Türk Tarihi

Ahilik Nedir?

Ahilik, XIII. yüzyılda temeli yardımlaşma üzerine kurulan esnaf ve sanatkâr örgütlenmesine verilen isimdir. İslam inancı ile Türk örf ve âdetlerinin sentezi sonucu oluşan bir düşünce sistemi olarak da ifade edilen bu teşkilat, toplumda ekonomik hayatın dışında; sosyal, siyasi ve askerî faaliyetleriyle de etkili olmuştur.

Bu teşkilatın Anadolu’da kurulmasında Fütüvvet Teşkilatı’nın etkisi büyüktür. Fütüvvet Teşkilatı; bir fikir ve ahlâk hareketi olarak İslam’ın ilk dönemlerinde ortaya çıkan yiğitlik ve kahramanlık ülküsünün adı olmuş, Fütüvvet Teşkilatı’nın ilke ve kurallarına Fütüvvetnâme adı verilmiştir. Usta çırak ilişkisine büyük önem verilen Fütüvvet Teşkilatı’nın ilkelerinden biri de “Okumakla, yazmakla olmaz; ta ustadan görmeyince!” şeklinde ifade edilmiştir.

Ahiler ticari hayatın düzenlenmesi için çaba harcamışlar, ham madde alım satımı, ham maddenin işlenmesi ve üretilenlerin pazara sunulması ile ilgili her türlü düzenlemeleri yapmışlardır. Narh koyma (ürünün fiyatını belirleme) konusunu da düzenleyerek üretilen malların aracısız bir şekilde tüketiciye ulaşmasını sağlamışlardır.

Meslekler arasında yaşanılan sorunların çözülmesi, üretimin miktarının ve kalitesinin belirlenmesi, üretilenlerin denetlenmesi ve ürünlerin fiyatlarının düzenlenmesi gibi hususlar bu teşkilatın en önemli görevleri arasında yer almıştır.

Ahi Evran

1171 yılında Azerbaycan’ın Hoy şehrinde dünyaya gelmiş ve iyi bir eğitim almıştır. Asıl adı Mahmut bin Ahmet el-Hoyi’dir. Ahilik Teşkilatı’nın temellerini I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Kayseri’de atmıştır. Asıl mesleği olan debbağlık, yani dericilik ile ilgili bir imâlathane oluşturarak ilk kez esnaf ve sanatkârların teşkilatlanmasını sağlamıştır. Başka şehirlerde de yaygınlaşan bu örgütlenme, Anadolu’nun ekonomik kalkınmasında ve imar edilmesinde önemli rol oynamıştır.

İlhan Şahin, İslam Ansiklopedisi, C.1 , s.529-530 (Düzenlenmiştir.)

Dama Atılan Pabuçlar

Türkiye Selçuklu Devleti’nde esnaf teşkilatları, kendilerine bağlı bütün zanaat dallarını teftiş ederler, kesinlikle hileye ve kötü işçiliğe izin vermezlerdi. Örneğin; çabuk bozulan, yırtılan ya da kullanılamaz hâle gelen mallar, ahilik teşkilatında değerlendirilirdi. Hele hele o mal hakkında bir de şikâyet gelirse, o esnafın yiğitbaşı çağrılır, üretilen mal kontrol edildikten sonra esnaf kusurlu görülürse, müşterinin parası iade edilirdi.

Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu Ahi Evran, her fırsatta esnafları gezer, yapılan işlerin temizlik ve sağlamlığına dikkat ederdi. Ayakkabıcıları gezerken hiç beğenmediği ayakkabıları o esnafın dükkânının çatısına atar, esnaflar bu durumu; “Bugün falan ustanın pabucu dama atıldı.” diyerek değerlendirirdi. Pabucun dama atılması, o ustanın çürük mal ürettiğini ifade ederdi.

Ürettiği ayakkabının dama atılması, o esnaf için çok büyük ayıptı. Pabucun dama atılması bir nevi mesleki itibar ve şeref kaybıydı. Günümüzde işi bitmek ve önemini yitirmek anlamına gelen, “Pabucu dama atılmak” deyimi buradan gelmektedir. Demirhan Yılmaz, Fıkralarla Tarih, s. 214-215

Ahilik, zaman içerisinde bir teşkilat olarak ortadan kalkmış olmasına rağmen, bir anlayış ve ahlâkî değer olarak Türk insanının, özellikle de esnaf ve sanatkârlarımızın iş ve sosyal hayatları üzerindeki etkisini sürdürmüştür (Şema 4.1).

Günümüzde esnafların sosyal çevreye, genel ahlâka, iş yerlerinde çalışanlarına ve ülke sorunlarına olan yaklaşımları Ahilik geleneğinin yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ahlakla sanatın, konukseverlikle yardımseverliğin uyumlu bir sentezini sunan Ahilik Teşkilatı’nın etik uygulamaları günümüzün evrensel değerlerinden farklı değildir. Ahilik etiğine göre esnafın alnı ve eli açık olmalı, esnaf yalan söylemekten ve haram yemekten uzak durmalı, müşterisine ayıplı mal vermemeli ve müşterisini aldatmamalıdır.

Ebu Hanife’nin Ticaretteki Dürüstlüğü

Büyük bir ilim adamı olan Ebu Hanife aynı zamanda kumaş ticaretiyle uğraşan esnaftır. Bir akşamüstü dükkânına iki müşteri gelir. Kumaş toplarından birini beğendiklerini fakat kumaşları ancak sabah alabileceklerini, parasını da sabah ödeyeceklerini söyleyerek oradan ayrılırlar. Sabah olunca dükkâna erkenden gelen başka bir müşteri tezgâhın üzerindeki kumaşı beğenir ve almak ister. Ebu Hanife: “Bu kumaş satıldı. Siz başka bir kumaşa bakın.” diyerek adamın isteğini geri çevirir. Ancak adam o kumaşa iki kat para vererek almak istediğini söyler. Ebu Hanife, tekrar: “Bu kumaş satıldı.” diyerek teklifi reddeder. Müşteri ısrarcıdır ve bu defa kumaş için değerinin üç katı para teklif eder. Bunun üzerine Ebu Hanife: “İsterseniz değerinin yüz katını verin yine de bu kumaşı size veremem. Çünkü ben bu kumaşı başka müşteriye sattım, sözümden dönemem.” diyerek adamın isteğini geri çevirir.

Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 18, sayı: 2, s. 260

Ahilikte Meslek Eğitimi

Ahilikte mesleki eğitim ile genel eğitim bir bütünlük içerisinde yürütülmüştür. Eğitime özel bir önem verilmiş, öğretimle üretip, eğitimle de asil bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır. Genel eğitimler ahi zaviyelerinde verilmiş, meslek eğitimleri uygulamalı olarak kalfalar ve ustalar gözetiminde yapılırdı.

Mesleki eğitim çocuğun velisinin izni ile yapılır, çocuk on yaşına kadar bir ustanın yanında yamak olarak çalışırdı. İki yıl ücretsiz olarak yamaklık yapan çocuk, bir törenle çıraklık eğitimine başlardı. Çıraklık eğitimi üç yıl sürerdi. Çıraklık süresini tamamlayan çocuklar, kendi başlarına mesleği icra edebilecek duruma geldikleri zaman, üç usta ile kalfalardan oluşan bir kurul karşısında meslekleri ile ilgili bir sınava tabi tutulurdu. Bu sınavda başarılı olan çıraklara kalfalık unvanı verilirdi.

Kalfalık genelde üç yıl sürerdi. Kalfa olan kişi bu süre içerisinde her türlü güveni sağlarsa yaptığı bir ürünle ustalar meclisinin karşısına çıkardı. Ustalar kalfanın yaptığı işi beğenirlerse kalfa ustalığa yükselirdi (Tablo 5.2). Ustası, mezun olan öğrencisine şed (kuşak) bağlar, kendisine şed bağlanan kalfa, dükkan açma hakkına sahip olurdu.

Ahilik eğitim sisteminde insan bir bütün olarak ele alınmış, kişiye yalnız mesleki bilgi değil; din eğitimi, ahlak bilgisi ve sosyal bilgiler de verilmiştir. İş başında yapılan eğitimin, iş dışında yapılan eğitimle bütünleşmesi sağlanmış, eğitim bir ömür boyu sürecek bir faaliyet olarak düzenlenmiş, derslerin yetkili kişilerce verilmesine de dikkat edilmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu