Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

Irak ve Suriye’deki Siyasi, Sosyal Gelişmelerin Bölgeye Etkileri

1. Körfez Savaşı sonrasındaki ambargo süreci ve 2003’te başlayan Irak işgali, gerek Irak içinde gerekse bölgede yeni insani krizler doğurdu. İşgalle yaşanan dönüşüm, Irak’ta önemli toplumsal sorunları da beraberinde getirdi. İşgalin sürdüğü 2006 yılında türbe bombalamalarıyla başlayan süreçte Irak halkı, bizzat Irak içindeki unsurların çatışmalarından kaynaklanan güvenlik sorunuyla karşı karşıya kaldı. Haksız gözaltılar, keyfî tutuklamalar, işkence ve infazlar Irak’ta hayatın bir parçası oldu. Bunlara ilave olarak ülke içerisinde farklı kesimler arasında başlayan çatışmalar, önemli güvenlik sorunları ortaya çıkardı ve binlerce sivilin ölümüne sebep oldu. Gerçekleşen ölümler ve yaralanmalar geride birçok sahipsiz yetim ve dul bırakırken nüfusun 4 milyona yakın bölümü de yerlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan 2,2 milyonu Irak içinde yer değiştirmiş, diğerleri de Suriye ve Ürdün başta olmak üzere komşu ülkelere iltica etmiştir. Göç hareketlerinin yoğun yaşandığı 2006 ve 2007 yılında konu uluslararası toplumun gündemine geldiği hâlde Suriye ve Ürdün’de bulunan Iraklıların durumuyla ilgili gerekli insani adımlar atılamamıştır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği raporlarına göre Suriye’de 1,5 milyon Iraklı mültecinin bulunduğu tahmin edilmektedir. Yine Ürdün’de 750 bin Iraklı mülteci bulunmaktadır. Ürdün ve Suriye, diğer ülkelere nazaran Iraklı mültecilere kapılarını çok uzun süre açık tutmuştur. Diğer ülkeler bu büyük insanlık krizine karşı kayıtsız kalmıştır.

Suriye’de 2011 sonrası halkın demokratik taleplerine iktidarın şiddetle karşılık vermesi üzerine ülkede karışıklıklar başlamıştır. Beşar Esed iktidarının halka uyguladığı şiddet, 10 binlerce Suriye vatandaşının ölümüne, milyonlarca vatandaşın ülkeyi terk etmesine yol açmıştır. Kurulan Özgür Suriye Ordusu ve Esed’e bağlı güvenlik güçlerinin karşılıklı mücadelesi ile kriz bir iç savaş hâlini almıştır. Dış güçlerin bir kısmı Esed rejimi yanında bir kısmı muhalefetin yanında yer almıştır. Bu durum ülke çapında bir savaşa sebep olurken Suriye üzerinde bölgesel ve küresel düzeyde bir nüfuz mücadelesine yol açmıştır. Suriye’deki iç savaş, Orta Doğu’da Şii-Sünni gerilimine zemin hazırlamış, Suriyeli sığınmacılar sorununu ortaya çıkarmış, PKK/PYD terör örgütüne farklı bir hareket alanı sağlamıştır. Böylece Türkiye’yi güneyde meşgul edecek bir sorun alanı daha ortaya çıkmıştır.

Esed rejimi, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi Rusya ve Çin’den aldığı destekle ayakta kalabilmiştir. Suriye’ye yaptırım ve uluslararası müdahaleyi olanaklı kılacak karar tasarılarının Konsey tarafından kabul edilmesini engelleyen Moskova, Esed rejimine silah ve mühimmat temin etmiştir.

Türkiye-Suriye ilişkilerindeki bozulma, Türk dış politikasında uygulanmak istenen “sıfır sorun” politikasının Orta Doğu gibi bir bölgede uygulanmasının oldukça zor olduğunu göstermiştir. Suriye’de yaşanan krizin terör, dış politika ve mülteciler konusu gibi Türkiye’yi zorlayan pek çok yönü olmuştur. Ankara’nın Esed rejimine karşı tavır alması, İran ve Irak’la ilişkilerde de problemler ortaya çıkarmıştır. Suriye’deki mevcut durumun ortaya çıkardığı tehditler karşısında Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu’nu düzenlemiştir.

Suriye’de yaşanan siyasi kriz Türkiye’nin güneyinde bir mülteci sorununa sebep olmuştur. Türkigerye, hukuki ve ahlaki açıdan olaya yaklaşarak güney komşusundaki iç savaştan kaçan Suriyelileri kabul etmiştir. Mülteciler sorunu Türkiye’de önemli bir mali yüke sebep olurken güney illerinde güvenlik sorunlarına da yol açmıştır. Suriyeli mültecilerin gıda, ısınma, giyecek, eğitim ve sağlık gibi bazı temel ihtiyaçlarını gidermek için Türkiye tarafından milyarlarca dolar harcanmıştır. Türkiye’nin bu yardımına karşılık, mülteciler için uluslararası toplum tarafından yapılan yardım miktarı 471 milyon dolarla sınırlı kalmıştır. Suriye iç savaşının Irak’ın istikrarına yönelik olumsuzluklara neden olması ve DEAŞ’ın bazı bölgeleri işgali ile artan çatışmalar sonucunda milyonlarca Iraklı göç etmek durumunda kalmıştır. Yerlerinden Edilmiş Kişileri İzleme Merkezi (IDMC) tahminlerine göre 2014 yılı içinde yaklaşık 2,2 milyon Iraklı ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmış, 2015 tarihi itibarıyla bu sayı 4 milyona yaklaşmıştır.

2015’te Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya gitmek istemesine karşılık Macaristan, Sırbistan sınırına duvar öreceğini açıklamıştır. Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Fransa kara sınırlarında kontrolleri yeniden başlatacağını duyurmuştur. Tüm bunlar AB için sarsıcı bir etki meydana getirmiştir. Avrupa’ya yönelik göçmen akımlarına Avrupa’nın yaklaşımı birlik içerisinde tartışma ve ayrışmaları doğururken “Avrupa değerlerinin” de sorgulanmasına yol açmıştır. Evrensel değerlere karşı kendi çıkarlarını öne çıkaran AB, Suriye’deki drama sessiz kaldığı için suçlanmıştır. Her zirve veya toplantıda bazı üye ülkelerin karşı çıkması nedeniyle konu bir şekilde geçiştirilmiştir. Her geçen gün daha fazla mültecinin denizde can vermesi ve özellikle Aylan bebeğin 2 Eylül 2015 günü Bodrum sahillerine vuran cansız bedeninin fotoğraflarının dünyaya yayılması, “insani değerleri” Avrupa kamuoyunun gündemine getirmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu