Türk Tarihi

Hürriyetin İlanı ve Seçimler

İTC’nin amacı yeterince güçlendiğinde İstanbul’a giderek II. Abdülhamit’i devirmek ve meşrutiyeti ilan etmekti.

1908 yılının Haziran ve Temmuz aylarındaki gelişmeler beklenen fırsatı doğurdu. 9 ve 10 Haziran’da İngiltere kralı VII. Edward ve Rus çarı II. Nikolas arasında gerçekleşen ve gündeminde Makedonya için bir reform paketi bulunan Reval görüşmeleri nedeniyle durum çok gergindi.

Çoğu İTC üyesi hemen harekete geçilmezse görüşmenin Makedonya’nın kaybıyla sonuçlanacağına inanıyordu. Aynı günlerde hükümet İTC’nin yer altı faaliyetlerini keşfetmeye ve örgütü çökertmeye çok yaklaşmıştı.

İTC, bu koşullar altında harekete geçmeye karar verdi. Binbaşı Enver’in ve Kolağası Arnavut Niyazi Bey’in Haziran sonlarında genç subaylardan ve gönüllü sivillerden oluşan silahlı çeteleriyle dağlara çıkması, hareketi açık bir isyana dönüştürdü. Yeni çetelerin katılmasıyla Makedonya dağlarındaki isyan büyüdü.

İsyanı bastırmak üzere Makedonya’ya gönderilen taburların bir kısmı İTC saflarına geçerken bir kısmı da öldürüldü. İTC, Müslüman halk arasında propaganda yaparken, bir yandan da çeşitli şehirlerde gösteriler gerçekleştirdi. Anayasanın ilanı için saraya telgraf yağdıran İTC, talepleri karşılanmazsa başkente yürüyecekleri tehdidinde bulundu. İTC’nin Manastır şubesi sarayın cevabını beklemeden, 23 Temmuz 1908’de anayasanın yeniden yürürlüğe girdiğini ilan etti. İsyanı bastıramayacağını anlayan II. Abdülhamit, 24 Temmuz’da İstanbul gazetelerinde anayasayı yürürlüğe koyduğunu ve meclisi yeniden açacağını duyurdu.

“Hürriyetin İlanı” olarak adlandırılan bu olay, özellikle Rumeli vilayetleri ve İstanbul’da büyük coşkuyla karşılandı. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi gruplar ortak gösterilerle meşrutiyete geçişi kutladılar. Hürriyet, Müsavat (Eşitlik), Uhuvvet (Kardeşlik) ve Adalet, yeni düzenin sloganları oldu. Rumeli kentlerinde İTC’nin devrimi gerçekleştirdiği bilinse de imparatorluğun birçok yerinde bu değişimin II. Abdulhamit’in lütufuyla gerçekleştiği sanılıyordu. İTC, meşrutiyetin ilanını duyurmak ve kendi rolünü göstermek için büyük kentlere başlarında İttihatçı subayların olduğu heyetler gönderdi.

İttihatçılar devrimi gerçekleştiren güç olmasına rağmen, II. Abdülhamit’i tahttan indirecek güveni henüz kendilerinde bulamamışlardı. Çoğu yirmili yaşların sonu, otuzlu yaşların başında olan İttihatçılar, devlet idaresi için genç ve tecrübesizdiler. İttihatçılar, kıdem ve yaşın otoritenin önemli parçası olduğu bir siyasal kültürde, hükümeti doğrudan idare etmek yerine Sadrazam Sait Paşa’ya, ardından da yine tecrübeli bir devlet adamı olan Kıbrıslı Kamil Paşa’ya bıraktılar.

Ancak hükümetleri dışarıdan kontrol etmeye devam ettiler. Anayasanın ilanından sonra yapılması gereken ilk iş Mebusan Meclisi seçimleriydi. İlk kez İkinci Meşrutiyet döneminde Osmanlı toplumu çok partili siyasal hayata geçiyordu. 1877’den kalma bir seçim yasası taslağı İTC’nin baskısıyla yürürlüğe sokuldu ve seçim hazırlıklarına başlandı. Anayasada “Meclis-i Umumi” adı verilen genel meclis iki kanattan oluşuyordu. Birinci kanadı padişahın atadığı üyelerden oluşan “Heyet-i Âyan”, ikinci kanadı ise seçmenlerin oylarıyla seçilmiş milletvekillerinden oluşan “Heyet-i Mebusan” oluşturuyordu. Heyet-i Âyan üyeleri padişah tarafından atanırken, Heyet-i Mebusan üyeleri halk tarafından seçiliyordu.

1908 seçimlerinde oy vermek için erkek olmak, 25 yaşına gelmiş olmak ve az çok vergi ödemek gerekiyordu. Seçim sistemi iki dereceli ve basit çoğunluğa dayalıydı. Buna göre önce müntehib-i evvel adı verilen birinci seçmenler, müntehib-i sânî denilen ikinci seçmenleri seçeceklerdi. İkinci seçmenler ise Heyet-i Mebusan’a girecek mebusları seçeceklerdi. Bu seçim sistemi 1946 yılına kadar Türkiye’de siyasal hayatı yönlendirmeye devam etti.

1908 seçimleri Türkiye tarihinin ilk çok partili seçimleri oldu. Seçimlere İTC ve Prens Sabahattin’in fikirlerine dayanan Ahrar Fırkası katıldı. Mebus listelerinde Rum, Ermeni, Arnavut, Slav, Arap, Kürt, Musevi gibi başlıca etnik ve dini unsurların mebus adayları da yer aldılar. Seçimleri ezici çoğunlukla İTC kazandı. Ahrar Fırkası ise meclise yalnızca bir mebus gönderebildi. Seçimlerle iş başına gelen meclis, Türk, Arap, Arnavut, Kürt, Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp, Ulah ve Musevilerin yer aldığı toplam 281 mebustan oluşuyordu. Meclis, imparatorluğun kozmopolit yapısını yansıtan, temsil gücü yüksek bir bileşime sahipti. İkinci Meşrutiyet’in ilk parlamentosu 17 Aralık 1908’de, kalabalık bir halk kitlesinin sevinç gösterileriyle Sultanahmet’teki Darülfünun binasında toplandı.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3633, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2461

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu