hz. Osman’ı Mekke’ye elçi olarak gönderdi ve Mekkelilere hac yapmak amacıyla geldiklerini bildirdi. Mekkelilerin Hz. Osman’ı tutukladığı haberinin yayılması üzerine Müslümanlar Hz. Osman’ın intikamını alıncaya kadar savaşacaklarına dair Hz. Muhammed’e söz verdiler. Durumun ciddiyetini anlayan Mekkeliler barış istediler. Yapılan görüşmeler sonucunda Hudeybiye Barışı imzalanmıştır. Antlaşma maddelerine göre:

– Müslümanlar, o yıl Kâbe’yi ziyaret etmeyecekler; buna karşılık ertesi yıl hac yapacaklar, Mekkeliler ise hac sırasında şehri boşaltacaklardı.

– Reşit olmayan Mekkeli Müslümanlardan Medine’ye sığınanlar geri verilecekti. Medine’den Mekkeye sığınanlar ise geri verilmeyecekti.

– Arap kabileleri Mekkeliler ve Müslümanlardan istedikleri tarafı tutabilecekler ancak Mekkeliler ve Müslümanlar kendilerini destekleyen kabilelere herhangi bir yardımda bulunmayacaklardı.

– İki taraf arasında on yıl süreyle savaş yapılmayacaktı.

Antlaşma maddeleri Müslümanların aleyhine gözükmesine rağmen, İslamiyetin yayılmasını hızlandırmış ve Müslümanların lehine sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Özellikle antlaşmaya göre, reşit olmayan Müslümanlar Medine’ye alınmayınca bu Müslümanlar Mekke ile Medine arasında bir yere yerleşmiş ve Mekkelilerin kervanlarını yağmalamaya başlamışlardı. Mekkeliler bu durumdan şikâyetçi olup antlaşmanın bu maddesinin kaldırılmasını istediler. Ayrıca kabileler üzerinde eskisi gibi Mekke baskısı kalmamıştı. Bunun sonucunda bazı kabileler barış döneminin de etkisi ile ön yargıdan kurtulup İslamiyeti kabul ettiler. On yıl süreyle Mekke ile savaşmama kararından yararlanan Müslümanlar, başka bölgelere seferler düzenlediler.

Hayber’in Fethi (629):

Müslümanların güçlendiğini gören Yahudilerin, İslamiyetin yayılmasını önlemek için, Hendek Savaşı sırasında Mekkelileri desteklemeleri, Medine Şam arasında ticaret yapan Müslüman tüccarlara zarar vermeleri üzerine Hz. Muhammed , Yahudilerin elinde bulunan Hayber Kalesi’ni kuşattı. 10 gün süren kuşatma sonucunda Hayber Kalesi alındı. Hayber’in fethi sonucunda:

– Savaşabilecek durumdaki Müslüman olmayan erkeklerden güvenliklerinin sağlanması karşılığında cizye vergisi alınmaya başlandı.

– Verimli Hayber toprakları, ürünlerinin yarısını İslam Devleti’ne vermeleri karşılığında, Yahudilere bırakılarak ürün vergisi uygulaması başlatıldı.

– Şam ticaret yolunun güvenliği sağlandı.

Mute Seferi (629):

Hz. Muhammed’in İslamiyet’e davet için gönderdiği elçi Busra Valisi tarafından öldürtülünce Zeyd b. Harise komutasında bir orduyu üzerine gönderdi. Busra Valisi Bizans’tan yardım istedi. Yardıma gelen ve sayıca Müslümanlardan kat kat fazla olan Bizans ordusu ile İslam ordusu Mute’de karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta önemli kayıplar veren ve üç büyük komutanını kaybeden İslam ordusunu Halid bin Velid toparladı. Şiddetli bir saldırıyla Bizans ordusunu geri püskürterek ordusuyla Medine’ye döndü. Hz. Muhammed, Halid bin Velid’e “Seyfullah” (Allah’ın kılıcı) unvanını verdi. Mute seferi, Müslümanlarla Doğu Romalılar arasında yapılan ilk savaş ve Müslümanların Bizans Imparatorluğu’na karşı kazandığı ilk zaferdir. Mekke’nin Fethi (630): Mute’den geri dönen Müslümanların durumunu gören Mekkeli müşrikler, Müslümanların zayıfladıkları düşüncesiyle kendi taraflarında olan Benî Bekr kabilesine silah yardımı yaparak onları Medinelilerle anlaşma yapmış olan Huzaa kabilesinin üzerine saldırttı. Bu durum Huzaa kabilesinin Mekke’den kaçmasına neden oldu. Bunun üzerine Hz. Muhammed, Mekkeli müşriklerin bu kabilelerden birine yardım etmesi ile Hudeybiye Barışı’nın bozulduğunu söyleyerek Mekke’nin fethine karar verdi.

İslam ordusu Mekke’ye doğru hareket etti. Bunu haber alan Mekkeliler, Ebu Süfyan’ı Müslümanlara elçi gönderdiler. Hz. Muhammed ile görüşen Ebu Süfyan, Müslüman oldu. Ardından Mekke ileri gelenleri kan dökülmemesi şartıyla Mekke’yi teslim etmeye razı oldular. Bunun sonucunda İslam ordusu Mekke’ye girdi. Hz. Muhammed Mekkeliler için genel af ilan etti. Kâbe putlardan temizlendi. İslamiyet, Hicaz Bölgesi’nin büyük bölümüne yayıldı (630).

Huneyn Savaşı (630):

Mekke’nin fethinden sonra henüz Müslüman olmayan Taifliler, Müslümanlara karşı güçlü olmak için diğer putperest kabileleri de yanlarına alarak Müslümanlarla savaşmak üzere bir ordu hazırladılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed, ordusuyla Huneyn’de toplanmış olan bu kabileler üzerine sefere çıktı. Iki ordu Huneyn denilen yerde karşılaştı. Yapılan savaşı Müslümanlar kazandı.

Taif Seferi (630): Huneyn’de yenilenler, Taif şehrine sığınmışlardı. Hz. Muhammed, Taif’i ele geçirmek için kuşattı fakat alamadı. Bir yıl sonra Taifliler İslamiyeti kabul ettiler. Tebük Seferi (631): Doğu Roma’nın Müslümanlara saldıracağı haberi üzerine Hz. Muhammed, Doğu Roma üzerine sefere çıktı. Doğu Roma sınırındaki Tebük’e gelindiğinde haberin asılsız olduğu anlaşıldı. Hz. Muhammed, ordusuyla geri döndü. Bu sefer sırasında Suriye’deki Gassani Arapları Müslümanlığı kabul ettiler.

Veda Haccı ve Hz. Muhammed’in Vefatı (632):

Hz. Muhammed, ailesi ve kalabalık bir Müslüman grubuyla hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitti. Bu hac sırasında 100.000 kişiye hitaben okuduğu hutbesinde, Allah’tan başka bir ilah bulunmadığını, bütün Müslümanların kardeş olduğunu belirterek kadınlara iyi davranılmasını istedi ve Kur’an’ın tamamlandığını bildirdi. Bu ziyaret, Hz. Muhammed bu hacda Müslümanlara veda ettiği için Veda Haccı diye anılmıştır. Veda Haccı’ndan sonra, Hz. Muhammed, Medine’ye döndü. Doğu Roma’ya karşı yeni bir seferin hazırlıklarını yaparken hastalandı. Hastalığı sırasında Mescid-i Nebevi’de Müslümanlara namaz kıldırma görevini Hz. Ebu Bekir’e verdi. Hz. Muhammed, 632 yılında Medine’deki evinde vefat etti ve “Ravza-i Mutahhara” adı verilen aynı yere defnedildi.

Hz. Muhammed’in vefatı, İslam dünyasında büyük bir şaşkınlık ve üzüntüye yol açtı. Müslümanların ileri gelenleri bu durumu değerlendirdiler. Dinin ve devletin geleceğini güvence altına almak için devlet başkanı olan kişinin dinî bir unvanının da olması gerektiğini belirterek bu kişinin din adına yeni kurallar koyamayacağı hususunda görüş birliğine vardılar. Bu unvanı da halife olarak belirlediler. Halife, sonradan gelen anlamındaki Arapça halef kelimesinden türetilmiş bir unvandır. İslam’ın ileri gelenleri, Hz. Ömer’in önerisiyle Hz. Ebu Bekir’i halife seçtiler. İslam Devleti’nin Hz. Muhammed’den sonra devlet başkanlığı sorununun bir çeşit seçimle çözümlenmesi, dönemine göre ileri bir uygulamadır.

Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634)

Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed’in ölümüyle ortaya çıkan karışıklıkları önlemek için kesin tedbirler aldı. Hz. Ebu Bekir, ilk olarak Yemen’de ortaya çıkan yalancı peygamberleri ortadan kaldırdı. Zekât vermek istemeyen Arap kabileleri üzerine ordu gönderdi. Bu kabilelerin zekât vermesi sağlandı.

Hz. Ebu Bekir’in büyük hizmetlerinden birisi de Kur’an-ı Kerim’in bir kitap hâline getirilmesidir. Hz. Muhammed’e gelen ayetler, vahiy kâtipleri tarafından yazılmış ve Müslümanlar tarafından ezberlenmişti. Hafızların bir bölümü savaşlarda şehit olunca Kur’an-ı Kerim’in bir kitap hâline getirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Hz. Ebu Bekir’in isteğiyle, Hz. Muhammed’in vahiy kâtiplerinden olan Zeyd bin Sabit’in başkanlığında bir kurul oluşturuldu. Bu kurul, ayrı ayrı sahifelerde bulunan Kur’an sure ve ayetlerini bir araya toplayıp, hafızların ezberledikleri Kur’an ile bunları karşılaştırarak kitap hâline getirmiştir. Hz. Ebu Bekir Döneminde Suriye topraklarında yapılan Yermük Savaşı’nda (634) Doğu Roma kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı. Bu zaferle, ileride yapılacak büyük fetihlerin önü açılmıştır. Hz. Ebu Bekir, Yermük zaferinden kısa bir süre sonra vefat etti (634).

Hz. Ömer Dönemi (634 – 644):

Hz. Ebu Bekir vefat edince Müslümanlar, onun vasiyetine uyarak Hz. Ömer’i halife seçtiler. Hz. Ömer Döneminde Mısır, Suriye,Irak, İran veAzerbaycan fethedildi.

Suriye’nin Fethi: Hz. Ömer, halife olduğunda Suriye’deki İslam ordularının fetihleri devam ediyordu. Ebu Ubeyde komutasındaki İslam ordusu Şam’ı kuşattı, altı ay süren kuşatma sonunda Şam fethedildi. Suriye’nin tamamen fethi 636 yılına kadar sürdü. Bu arada Bizans orduları ile Ecnadeyn Savaşı yapılmıştı (636). Bu savaştan sonra Suriye’de tutunamayacağını anlayan Bizans, ordularını Suriye’den çekti.

İran’ın Fethi:

Hz. Ebu Bekir Döneminde Müslümanlar ile Sasaniler arasındaki ilk savaş Hire’nin alınmasıyla başlamıştı. Halit Bin Velid’in Suriye’ye gönderilmesinden sonra Ebu Ubeyde Hire’deki orduların komutanlığına atanmıştı. Bu ordu, Kûfe yakınlarında Fırat Nehri ni sallarla geçerek Sasani ordusuna saldırdı. Sasani ordusundaki filleri gören Müslümanlar, çok şaşırdılar. Köprü Savaşı olarak bilinen bu savaş İslam ordularının yenilgisiyle sonuçlanmıştı (634).

Müslümanlar, Köprü Savaşı’nda yenilmelerine rağmen İran ın fethini gerçekleştirmek için faaliyetlerine devam ettiler. Sasani hükümdarı da Müslümanlar üzerine bir ordu gönderdi. Müslüman ve Sasani orduları Kadisiye denilen yerde üç gün süreyle savaştı ve savaşı Müslümanlar kazandı (636). Kadisiye Savaşı denilen bu savaştan sonra Irak, Müslümanların eline geçti. Müslümanlar, Basra ve Kûfe’de ordugâh şehirleri kurarak İran’ın fethine devam ettiler. Sasaniler, Celula’da Müslümanlara karşı direnmek istedilerse de 637 yılında tekrar yenildiler. Müslümanlar, Sasanilerin başkenti Medain’e girdi.

Sasaniler yeni bir ordu kurarak İran’ın fethini tamamlamaya çalışan İslam ordusunu Nihavent’te durdurmak istediler. Yapılan savaşta, iki ordunun komutanı da öldü. Savaşı Müslümanlar kazandı ve Sasani ordusu tamamen dağıldı (642). Nihavent Savaşı’ndan sonra İran’da Müslümanların önüne çıkacak güç kalmamıştı. Hz. Ömer Döneminin sonlarına doğru İran, tamamen fethedildi. İran’ın fethi tamamlanınca Müslümanlar, Horasan bölgesinde Türklerle komşu oldular.

İran’ın fethi sırasında İslam orduları, bir taraftan da Azerbaycan’a doğru ilerledi. 643-644 yıllarında, bütünAzerbaycan’ı ele geçiren İslam orduları Kafkaslar ve Hazar Denizi ne ulaştılar.

Mısır’ın Fethi: İslam ordusu komutanlarından Amr bin As, Mısır seferine çıktı. Buradaki Doğu Roma ordusunu yenerek Mısır’ı ele geçirdi (640-641). Hristiyanlar cizye vergisi ödemeleri karşılığında din ve ibadetlerinde serbest bırakıldılar. Amr bin As, Mısır’da Kahire yakınlarında “Fustat” şehrini kurdu. Amacı, Kuzey Afrika’nın fethine hazırlanırken bu şehri ordugâh olarak kullanmaktı. Mısır’ın fethi, 642 yılında Iskenderiye’nin ele geçirilmesi ile tamamlandı. Hz. Ömer 644 yılında vergisinin indirilmesini isteyen bir demirci tarafından şehit edildi.

Hz. Ömer Döneminde İslam Devleti’nin kurumları oluşturuldu:

? Ülke toprakları yönetim birimlerine ayrılarak valilik sistemi kuruldu.

? Adli sistem kurularak mahkemeler oluşturuldu ve illere kadılar tayin edildi.

? Düzenli ordular ve ordugâhlar kuruldu.

? Vergiler sistemli hâle getirildi.

? İslam devlet hazinesi Beyt’ül Mâl adıyla sistemleştirildi.

? Askerî ikta sisteminin temelleri atılarak fethedilen toprakların verimli kullanımının yolu açıldı.

? Askerî posta teşkilatı kuruldu.

Hz. Osman Dönemi (644 – 656)

Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra Hz. Osman şûra denilen bir kurul tarafından halife seçildi. Hz. Osman’ın halifeliği döneminde Doğu Roma ile savaşlar sürdü. Suriye valisi Muaviye, Anadolu’da Kayseri’ye kadar seferler düzenlemiş ve kurduğu donanma ile Kıbrıs’ı fethetmişti (649). Zamanla daha da gelişen İslam donanması ile Doğu Roma donanması arasında yapılan deniz savaşını Müslümanlar kazandı (655). Zatü’s Savârî adıyla anılan bu zafer Müslümanların ilk deniz zaferidir.

Hz. Osman zamanında İslam orduları doğuda Horasan’a kadar ilerledi. Horasan’a gelen İslam orduları ilk defa Türklerle mücadeleye başladı. İslam orduları Horasan ve Harzem ülkelerini fethetti ve Ceyhun Irmağı’na kadar ilerledi. Azerbaycan ve Gürcistan’ı da fetheden Müslümanlar, Kafkas Dağları’na dayanarak Hazar Türkleriyle komşu oldular. Diğer taraftan Kuzey Afrika’da Tunus ele geçirildi. Tunus’un fethinden sonra İslamiyet, Kuzey Afrika’nın yerli halkı olan Berberiler arasında hızla yayıldı.

Hz. Osman, Kur’an-ı Kerim’i çoğaltarak Mekke, Basra, Kûfe, Şam ve Mısır gibi önemli İslam beldelerine gönderdi. Bir örneği de başkent Medine’de kaldı.

Hz. Osman, Kureyş’e mensup Ümeyyeoğulları olarak da bilinen Emevi ailesindendi. Hz. Osman, ahlak itibarıyla iyi niyetli ve hoşgörülü bir yapıya sahipti. Halifelik makamına geldiği dönemde İslam Devleti’nin sınırları çok geniş coğrafyalara ulaşmış, değişik din ve kültürden insanlar aynı devlet çatısı altında birleşmişlerdi. Bu durum, devletleri yıkılan bir kısım insanların hoşnutsuzluğuna ve iç isyanlar başlatmalarına neden oldu.

Emevi ailesinden olanlar devletin üst kademelerine getirilince diğer Müslümanlar bu durumu hoş karşılamadı. Kûfe ve Mısır’da yöneticilere karşı ayaklanmalar çıktı, ayaklananların elebaşları Medine’ye giderek Hz. Osman’ı Kur’an-ı Kerim okuduğu sırada şehit ettiler (656).

Hz. Ali Dönemi (656 – 661)

Hz. Osman’ın şehit edilmesi, Müslümanlar arasında büyük bir üzüntüye neden oldu. Isyancılar Medine’ye hâkim oldular. Bu isyancılar Hz. Ali’ye başvurarak ona halifelik teklif ettiler. Hz. Osman gibi yüce bir sahabeyi ve halifeyi şehit etmiş olanlar tarafından halife ilan edilme görüntüsü, Hz. Ali tarafından şiddetle reddedildi. Ancak daha sonra ensar ve muhacirin teklifi üzerine Hz. Ali, Müslümanlar arasındaki huzursuzluğun daha fazla sürmemesi ve Müslüman kanı akmaması için halifelik teklifini kabul etti. Hz. Ali halife olduktan sonra, Hz. Osman’ın katillerini cezalandırmadığını iddia edenler, Hz. Ali’nin halifeliğine karşı çıktılar. Hz. Ali ise tam bir adalet gerçekleştirmek istiyordu. Henüz kargaşa döneminin devam ettiği bir süreçte; masum insanların zarar görmemesi için katillerin olaylar yatıştıktan sonra cezalandırılmasını istiyordu.

Başta Muaviye olmak üzere Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr ise suçluların ne olursa olsun bir an önce yakalanmasını istiyorlardı. Bu durum tarafların savaşmasına neden oldu.

Deve Olayı (Cemel Vakası) (656): Hz. Ali kendisine karşı olanları ikna edemedi. Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr, Irak’tan topladıkları kuvvetlerle harekete geçtiler. Bunun üzerine iki taraf kuvvetleri Kûfe’de karşı karşıya geldiler. Yapılan savaşı Hz. Ali kazandı. Savaşta, Talha ve Zübeyr şehit oldu. Bu savaşın en şiddetli çarpışmaları, savaşa katılan Hz. Ayşe’nin bindiği devenin etrafında geçtiğinden bu savaş İslam tarihinde “Cemel Vakası” olarak bilinir. Savaştan sonra Hz. Ayşe, Medine’ye gönderildi. Bu olaydan sonra devlet merkezi, Medine’den Kûfe’ye taşındı. Sıffîn Savaşı (657): Hz. Ali’nin halifeliğine Şam Valisi Muaviye de karşı çıkıyordu. Cemel Vakası’ndan sonra Hz. Ali’ye karşı olanlar, Muaviye’nin etrafında birleşip onu halife ilan ettiler.

İki taraf arasında savaş kaçınılmaz duruma gelince iki ordu Sıffîn ovasında karşı karşıya geldi. Muaviye, savaşı kaybetmek üzere iken Mısır Valisi Amr bin As, askerlerin mızraklarına Kur’an-ı Kerim sayfalarını taktırarak sorunun bitmesi için Kur’an’ın hükümlerini iyi bilen hakemlerin önereceği çözüme razı olunmasını istedi. Hz. Ali, bunun bir hile olduğunu söylemesine rağmen Hz. Ali’nin askerleri, Kur’an sahifelerine karşı savaşamayacaklarını bildirdi. Sıffin Savaşı’ndan bir sonuç alınamayınca sorunun hakemlerle çözülmesi kararlaştırıldı. Hakem olayı ile halifelik sorunu çözümlenemediği gibi daha büyük bir çıkmaza girdi. Müslümanlar üç gruba ayrıldılar: ?Muaviye’den yana olanlar. ?Hz. Ali’den yana olanlar ?Hariciler: Hz. Ali’ye ve Muaviye’ ye karşı olanlar.

Hariciler, İslam Devleti’ndeki ayrılıklara son vermek iddiasıyla Hz. Ali, Muaviye ve Amr bin As’ın öldürülmesi gerektiğine karar verdiler. Alınan karar gereği üçü de aynı anda seçilen fedailerce öldürülecekti. Muaviye ve Amr bin As, düzenlenen suikastten kurtuldu. Hz. Ali sabah namazına giderken yaralandı ve birkaç gün sonra da vefat etti (661). Hz. Ali, ilk Müslümanlardan olup Hz. Muhammed’in damadıdır. Atak ve cesur bir karaktere sahip olan Hz. Ali’den İslam tarihinde Allah’ın Aslanı ya da Haydar-ı Kerrar olarak söz edilmiştir. Hz. Ali’nin şehit edilmesiyle Dört Halife Devri sona ermiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu