İslam ve Diğer Dinler Tarihi

Abbasiler’in Din Politikası

Abbasiler, Emevilerle mücadele ederken dinî ve ehlibeyti öne çıkararak halkın desteğini almaya çalışıyorlardı. İktidar olduklarında, dine ağırlık veren bir politika izlediler. İlk Abbasi Halifesi Ebu Abbas, tahta çıktığı zaman Kûfe’de okuduğu ilk hutbesinde birçok ayet ve hadisi yorumlayarak halifeliğin dinî bir makam olduğunu belirtti. Ardından da bu makamın Dört Halife’den sonra yalnızca kendileri tarafından temsil edildiğini ilan etmiştir.

Şiiler, halifeliğin Hz. Ali’nin ve onun soyundan gelenlerin hakkı olduğunu savunuyorlardı. Ancak Abbasiler, halifeliğin Hz. Peygamber’in damadı Ali vasıtasıyla değil de amcası Abbas kanalıyla devam ettiğini ileri sürerek Şiilere karşı çıktılar. Yani Şiilere göre Hz. Ali, Abbasilere göre ise Hz. Abbas vasi (Hz. Peygamber’in bıraktığı halife) dir.

Abbasiler, halifeliğin dinî bir makam olduğunu, bu görevin kendilerine Allah tarafından verildiğini dile getirdiler. Halife Mansur 775 yılında Arafat’ta halka kendisini “Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi”, “Sultanullah” (Allah’ın sultanı) ya da “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak tanıtmıştı. Ayrıca Müslümanların birliğini temsil etme yetkisinin kıyamete kadar yalnızca kendilerine ait olduğunu da ifade etmişlerdir. Böylece artık Abbasiler, Peygamber’in halifesi yerine kendilerini Allah’ın halifesi olarak görmeye başlamışlardır. Onlara göre halife, Allah’ın izni ve onun iradesiyle hareket eder, dolayısıyla halifeye itaat etmeyenler, mülhit (inançsız) kabul edilip öldürülebilirdi.

Abbasi halifeleri, dine verdikleri önemi vurgulamak üzere, Hz. Peygamber’in cübbesini giyerek cuma namazı kıldırmış, Mekke’de Mescid-i Haram’ı, Medine’de ise Hz. Peygamber’in mescidini genişletmişlerdir. Hac yollarını onarıp güvenli hâle getirmiş, içme suyu ihtiyacını karşılamak için kuyular açtırmışlardır.

Abbasiler beş asır süren iktidarları döneminde ülkenin önemli merkezlerine cami, mescit, medrese ve kütüphaneler inşa ettiler. Bu dönemde İslami ilimler büyük inkişaf gösterdi. Tefsir, kıraat, hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi ilimler müstakil birer disiplin hâlinde metodolojilerine kavuşturuldu.

Abbasilerin mezheplere yaklaşımları zaman zaman çok farklılık gösterdi. Me’mun, Mu’tasım ve Vasık dönemlerinde olduğu gibi bazen katı bir Mutezile anlayışını uygulayarak “Kur’an mahluk değildir.” diyen âlimlere işkence edip öldürdüler. Bazen Mütevekkil gibi halifeler, çoğunluğun benimsediği Sünni anlayışı destekleyip Sünniliğin temsilcisi konumundaki hadis bilginlerini ve hukukçuları himaye ettiler. Halife Me’mun ve daha sonra Mustansır Dönemi’nde olduğu gibi bazen de ehlibeyte çok büyük önem verip onların desteğini aldılar. Hatta Me’mun, 817 yılında Ali bin Musa’yı veliaht olarak ilan etti. Ali, erken vefat edince hilafet Alioğullarına geçmedi.

Abbasiler, Arap olmayan halkların İslam dinîne girmelerini teşvik ettiler. Emeviler Dönemi’nde onlardan alınan fazla vergileri kaldırdılar. Yönetim kadrolarını onlara da açtılar. Bu politikalar sonucunda Mısır, Horasan, Türkistan bölgelerindeki insanlar kitleler hâlinde İslam dinine girdiler.

Abbasiler, İslam dünyasını dış saldırılara karşı korumayı da din politikalarının bir parçası olarak gördüler. Özellikle Bizanslılara karşı düzenlenen askerî seferlerin bazılarına bizzat halifeler de katılmış ve böylece fethe verdikleri önemi ortaya koymuşlardır. Özellikle Harun Reşit Dönemi’nde merkezi Antakya olan Avasım eyaleti kurularak Türklerden oluşan askerî birlikler buralara yerleştirilmiştir. Tarsus da bu eyaletin çok önemli bir karargâhı idi. Harun Reşit, Anadolu’ya seferler düzenleyip Ereğli’ye kadar geldi. Bizans, anlaşma yaparak vergi vermeyi kabul etti. Halife Mu’tasım, bir sefer düzenleyip Ankara üzerinden Afyon’a kadar ilerleyerek Bizans’a gözdağı vermiştir. Böylece Bizans’ın önü kesilmiş, ülke ve din korunmuştur.

Abbasiler, eski İran din ve mezheplerine mensup kişi ve grupların bazen Müslümanlık görüntüsü altında yeniden dirilme çabalarını yakından takip ettiler. Gerektiğinde bunları en ağır biçimde cezalandırdılar. Eski İran-Horasan dinleri olan Zerdüştlüğe ya da Maniheistliğe bağlılıklarını gizlice sürdürüp iki ilaha ( nur ve zulmet tanrılarına ) inanan Zındıklara karşı mücadele etmek için “Divanu’z-Zenadıka” adlı bir teşkilat kurmuşlardır. Bunların dışında da kendisini peygamber ilan eden Zerdüşt dinîne mensup Bihaferit gibi birçok sapık grupla mücadele etmişlerdir.

Abbasiler isyan etmeyen ve zimmi statüsü verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlara asla müdahale etmediler. Onlar dinlerini rahatça yaşadılar, mabetlerinde ibadetlerini özgürce yaptılar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu