Türk Tarihi

İlk Türklerde Devlet Anlayışı

Devlet, sınırları belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan bir milletin oluşturduğu siyasal teşkilatlanmadır. Türklerde devlet, “il” (el) kelimesi ile ifade edilmiştir. Milletin huzur ve barış içinde yaşatılması amacıyla kurulan devlet, töre denilen hukuk kurallarına göre yönetilmiştir. Türklerde kağan dâhil herkesin bu kurallara (töreye) uyması zorunluluk olarak görülmüştür. Töreye uymayan kağanlar saygınlığını kaybederek iktidardan uzaklaştırılmıştır. Bu durum ilk Türklerde hukuk devleti anlayışının var olduğunu göstermektedir.

İlk Türkler devleti adalet üzerine kurmuştur. Devlet yöneticileri ülke içinde adaleti sağlamayı önemli bir yükümlülük olarak kabul ederken halkın devlet adamlarında aradığı ilk özellik ise herkese adil davranmaları olmuştur.

Kök Türk Yazıtlarından Tonyukuk Yazıtı, Moğolistan
Kök Türk Yazıtlarından Tonyukuk Yazıtı, Moğolistan

Kök Türk Yazıtları’nda geçen “Tanrı buyurduğu için devletim, kısmetim var olduğu için ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.” sözlerinden anlaşıldığı gibi, Türk devletlerinde “kut” denilen yönetme yetkisinin Gök Tanrı tarafından kağana verildiğine inanılmıştır. Kağanlar bu yetkiyi halkın refahı ve huzurunu sağlamak için kullanmışlardır. Bu doğrultuda devlet halkın her türlü ihtiyacını karşılayıp sosyal adaleti sağlarken halk da devlete karşı üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmiştir. Bu durum ilk Türklerde sosyal devlet anlayışının var olduğunu göstermektedir.

İlk Türk devletlerinde kağanlar yönetme yetkisini sadece kendi devletlerinde değil yeryüzündeki bütün insanlar üzerinde kullanmışlardır. Bu doğrultuda kağan, hâkimiyeti altına alarak yönettiği bütün insanları adaletli bir yönetim ile huzur, refah ve barış ortamında yaşatmayı görev olarak kabul etmiştir. “Türk cihan hâkimiyeti” olarak adlandırılan bu görev ilk Türk devletlerinden başlayarak süreklilik arz eden millî bir ülkü hâline gelmiştir. Bilge Kağan’ın Kök Türk Yazıtları’nda geçen: “Doğuda gün doğusuna, batıda gün batısına, güneyde gün ortasına, kuzeyde gece ortasına kadar onun içindeki millet hep bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum.” sözleri Türk cihan hâkimiyeti fikrini ifade etmektedir.

Orta Asya Bozkırlarından görünüş, Moğolistan
Orta Asya Bozkırlarından görünüş, Moğolistan

Türklerin tarihte başarılı oldukları alanlardan biri de devlet teşkilatlanmasıdır. Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türkler, göçebe yaşam tarzından kaynaklanan zorluklar ve her an düşmanla karşılaşma ihtimalinden dolayı disiplinli ve teşkilatlı olmuşlardır. Bu teşkilatlanmanın bir göstergesi olarak boylar hâlinde yaşayan Türklerde her boy kendi beyinin başkanlığında sosyal, iktisadi ve idari bir yapılanmaya sahiptir. Boyları bir teşkilat etrafında toplayarak budun kuran boy beyi kağan olur ve devlet kurulmuş olurdu.

Türklerde devlet “bağımsızlık, halk (millet), ülke ve teşkilat” olmak üzere birbirini tamamlayan dört unsurdan meydana gelmiştir.

Türkler bağımsızlıklarını korumak için tarih boyunca sıkça göç etmişlerdir.
Türkler bağımsızlıklarını korumak için tarih boyunca sıkça göç etmişlerdir.

İlk Türk devletlerinde bağımsızlık “oksızlık’’ olarak ifade edilmiş ve bağımsızlığı kaybetmek en büyük felaket olarak görülmüştür. Bu duygunun oluşmasında bozkır kültürü önemli rol oynamıştır. Atlı göçebe hayat tarzını benimseyen Türkler, dış baskılar karşısında esareti kabullenmektense başka bölgelere göç etmeyi tercih etmiştir. Bu durum Türklerde özgürlük kavramının gelişmesini ve bağımsızlığın millî bir özellik hâline gelmesini sağlamıştır.

Türklerde devleti oluşturan bir diğer unsur millettir. Millet “budun (bodun)” kelimesi ile ifade edilmiştir. Türklerde devleti kuran, yaşatan, yücelten ve hükümdarı başarılı kılan millettir. Bu yüzden kağanlar ve devlet adamları Türk milletinin sahip olduğu değerleri hassasiyetle korumuştur. Sınıf farklarının görülmediği Türklerde halk; ekonomik, sosyal vb. haklara sahip olmuştur. “Halk devlet için değil, devlet halk içindir.” anlayışı Türk devletlerinde hâkim düşünce olmuştur.

Türklerin ana yurdu Orta Asya’dır. “Yurt” kavramı Türklerde devletin hâkim olduğu ve halkın üzerinde yaşadığı topraklar olup “ülke” ve “ülüş” gibi adlarla da ifade edilmiştir. Türkler, düzeni ve güvenliği sağlayan siyasi bir güç olarak devleti “baba”; özgür olarak yaşadıkları ve egemenliklerini kullandıkları sınırları belli toprakları “yurt” ve “ana” olarak nitelendirmiştir. Yurdu ata yadigârı olarak gören kağanlar toprağı korumayı ve savunmayı başlıca görev olarak kabul etmiştir.

Türklerin devlet teşkilatlanmasında başarılı olmasının önemli etkenlerinden biri de töre denilen hukuk kurallarına verilen önemdir. Kök Türk Yazıtları’nda: “O (İlteriş), atalarının töresine göre bodunu teşkilatlandırdı. Töre gereğince amucam tahta oturdu…” sözlerinden de anlaşıldığı gibi töre, milletin ve devletin teşkilatlanmasında esas olarak kabul edilmiştir. Devletin uzun yaşaması da töreye uygun davranılmasına bağlanmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu