Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi

İkinci Dünya Savaşı’nın Ekonomik Sonuçları ve IMF

Yaklaşık 50 milyon insanın öldüğü, 30 milyon insanın mülteci durumuna düştüğü II. Dünya Savaşı hiç şüphesiz ki tüm alanlarda olduğu gibi ekonomik alanda da ciddi yıkımlara neden oldu.

Ülkeler arasında yaşanan bloklaşma ile blokların kendi içlerinde dışa kapalı bir ticarete yönelmeleri uluslararası ticarete olumsuz yansıdı. Ayrıca üretimde ağırlığın savaş ve silah sanayisine yönelmesi bir dengesizliğe sebep oldu. Uzun süre Alman işgaline uğrayan bazı Müttefik Devletler’in kaynakları, Almanlarca yağmalandı. Bu yağmalar işgale uğramış devletlerin ekonomilerini bitme noktasına getirdi. Bu döneme kadar oluşturulmuş sermaye ve altyapı birikimleri yok oldu. Bu da ham madde, üretim ve pazar daralmalarına ve kayıplarına neden oldu. Savaş öncesinde süper güç durumunda olan bazı devletler (Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya gibi) sonrasında orta büyüklükte bir yapıya büründü. Dünyada ABD ve SSCB olmak üzere iki süper güç ortaya çıktı.

Denizaşırı imparatorluklar parçalandı. Bu durum sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmasına ve Avrupa’ya akan ham madde ve paranın kesilmesine neden oldu. İngiltere sömürgelerini kaybetmemiş olmakla beraber eski gücünde değildi. Sorunu çözmek için denizaşırı bölgelerden çekilen İngiltere bu bölgeleri kendisine daha güçlü bağlarla bağlayarak üzerindeki yüklerden kurtuldu. Bu rahatlama ile kendi ekonomisine yöneldi.

Ülkelerin savaş öncesindeki millî gelirleri savaş sonrasında 1/3’e, ihracat 1/10’a geriledi, üretim materyallerindeki azalma 1/15 oranında gerçekleşti. Savaşa katılan ülkelerin paraları dolar karşısında ortalama yüz kattan az olmamak üzere değer kaybetti. Avrupa ekonomisi yaklaşık %50 küçülürken ABD’de %50 büyüme meydana geldi. Bu veriler gücün Avrupa’dan ABD’ye kaydığının göstergesiydi. Avrupa’nın dünya üretimindeki payı son iki yüzyılın en alt seviyesine düştü. ABD’deki gayrisafi millî hasıla (GSMH) Avrupa’nın toplamı kadar oldu. Savaş sonunda toplam zarar yaklaşık 3 trilyon 100 milyar dolar olarak hesaplandı.

Atom bombalarından dolayı Japonya’da savaşın yıkımı çok ağır oldu. Meiji Restorasyonu ile kurulan düzen ve sanayideki gelişmişlik neredeyse yok oldu. Savaş sonrası oluşan ekonomik ve siyasi yapının gereği olarak ABD, özellikle SSCB ve komünist rejimin dünyada yayılmasını engellemek için Truman ve Marshall Planları ile Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa kıtasına ciddi boyutlarda ekonomik ve askerî yardımlarda bulundu. Bu gelişmeler iki kutuplu dünyada ABD’nin süper güç oluşunu teyit eder bir ortamı oluşturdu. Ortaya çıkan yıkımı telafi edip yeniden yapılanma ile uluslararası düzeyde para temini ve akışını sağlamak için IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar ABD liderliğinde organize edildi.

IMF

Yalta Konferansı’nda oluşturulmak istenen barış ve güven ortamını ABD, SSCB ve İngiltere kendileri açısından değerlendiriyordu. ABD, kurulacak olan uluslararası kuruluşlarda aktif rol alarak barış ve güven ortamını oluşturabileceğine inanıyordu. Bu nedenle Bretton Woods’da (Bren Vods) 44 ülkenin katılımıyla liberal ekonomi ve serbest ticaret zeminine oturtulan iki yeni kurum oluşturuldu. Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası (Dünya Bankası): Uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödemelerdeki dengesizlikleri gidermek için kuruldu.

Uluslararası Para Fonu (IMF): Avrupa devletlerinde ortaya çıkabilecek geçici ödeme güçlüklerinde kredi vererek uluslararası ticaretin daralmasını önlemek amacıyla Washington merkezli olarak 1945’te resmen kuruldu ve 1947’de fiilen çalışmaya başladı. Fonun para birimi Özel Çekme Hakkı adı verilen SDR’dir. IMF’ye üye ülkeler Dünya Bankasına da üye olmak zorundadır. Her üye ülkenin fondaki payının %25’i altın, %75’i millî para olarak bulunur. 2016 itibarıyla 189 ülkeden oluşan birlik ile Türkiye arasındaki ilişkiler 1957’deki Stand-by (Sıtend Bay) Anlaşması ile başladı.

Kuruluşundan günümüze Uluslararası Para Fonunun (IMF) rolünde önemli değişiklikler oldu. Başlangıçta IMF’nin amacı üye ülkelerde kur istikrarını sağlamak ve dünya ticaretini kolaylaştırıcı bir ödemeler sistemi oluşturmaktı. Zaman içinde uluslararası finansal sistemde ortaya çıkan değişiklikler ve üye ülkelerde oluşan finansal sorunları aşmak amacıyla uygulanan IMF destekli istikrar programlarının çoğunun başarısız olması, IMF’nin rolünün sorgulanmasına neden oldu.

Günümüzde IMF kendisine yüklediği misyon ile küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak gibi görevleri bulunan uluslararası organizasyona dönüştü.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu