Tarih Bilimi

Epigrafide Kullanılan Özel İşaret ve Semboller

Epigrafi biliminde kullanılan özel işaret ve semboller konusunu okumadan önce Epigrafi veya bir başka deyişle Yazıtbilim’in ne olduğu hakkında bilgi sahibi olmak için Epigrafi başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

Epigrafi çalışmalarının en önemli aşamasını, transkripsiyon adı verilen, taş ya da herhangi bir başka madde üzerine büyük harflerle yazılmış olan orjinal metinin, gramer ve Epigrafi kurallarına uygun bir biçimde kağıda aktarılması işlemi oluşturur. Bir transkripsiyon, yazıtın okunabilir kısımlarını, noksanlarını, tarafımızdan yapılan tamamlamaları ve kısacası bizim bu yazıttan ne anladığımızı gösterdiğinden, yazıtlar üzerinde çalışan kimsenin bu çalışmalarda kullanılan özel işaret ve sembolleri çok iyi tanıması gerekir.

1931 yılında Leiden’de toplanan uluslararası bir kongrede, epigrafi ve Papyroloji bilimlerinde kullanılan işaret ve semboller üzerinde bir birlik sağlanmış bulunmaktadır. Leiden Sistemi adı verilen bu işaret ve semboller ilgili herkes tarafından bilinmekteyse de bazı epigrafistler yazıtların okuyucu tarafından tam bir biçimde anlaşılmasını güvence altına almak üzere, bu işaret ve sembollerin hangi amaçla kullanıldığını gösteren bir listeyi eserlerinin başlangıcında vermek gereğini duymaktadırlar.

Taş Üzerine El Yazısı
Taş Üzerine El Yazısı

Yazıtları taş üzerindeki durumlarına uygun olarak kağıda geçirmek esas olduğundan, taştaki satır sayısı ile transkripsiyondaki satır sayısı eşit olmak zorundadır. Böylelikle, yazıtın orjinal durumunu bir bakışta anlamak ve daha da önemlisi, fotoğraf ile traskripsiyon arasında kaşılaştırmalar yapmak kolay olur. Ayrıca, metin hakkında yapacağımız yorumlarda kolaylık olmak üzere satırların 4,8,12 … ya da 5,10,15 … şeklind enumaralanması ve bu sayıların ilgili satırın sol kenarına yazılması zorunludur.

Çoğu yazıt elimize noksansız olarak geçmez, bu durumda araştırmacıya düşen görev metinde bulunan noksanlıkları orjinal durumuna en uygun bir şekilde tamamlamaktır. Restorasyon denilen bu çalışma şüphesiz çok iyi bir Grekçe dilbilgisi ve Epigrafi deneyimi gerektirir. Tüm noksanlıkları tamamlamak her zaman mümkün ve zorunlu olmamakla birlikte, epigraf, metne eklediği tamamlamaları köşeli parantez içinde gösterir.

Transkripsiyon yaparken kısaltmalar için izlenebilecek iki yol vardır:

  • İfadeyi taşta görüldüğü gibi kısaltarak yazmak,
  • Sözcüğün tümünü yazıp, kısaltılmış olan kısmını paratez içine almak.

Yazıtlarda taşçı hatalarına rastlanılması durumunda epigraf yapılan hatanın türüne göre hareket etmek durumundadır:

  • İsimlerde hal (casus) veya fiillerde zaman (tempus) ve sayı (numerus) hatası yapılmış ise, bu gibi ifadeleri transkripsiyonda aynen korumak ve buradaki hatanın orjinal metinden kaynaklandığını göstermek üzere, latincede “böyle, bu şekilde” anlamına gelen sic ifadesini ilgili sözcükten hemen sonra, parantez içinde yazmak gerekir.
  • Aynı harf veya ifade, dalgınlık ya da yanlışlık sonucunda iki kez tekrarlanmışsa (dittography), bunlardan ikincisi çengel şeklinde bir parantes içinde verilmelidir.
  • Bazı yazıtlarda iki kez tekrarlanması gereken bir harf ya da ifadenin yalnızca bir kez yazıldığı (haplography) veya bir ifadenin tümüyle atlandığı görülür. Bu durumu transkripsiyona yansıtmak üzere açı şeklindeki parantezlerden yazarlanılır. Eksik bırakılan ifade parantez içerisinde epigraf tarafından yazılır.

Bazı yazıtların taş üzerine geçirilmesinden sonra meydana gelen bazı özel ya da politik gelişme ve değişmeler, yazının en azından bir bölümünün silinmesini ya da değiştirilmesini gerekli kılmış olabilir. Bu tür değiştirme veya iptal etme işlemelerini özellikle miltaşlarında sık sık görmek mümkündür. Bu durumlarda epigraf, taşın sildirilmiş olan bu bölümündeki (rasura) ifadeyi tamamlayıp, bu tamamlamayı çift parantez içinde gösterir.

Özellikle kireçtaşı gibi yumuşak taşlar üzerine yazılmış olan yazıtların okunuşunda bazı tereddütlerin doğması kaçınılmazdır. Ancak tranksripsiyon çalışmasında esas, taş üzerinde görülenleri okuyucuya tam olarak aktarmak olduğundan, okunuşu kesin olmayan her harfin altına konacak bir nokta bu belirsizliği ifade etmemiz için yeterli olacaktır.

Okunması mümkün olmayan ya da kırık olan yazıtları tümü ile restore etmek her zaman için mümkün değildir. Bu durumlarda epigraf, tamamlayamadığı bu bölümler hakkında tam bilgi vermek zorundadır. Yazıtların tamamlanması mümkün görülmeyen bölümleri hakkında şu yolların izlenmesi gerekir:

  • Tamamlanamayan kısımdaki harf sayısı kesin olarak belli ise, transkripsiyonda bu kısma noksan harf sayısı kadar nokta konmalıdır.
  • Noksan harf sayısı kesin değil fakat yaklaşık olarak belli ise, okunamayan bu kısma circa (yaklaşık) ifadesinin kısaltılmış şekli olan ca. (veya yalnızca c.) harfleri ile birlikte tahmin olunan harf sayısı yazılmalıdır.
  • Kırık ya da zedelenmiş olan kısımlardaki harf sayısını tahmin etmek mümkün olmuyorsa, ilgili bölüme kesik çizgiler konmalıdır. ancak kesik çizgi sayısı ile harf sayısı arasında hiçbir ilişki olmadığı unutulmamalıdır.

Öte yandan bazı yazıtlarda taşçıların metnin içinde bazı boş yerler bıraktıkları görülür. Bu boşluklar, yazıtı fotoğraftan inceleyen bilim adamlarında bazı tereddütler uyandırabileceğinden, bu ksımların boş olduğunu belirten vacat (veya sadece vac.) ifadesinin ilgili kısma yazılması gerekir.

Kaynak: Epigrafi (Yazıtbilim) Hasan Malay 1987

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu