Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

İran-Irak Savaşı

İran’la yaptığı Cezayir Anlaşması (1975) ile Şatt-ül Arap ve Kürt meselesini halleden Irak, Petrol Krizi ile de 1973’te 2 milyar dolar olan petrol gelirini 1980’de 26 milyar dolara çıkardı. Bu ekonomik refah düzeyi Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’de bir öz güven meydana getirdi. Irak’ın Arap Birliğine ev sahipliği yapmasıyla öz güveni daha da pekişen Saddam Hüseyin; Fransa, SSCB, Almanya gibi gelişmiş ülkelerden silah alarak bir silahlanma yarışının içine girdi.

İran ile yaşadığı sorunları ancak savaş yoluyla halledebileceğini düşünen Irak’ın İran ile savaşa girme gerekçelerinden bazıları şunlardır:

• Irak, İran’da yaşanan ihtilal sonrasında baş gösteren kaos ortamından istifade ederek aralarındaki sınır sorunlarını kendi lehine çözmek istedi. Bu sorunlar; Irak’ın kuzeyindeki Kürtler ile İran’ın Kuzistan bölgesindeki Arapların varlığı ve Şatt-ül Arap su yolu idi.
• Irak, İran Devrimi’nin Arap dünyasına yayılmasına engel olmak istiyordu.
• İran, Sünni olan Irak iktidarına karşı Şii Iraklıları kışkırtıyordu.
• Camp David Antlaşması ile Arap dünyasında itibarı sarsılan Mısır’ın bıraktığı yerin doldurulması gerekiyordu. Orta Doğu ve Arap ülkeleri arasında lider olmak isteyen Saddam Hüseyin için bu kaçırılmayacak bir fırsattı.
• İran’da devrim yapan Humeyni yönetimi, yüksek rütbeli subayları ordudan ihraç etti.
• ABD ve SSCB’yi şeytan devletler ilan etmesinden dolayı İran’ın büyük devletlerle arası açıldı.

İRANGATE OLAYI

Batı ve Avrupa tarafından İran’a uygulanan ambargoya rağmen ABD’nin İsrailli bir general vasıtasıyla İranlı yetkililerle gizlice görüşerek İran’a silah satmasının açığa çıkarılması.

Bütün bu gerekçeler, hazırlığı yapılan savaşın başlama zamanının geldiğini gösteriyordu. Irak’ın ani bir taarruzla yaklaşık 700 km’lik bir hattan İran içlerine doğru girmesiyle savaş 22 Eylül 1980’de başladı.

Irak’ın ağırlıklı olarak petrol ve sanayi bölgeleri istikametinde yaptığı saldırılar başlangıçta başarılı oldu. İran ordusu toparlanarak Irak ordusunu işgal ettiği bölgelerden püskürttü. Savaş ikinci yılından sonra karşılıklı yıpratma savaşı şekline dönüştü. Savaşın uzaması Irak’ı bir çıkmaza sürükledi. İran’ın Basra Körfezi’ni Irak petrol gemilerinin geçişine kapatması, Suriye’nin de Irak’tan Akdeniz’e petrol taşıyan hattı kapatması Irak ekonomisini bitme noktasına getirdi. İki yıl içerisinde Irak’ın petrol geliri 6 milyar dolar seviyelerine kadar geriledi.

Savaş, iki taraf açısından da üstünlüğün ele geçirilemediği bir mücadeleye dönüştü. 1986’da İrangate (İrangeyt) Olayı’nın patlak vermesi üzerine tüm dünya şoka girdi. Bu olayın açığa çıkması dahi bu savaşın çıkmazını ve asıl kazananının kim olacağını göstermesi bakımından önemlidir. Savaşın petrol güvenliğine zarar vermesi üzerine yeni bir krize meydan vermemek için ABD, olaya daha ciddi eğilerek 6 ve 7. Deniz Filolarını bölgeye sevk etti. Kısa süre sonra da BMGK’nin aldığı kararla en kısa zamanda ateşkes yapılması istendi (1987). Irak öneriyi kabul ettiği hâlde biraz daha avantajlı durumda olan İran, anlaşmaya yanaşmadı. Irak’ın SSCB’den aldığı füzelerle İran’ı vurması, İngiltere ve Fransa’dan aldığı kimyasal silahlarla sınır boylarını vurması, katliam derecesine varan yıkımlara neden oldu. Bunlardan Halepçe’de yaşananlar tam bir trajediydi. Durumun iyice çıkmaza girdiğini gören İran, 18 Temmuz 1988’de barışa razı oldu. 20 Ağustos 1988’de ateşkesin sağlanması ile savaş fiilen sona erdi.

HALEPÇE KATLIAMI

16 Mart 1988’de İran-Irak Savaşı sırasında Kürtlerin Irak’a ihanet ettikleri gerekçe gösterilerek Saddam Hüseyin’in emriyle kimyasal silah kullanıldı. Halepçe kentinde yaklaşık 5.000 kişiden oluşan sivil halk katledildi.

İran-Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya, İran’ı; diğer Arap ülkeleri Irak’ı desteklerken Türkiye tarafsız kaldı. Bu savaşta ABD’nin ve büyük güçlerin dahli oldukça fazlaydı. Yabancı istihbarat birimleri her iki ülkeye yönelik kışkırtıcı faaliyetler içinde oldu. Basra Körfezi’nde kimliği belirlenemeyen uçakların petrol rafinerilerini ve gemilerini vurması belirsizliğini korudu. ABD, Irak’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkardı. Ayrıca ABD ve İngiltere, savaş sırasında Irak’ın yaptığı kimyasal ve biyolojik saldırılarla ilgili olarak BMGK’den bu eylemleri kınayan kararlar çıkmasını engelledi.

Batılı ülkeler her iki ülkeye de silah satmaktan ve kredi vermekten geri kalmadı. Savaş karşıtı gibi görünüp savaşı destekleyen Batı’nın bu ikili oyunu İrangate Olayı’nda açıkca görüldü. Bu olayda İran-ABD-İsrail üçlüsü aktör olarak yer aldı. Çin, İran ile iyi ilişkiler kurarak bu ülkeye füze satışında bulundu. SSCB, Irak ile yaptığı anlaşma gereği Irak’a silah sattı. İran’da komünist partilerin kapatılması ve Humeyni’nin SSCB’yi şeytan ilan etmesiyle İran-SSCB ilişkileri daha da gerildi. ABD’nin Irak yanlısı görüntüsü, SSCB’yi İran’a yaklaştırdı. Netice olarak büyük güçler her iki tarafa da destek vererek kendi menfaatlerine hizmet etmiş ve kaybeden İran ve Irak halkı olmuştur.

Savaşın sonuçları:

• Her iki ülkeden de yaklaşık birer buçuk milyon insan hayatını kaybetti.
• Her iki ülkenin de milyarlarca dolar kaynağı heba oldu ve iki ülke de ekonomik darboğaza girdi.
• Her iki ülkenin de petrol kaynakları tahrip oldu.
• Arap ülkeleri arasındaki ayrılıklar daha da arttı. Bu durum İsrail’in bölgede daha rahat hareket etmesini sağladı.
• İran’da devrimi eleştirenler tasfiye edildi ve yeni rejim ülkeye tamamen hâkim oldu.
• Irak’ın bu savaştan kazançlı çıkmaması Saddam Hüseyin’i yeni bir maceraya (Kuveyt’in işgali) itti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu