İslam ve Diğer Dinler Tarihi

Dört Halife Dönemi’nin İslam Tarihindeki Yeri ve Önemi

Hz. Peygamber, kendisine gelen vahyi insanlara tebliğ ediyor, uygulamalarıyla da onlara örnek oluyordu. Bunu yaparken bir taraftan insanların dinî ve sosyal problemlerine çözüm üretiyor diğer taraftan da ihtiyaç duyulan kurumların tesisi için çalışıyordu. Hicretin hemen ardından mescit inşası ve suffenin tesis edilmesi bunlardan bazılarıdır.

Onun vefatından sonra, İslam’ın yayıldığı coğrafyanın fetihler yoluyla genişlemeye başlaması, diğer kültür ve medeniyetlerle etkileşimi artırdı. Bu durum var olan bazı kurumların geliştirilmesini, henüz kurulmamış olanların da oluşturulmasını bir zorunluluk hâline getirdi.

Dört Halife Dönemi, Sakifetü beni Saide’deki toplantı ile başladı. Bir tür danışma kurulu niteliğindeki bu toplantı, önemli bir başlangıçtı. Müslümanlar arasında halife seçiminde vuku bulabilecek ciddi bir tartışma, istişare yoluyla ve serinkanlılıkla çözüme kavuştu.

Halife aynı zamanda Müslümanlar arasında meydana gelecek hukuki anlaşmazlıklarda son karar mercidir. Kadılar da hukuki konularda atama yoluyla görev yaparlar. Onlar gönderildikleri bölgelerde halifenin vekilidirler.

Hz. Ebu Bekir Dönemi’nde, Kur’an’ın yazılmış olduğu tüm malzemeler bir araya toplandı. Zeyd bin Sabit’in başkanlığındaki heyet tarafından belirlenen esaslar dahilinde bir Mushaf hâline getirildi. Bunda, Kur’an eğitimini bizzat Hz. Peygamberden almış olan sahabe neslinin, özellikle hafız sahabelerin çeşitli sebeplerle azalıyor olması etken olmuştu. Hz. Osman Dönemi’nde ise cem edilen bu Mushaf’ın çoğaltılıp İslam merkezlerine gönderilmesiyle metin birliği amaçlanmıştı.

Hz. Ömer Devri’nde kurulan divan, herkesin maddi durumunu dikkate alarak gelir tespiti yapıyordu. Askerlere de aynı esaslara göre maaş bağlanmıştı. Belirlenen maaşların hak sahiplerine ulaştırılması da divanın görevleri arasındaydı. Araplar, İslam’dan önce Bizans ve İran’ın altın ve gümüş paralarını kullanıyorlardı. Hz. Ömer Dönemi’nde bu bölgelerdeki fetihler sonrası onların bu konudaki tecrübelerinden istifade edildi. Divan aracılığı ile İslam tarihinde müslümanların ilk parası bu dönemde basılmış oldu.

Devlet gelirleri zekât, haraç, cizye, ticaret vergisi ve öşür olarak düzenlendi. Bunlar görevli memurlar tarafından toplanıp Beytülmal’a teslim ediliyor ve oradan da gerekli yerlere harcanıyordu. Yine Hz. Ömer Dönemi’nde, hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi de İslam medeniyeti adına atılmış önemli bir adımdı.

İslam dininin çeşitli bölgelerde süratle yayılmasında fetihler önemli rol oynadı. Müslümanlar, fethettikleri topraklarda halka baskı yapmamış; bu sayede çeşitli din, ırk ve mezheplerin mensupları inanç ve ibadetlerinde özgür kalabilmişlerdi. Müslümanlar hem birbirlerine hem de zimmi statüsüne giren gayrimüslimlere karşı kanun önünde eşit ve adaletli davranmış, anlaşmalara ve verilen sözlere sadakat göstermişlerdi. Onların can, mal, ırz, namus ve ibadet yerlerinin korunması hususunda da büyük özen göstermişlerdir. Aldıkları cizye karşılığında onları korumuş, koruyamayacaklarını anladıkları zaman kendilerini haberdar edip aldıkları vergileri iade etmişlerdi.

Özgün ve büyük bir medeniyet olan İslam medeniyeti fetihler sayesinde daha geniş alanlara yayılmış ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu