Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Avrupa Birliği Nasıl ve Neden Kurulmuştur?

Avrupa kıtasında bir birlik kurma fikri çok eskilere dayanır. Roma İmparatorluğu zamanında ihtişamlı birliğini büyük oranda sağlayan Avrupa milletleri Roma İmparatorluğu sonrasında İslam dünyasının baskısı karşısında bir arayışa girdi. İlk olarak dinî ve siyasi sebeplerle oluşturulan Haçlı Seferleri ile bu birlik önemli oranda sağlandı. İslam dünyasına karşı belli bir başarı da elde edildi.

Birleşik Avrupa fikri, Pierre Dubois (Piyer Dübua) adlı Fransız hukukçunun “Kutsal Toprakların Kurtarılışı” adlı eserinde (1306) savunduğu Avrupa’nın Papa inisiyatifinde, Fransa önderliğinde birleşmesi fikridir. Pierre Dubois ortak dava adına ortak hukuk, ortak entegrasyon, ortak güvenlik gibi konuları öne çıkararak modern Avrupa Birliği’nin temellerini âdeta yüzyıllar öncesinden attı.

Avrupa, 20. yüzyılda iki dünya savaşını, bu savaşlarda milyonlarca Avrupalının öldürülmesini, iktidarların düşmanlıklarını, marjinal rejimlerin yayılmasını ve büyük ekonomik krizi de kapsayan felaketleri yaşadı. Bütün bu acı tecrübeleri yaşamış savaş sonrası kuşağın önde gelen Avrupalı siyasetçileri, birbirlerinin siyasal tercihlerini bir kenara bırakarak iş birliği yoluna gittiler. Alman Konrad Adenauer (Konrad Odönör), Fransız Robert Schuman (Rabırt Şumen) ve Belçiklalı Paul Henri Spaak (Pol Henri Sıpaak) farklı ulusal amaçları olsa da daha güvenli bir Avrupa meydana getirmek için birlikte çalıştılar. Ortak amaçları 1918’de kimsenin başaramadığı görevi üstlenmekti. Versay Antlaşması’nın doğurduğu olumsuz koşullar; 1929’daki ekonomik çöküşün, Nasyonal Sosyalist Partinin iktidara gelmesinin ve II. Dünya Savaşı’nın sorumlusu olarak görülüyordu. Yapılacak iş birliği ile Avrupa savaş sonrası dönemin iki süper gücü karşısında üçüncü güç olarak ortaya çıkabilirdi.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve gelişmiş ülkeler uluslararası ve Avrupalı yeni kurumlar inşa etmeye yöneldiler. Siyasal hatta anayasal bütünleşmenin iktisadi birliktelikten geçtiği kısa sürede anlaşıldı. Batı Avrupa, emek ve sanayicilerin dağılımının yapılabileceği tek pazar hâline getirilmeliydi. Bu süreç kömür ve çelik sanayilerini bütünleştirme ile başladı. 1950’de ortaya çıkan Schuman Planı, Kömür ve Çelik Birliğini (Görsel 3.4) oluştururken Fransa ile Almanya arasındaki ilişkilerde de gelişme görüldü.

Fransa, Almanya, İtalya ve Benelüks ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) 1952’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması’nı imzaladı. Bu altı ülke, 1957’de daha da ileri giderek Roma Antlaşması’nı imzalayarak 180 milyon insanı kapsayan Avrupa Ekonomik Topluluğunu (AET) ve 1967’ye kadar ayrı bir örgüt olarak işlev gören Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu kurdu (Görsel 3.5). 1967 Brüksel Antlaşması ile üç örgüt Avrupa Topluluğu (AT) adı altında birleştirildi. 1992 Maastricht (Mastrikt) Antlaşması ile örgütün adı Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirildi (Görsel 3.6). Hedef en fazla 15 yıl içinde, gümrük birliğini kurup birlik içinde kişiler, sermaye ve hizmetler için tam bir hareket özgürlüğü oluşturmaktı. Aynı zamanda yasalar birbirine uyumlu hâle getirilecek ve ticaret politikaları zamanla birleştirilecekti.

Türkiye AB’ye 1959’da üyelik için resmen başvurdu. 1963 Ankara Antlaşması’nı ve 1973 Katma Protokolü’nü imzaladı. 1987’de tam üyelik başvurusunda bulundu. 1996’da da Gümrük Birliğine dâhil oldu. Türkiye, 1999 Helsinki Zirvesi ve 2005 tam üyelik müzakerelerine rağmen AB’ye alınmadı. Ekonomik ve demokratik açıdan zayıf olan birçok Avrupa ülkesinin birliğe alınıp Türkiye’nin bekletilmesi, birliğin içindeki tüm devletlerin Hristiyan olması, AB’nin kimliğini sorgulanır hâle getirdi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu