İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

Halifeliğin Kaldırması

Halifelik unvanı; Hz. Muhammed’in ölümünden sonra İslam devletinin yöneticilerine verilmiştir. Halifeler Müslümanların dinî ve siyasi birliklerini temsil etmeye çalışmışlardır. Türkler, Müslüman olduktan kısa bir süre sonra İslamiyet’in koruyucusu ve lideri durumuna geldiler. Bu görev Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinden sonra Osmanlı padişahlarına geçti.

Osmanlı Devleti’nin zayıflaması sonucunda halkı Müslüman olan topraklar da kaybedildi. Osmanlı padişahları halifelik makamının, kendilerine verdiği hakları kaybettiği ülkeler üzerinde kullanmaya çalıştılar. Bu durum başta İngiltere olmak üzere sömürgeci devletlerin, hilafet makamını elinde bulunduran Osmanlı Devleti’ne karşı yıkıcı politika izlemelerine neden oldu.

Saltanatın kaldırılması ve Sultan Vahdettin’in 17 Kasım 1922’de ülkeyi terk etmesi üzerine TBMM Osmanlı ailesinden olan Abdülmecid’i halife olarak seçmişti. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türk milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetim gücünün merkezi hâline geldi. Başta halifelik kurumu olmak üzere millî egemenlik anlayışı ile bağdaşmayan tüm kurumların kaldırılması yoluna gidildi. Halifelik makamı tüm Müslümanları temsil etmesi yönüyle Türkiye’nin sadece iç politikasını değil dış politikasını da etkilemekteydi.

Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid
Son Osmanlı Halifesi Abdülmecid

Türkiye Cumhuriyeti; iç politikasını millî egemenlik ilkesi üzerine oluştururken dış politikasını ise yurtta barış dünyada barış politikası üzerinde kurdu. Dış politikada; başka devletleri iç işlerimize karıştırmamak millî menfaatlerimizi ve uluslararası barışı korumak, temel kural kabul edildi.Buna karşın Halife Abdülmecid’in yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış politika ilkelerine uymaması ve siyasi otorite olarak hareket etmek istemesi, resmî törenler düzenlemesi ülkede huzursuzluğa neden oldu. Bunun üzerine hilafet makamının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine önerge verildi.

Halifelik 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen kanunla kaldırıldı. Aynı kanunla, Osmanlı ailesine mensup olan kişilerin ileride saltanat ve hilafet iddiasında bulunmalarını engellemek amacıyla ülke dışına gönderilmeleri kararı alındı.

Halifeliğin kaldırılmasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde etki yapabilecek bir kurum ortadan kalkmış oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülke genelindeki otoritesi arttı.

Hz. Muhammet’in ölümünden sonra boşalan din ve devlet başkanlığı makamı halife denilen kişiler tarafından dolduruldu. Seçimle işbaşına gelen ilk dört halifeden sonra bu makam, saltanat sistemi uygulanarak belirli ailelerin eline geçti.

Osmanlı padişahları da siyasal iktidarlarını güçlendirmek ve devlet içerisindeki Müslüman unsurları bir arada tutabilmek için halife unvanını kullanmışlardır. Osmanlı Padişahı Birinci Dünya Savaşı sırasında, İtilaf Devletleri’ne karşı Müslüman uluslara “cihat” çağrısı yapmış ancak istediği etkiyi yaratamamıştı. Müslüman Araplardan bazıları, Osmanlı Padişahı’nın halife unvanını geçersiz saymış, İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlı Devleti’ne karşı mücadele etmişti.

Müslüman uluslar üzerinde hilafetten kaynaklanan etkisini büyük ölçüde kaybetmiş olan Osmanlı Padişahı, bu gücünü Anadolu’nun Müslüman halkı üzerinde kullanmak istedi. Yayımlattığı fetvalarla ulusal harekete zarar verici ayaklanmaların çıkmasına yol açtı. Millî birliğin oluşmasını engellemeye çalıştı. Bu tür eylemlerle işgalci devletlerin işini kolaylaştırdı.

Saltanatın kaldırılmasıyla son Osmanlı padişahı Vahdettin ülkeden ayrıldı. Bunun üzerine TBMM, siyasal yetkileri kaldırılmış halifelik makamına, Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesi Abdülmecit Efendiyi seçti. Meclisteki bazı milletvekillerinin hilafet makamını devlet başkanı gibi görmeleri, halifenin de siyasal güç kazanmak adına yabancı devlet temsilcileri ile görüşmesi, kılıç kuşanma törenleri ile padişah gibi davranması, halifelik kurumuna ayrılan ödeneği az bulduğunu basınla paylaşması, Cumhuriyet’e ve millî egemenlik ilkesine gölge düşürüyordu. Diğer taraftan bu kurum, Cumhuriyet’in ilanından memnun olmayanların siyasal emellerine alet olabilecek bir tehlike taşıması bakımından zararlıydı.

Son Halife Abdülmecit Efendi
Son Halife Abdülmecit Efendi

3 Mart 1924’te çıkartılan yasayla halifelik kaldırıldı. Osmanoğulları soyundan olan kişilerin yurt dışına çıkartılmasına karar verildi. Bu kararla Osmanoğulları soyundan olma durumunun suistimal edilerek Cumhuriyet yönetimine karşı tehdit oluşturması önlenmiş oldu. Halifeliğin kaldırılmasıyla Cumhuriyet’in çağdaş ve laik bir yapıya kavuşmasının önündeki en büyük engel ortadan kaldırıldı.

1924 Anayasası’nda yapılan 1928 yılı değişiklikleriyle “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır.” ifadesi ve cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin metinlerinde yer alan dinsel ifadeler çıkarılmıştır.

Halifeliğin Kaldırılması ( 3 Mart 1924)

  1. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış; ancak halifelik yerinde bırakılmıştı. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
  2. Saltanatın kaldırılması ve Vahdettin’in ülkeyi terketmesinden sonra TBMM, Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Çünkü kamuoyu henüz böyle bir yeniliğe hazır değildi. Halbuki, Cumhuriyet’in ilanı ve devlet başkanının seçilmesi ile halifeliğin rolü kalmamıştı.
  3. Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin ilanından sonra eski rejim taraftarlarının sığınabilecekleri tek güç olarak halifelik kalmıştı.
  4. Halkın halifeye olan bağlılığı henüz devam ediyordu. Bazı TBMM üyeleri, halifeyi milletin üzerinde görmeye başlamışlar, “TBMM Halifenin, Halife de TBMM’nindir.” şeklinde propagandalara girişmişlerdi. İnkılâpları aşama aşama gerçekleştirmek tercih edildiği için hilafet konusu sonraya bırakılmıştı. Böylece hilafet kaygısı yüzünden saltanat kurumuna sahip çıkanların elinden bu gerekçe alınmış oldu.
  5. Abdulmecit Efendi, halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata aykırı olarak davranıyor ve kendisini bütün Müslümanların halifesi olarak görüyordu.
  6. Hilafet kurumunun Türkiye’den çıkma tehlikesi vardı. O takdirde başka devletlerin elinde bir koz haline dönüşebilir ve İslam dünyasında etkili olmanın bir aracı haline gelebilirdi. İslam topraklarında çok sayıda sömürgeye sahip İngilizler halifeliği kendi denetimleri altına almak isteyebilirlerdi. Buna fırsat vermemek gerekirdi.
  7. İçinde saltanat yetkisi olmayan Halifelik teklifini reddederek yurt dışına çıkmayı yeğleyen Vahdettin halifelik iddiasından kolay vazgeçecek gibi görünmüyordu. Daha sonra halifeliğinin tanınması için, Mekke Şerifi Emir Hüseyin nezdinde girişimlerde bulunmuştu. Halifeliğin kaldırılması ile onun bu beklentilerinin önüne geçilmiş olacaktı.
  8. M. Kemal Paşa’yı bu konuda harekete sevk eden bir başka neden Ağa Han ile Ali Han’ın halifenin durumunun korunması için İsmet Paşa’ya yazdıkları mektubun İsmet Paşa’nın eline geçmeden muhalefeti temsil eden Tanin Gazetesi’nde yayınlanması oldu.

Öte yandan TBMM İslam dünyasında önemli bir mevki olan Halifelik kurumunu elinde tutarak dışarıya karşı bir güç ve denge unsuru olarak kullanmak istiyordu. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin kendi iç dengeleri açısından bu kurumu uzun süre muhafaza etmesi mümkün değildi. Eskiyle bağlantılı kurumları muhafazası mümkün değildi.

18 Kasım 1922’de Halifelik makamına getirilen Abdülmecit Efendi siyasi yetkiler elde edeceğini umuyor ve bunu çağrıştıracak bazı adımlar da atıyordu. Hatta Bazı milletvekilleri de Rauf Bey başkanlığında ara sıra Halife’yi ziyaret ediyordu. Halife’nin eski saltanat günlerini anımsatan davranışları vardı. Cuma selamlığına çıkıyor, ziyaretçi kabul ediyor, yabancı devlet başkanları ile mektuplaşıyor ve huzura elçiler kabul ediyordu. Ayrıca Halife, Başbakan İsmet Paşa’dan kendi konumunun açıklığa kavuşturulması ve ödeneğinin arttırılması yolunda taleplerde bulunmuştu.

Halifenin bu talepleri, İsmet Paşa tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya iletildi. Mustafa Kemal Paşa, Halife’nin davranışlarından duyduğu rahatsızlığı dile getirince, bunun üzerine hükümet harekete geçti. 3 Mart 1924’te verilen bir kanun teklifi TBMM’de kabul edilerek Halifelik kaldırıldı. Aynı gün kabul edilen başka kanun maddeleri ile;

  1. Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti Kaldırıldı. Böylece laik devlet yolunda önemli bir adım atıldı. Daha sonra yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu.
  2. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti kaldırıldı. Bununla da Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümet ve siyaset dışına çıkması sağlandı.
  3. “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” kabul edildi. Bu kanunla eğitimde birlik sağlandı.
  4. Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkarılması kararlaştırıldı.

Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları

  1. Halifeliğin kaldırılması laikliğe geçişin en önemli aşaması olmuştur.
  2. Saltanatın bir uzantısı olarak görülen Halifelik kaldırılarak siyasi alanda yenileşmenin son adımı gerçekleştirilmiş oldu. Devlet merkezindeki iki başlılık ortadan kalktı.
  3. Halifeliğin kaldırılması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya çıktı.
  4. Halifeliğin kaldırılması Türkiye’de inkılâp sürecini hızlandırmış ve inkılâplar için elverişli bir ortam hazırlamıştır.
  5. Ulusal egemenlik daha da pekişmiştir.
  6. Türkiye’de ümmetçilik arayışları sona ermiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu