Osmanlı Devleti Tarihi

Kuzey ve Batı Kafkasya’da Osmanlı Politikası 2

osmanli-devleti-kafkasya-politikasiOsmanlı kalesi Soğucak ya da diğer adıyla Sucukkale 1720 yılında bugünkü Novorossiysk şehri yakınlarında kuruldu. Anapa kalesi kurulmadan önce Soğucak Batı Çerkesya’da Osmanlı nüfuzunun yayılma merkeziydi. Birçok Çerkes lideri Osmanlıların 1780’lerin başında Karadeniz kıyılarındaki faaliyetlerinden hoşnut değildi. 1780’de Sucukkale’ye baskın yaptılar ve Osmanlı birliklerine zarar verdiler (Dubrovin 1887, 701; Çirg 2009, 185).

Sultan III. Selim tarafından Çıldır valisi vezir İshak Paşa’ya, eski Faş komutanı mir-i miran İbrahim’e, naiplere, zabitlere, eşrafa ve müteşebbislere gönderilen fermanda (1791) Sultanın Besleney Çerkeslerinin topraklarında kale kurulması kararı aldığı bildirilmekteydi. Besleney toprakları Laba nehrinin sağ kıyısı ve onun kolu Hodz boyunca, doğuda ve kuzeydoğuda da Urup nehrine kadar uzanıyordu.

 

Fermanda İshak Paşa’ya, beylerbeyi ve ileri gelenlere Bahçil ve Batum’da kale inşaatı tamamlandıktan sonra burada görevlendirilecek 300 piyadenin toplanması talimatı da yer almaktaydı. Belgede Abhazya’nın hükümran prensi Keleşbey Çaçba’ya ve Sohum’daki serdar Ali Bey’e 50’şer asker toplamaları ve bahsi geçen kalenin inşaatının bittiği haber alındıktan sonrada göndermeleri emrediliyordu (BA. C. AS, 23/905). Aynalıkavak Antlaşması (10 Mart 1779) imzalandıktan sonra Rus birlikleri Kırım’dan ve Kuban’ın sağ kıyısından çekildiler (http: //www. nlr. ru/e-res/law_r/search. php). Osmanlı hükümeti, buna karşılık Kuban’ın sol kıyısında istihkâm kurma girişimlerine başladı. Ancak Çerkes liderleri bunu bağımsızlıklarına karşı tehdit olarak görerek, Batı Çerkesya topraklarında (Anapa dışında) Osmanlı kaleleri kurulmasını engellediler. Bu belgede böyle başarısız girişimlerin birinden de bahsedilmektedir. Sonuçta Besleney topraklarında herhangi bir Osmanlı kalesi kurulamadı.

Osmanlı belgeleri Osmanlı nüfuzunu Kuzey ve Batı Kafkasya’da yaymak için kullanılan yöntemler hakkında da bilgiler içeriyor. Osmanlı hükümeti Çerkes ve Abhaz soylularını düzenli olarak üst düzeyde kabul etmek ve hizmete almak suretiyle kendine çekmeye çalışıyordu. Ayrıca bölgede İslam’ı yayıyor ve Kafkasya’nın Karadeniz kıyılarında ticareti geliştiriyordu. Çerkes ve Abhaz soylularının İstanbul’da ve Karadeniz kıyısındaki Osmanlı kalelerinde üst düzeyde kabullerine büyük önem veriliyordu. Belgelerde bu kabullerle ilgili ayrıntılar da yer almaktadır. Belgelerde, Osmanlı hükümetinin Çerkes ve Abhaz soylularına ilgisinin yüksek olduğu görülmektedir. Yetkili makamlar temsilcilerin başvurularını dikkatle inceliyor, içeriği hakkında vezirlere ve Sultana rapor veriyorlardı. İstanbul’a gittiklerinde Çerkes ve Abhaz soylularının yol ve diğer masrafları karşılanıyordu. Belgelerde temsilcilerin kabulleri ve tahsisat ayrılmasının devlet için büyük önemi olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Sultana gönderilen 1783/1784 tarihli bir başka arzda, İstanbul’da bulunan Çerkeslerden ve Abhazlardan gelen başvuruların, yetkili kişilerle görüşüldükten sonra Sultana sunulmasının doğru olacağı bildiriliyordu. Belgede şöyle deniyordu: “İsteklerinin nasıl karşılanacağı üzerlerine not edilerek tanzim edildi. Bu düzenleme hakkında izniniz ve onayınız olursa gereği yerine getirilecektir.”(BA. HAT, 19/897). Hatt-ı Hümâyûn’da “… Bu konuda ve her durumda yüce devletime hayırlı olduğu vechile ve onun şanına ve bir ferdine halel getirmeyecek şekilde gereği yerine getirilmesi …” isteniyordu (BA. HAT, 19/897).

Seyyid Numan Bey’in arzında (1790/1791) 50 kişinin (iki yeğeni, önde gelen soylular vd.) eşlik ettiği Çerkes prensi Muhammed-Girey Zan’ın (Osmanlı belgelerinde “Zanoğlu Mehmed Bey”) İstanbul’da bulunduğu bildiriliyordu. Muhammed-Girey Zan’ın ziyaret amacı Osmanlı hükümetiyle Anapa’daki işlerin düzenlenmesine dair yapılması gerekenleri, Çarlık birliklerine esir düşen adamlarının kurtarılması konusunu görüşmek ve “hizmette kusur etmeyeceğini” bildirmekti (BA. HAT, 186/8730). Padişah hattında Prens Muhammed-Girey Zan’ın Osmanlı birlikleri safında askeri harekâtlara katıldığı ve üç kez yaralandığı belirtiliyordu. Belgede şöyle deniyordu: “Bu defa da önceki gibi kendisine kudumiye namıyla harçlık ve giysi verilmesi, devletin şanından olduğu için ve emirin Çerkes kabilesi arasında saygın bir kişi olmasının yanı sıra cesur ve kafası çalışan bir kişiliğe sahip olması dolayısıyla her şekilde hizmetinde kusur etmeyeceği malumunuzdur” (BA. HAT, 186/8730).

Devamı: Kuzey ve Batı Kafkasya’da Osmanlı Politikası 3

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu